Zonguldak’ın altı da üstü de kara!
Dört bir yanından denize inen yollar, yeşil dallarıyla her yanı sarmış ağaçlar… Yaz mevsiminde dağların yeşili denizin mavisine karışıyor…

Dört bir yanından denize inen yollar, yeşil dallarıyla her yanı sarmış ağaçlar… Yaz mevsiminde dağların yeşili denizin mavisine karışıyor… Gelin görün ki bu güzel şehrin kış mevsimi hiç çekilmiyor. Isınmak için kömür kullanılan Zonguldak’ta, eylül ayıyla birlikte filtresiz bacalardan kara kara dumanlar tütmeye başlıyor. Sadece yerin altı değil üstü de kömür tozu Zonguldak’ta… Bu yüzden açık renkli eşyalar pek tercih edilmiyor; kanepeler, halılar hep koyu renk.
“Kış oldu mu bizim için yaşam bitiyor” diyor Suna Türeli, “Kadınların çilesi katlanıyor. Dışarı çamaşır asamıyoruz. Perdeleri üç haftada bir yıkamak zorunda kalıyoruz. Camlar sürekli kararıyor. Pencereyi açtığın zaman evin içerisine kurum yağıyor. Sürekli bir is kokusu var…”
Sahilde temizlik ürünleri satarak geçimini sağlayan Behiye Hanım da çevre kirliğinden şikayetçi. “Allah’tan bolca ağacımız var da biraz olsun havayı temizliyor” diyen Bedriye hanım, doğal gaz geldiğinde bu dertlerin biteceğini düşünüyor.
EVLER DEĞİL HOLDİNGLER KİRLETİYOR
Zonguldak halkı daha çok kaçak ocaklardan çıkarılan, lavuarlanmamış yani yıkanmamış kömürü tercih ediyor. Çünkü doğrudan vatandaşa satılan bu kömür, yıkanmış kömürün fiyatının yarısı kadar. Çevreye verdiği zarar ise yıkanmış kömürün birkaç katı.
Ancak kullanım miktarına bakılırsa havayı ve çevreyi asıl kirleten evlerin bacalarından değil santrallerin bacalarından tüten kömürün isi, dumanı. Evlerde yakılan yıllık kömür miktarı 160 bin ton civarındayken, örneğin yalnızca Eren Holdingin kullandığı kömür miktarı yıllık 4 milyon tona ulaşıyor.
SANTRALLER HAYATI BİTİRİYOR
Her yerde olduğu gibi Zonguldak’ta da çevre mücadelesi var. Hattat Holding tarafından Ereğli’ye bağlı Kireçlik Koyu’na yapılan termik santrale karşı kurulan Ereğli Çevre Platformu da bu mücadele içinde.
Platform Sözcüsü Murat Akbaş, Avrupa’nın havası en kirli üçüncü kentinin Zonguldak-Ereğli bölgesi olduğunu, Türkiye’de ise ilk sırada geldiğini belirtiyor. Termik santrallerin yanı sıra maden ocaklarının olması ve birçok işletmenin kömürle çalışması gibi nedenlerle hava ve çevre kirliliğinin had safhada olduğunu söyleyen Murat Akbaş, platformun ortaya çıkış sürecini ve sonrasını şöyle anlatıyor: “Bu termik santralin yapılma aşmasında olsun, yapıldıktan sonra olsun birçok yalan dolanla karşılaştık. Buna karşı bir mücadele geliştirmek istedik. Gezi olaylarında sokak eylemleri bittikten sonra yaptığımız forumlarda termik santrallere karşı mücadele kararı aldık. Daha öncesinden de termik santrallere karşı mücadele vardı zaten. Bunu biraz daha genişletmek istedik. Çevre davalarından adını duymuş olduğumuz Avukat Yakup Okumuşoğlu’nun Ereğli’de olması bize büyük bir avantaj sağladı. Platform kurulduktan sonra santralden zarar gören köylülerle görüştük. Şunu itiraf etmeliyim ki, çevre platformunu biz kurduk ancak santral kurulmuş köylerde mücadele vermiş köylülerden çok şey öğrendik.”
Köylülerin ‘Bu termik santraller yapılırsa çocuklarınız iş bulur’ vaadiyle kandırıldığını aktaran Akbaş, “Ancak bu yörelerin en büyük geçim kaynaklarından birinin fındık olması termik santral sahiplerinin bu çabalarını boşa çıkarıyor” diyor. “Termik santral buraya kurulursa havayı kirletecek, tarımı elverişsiz hale getirecek. Bu insanların fındığını yok ederse oradaki yaşamları tamamen bitecek.”
KÖMÜR ÇIKARILAN KENTTEN İTHAL KÖMÜR YAKILAN KENTE
Çevre hareketinin katılımcılarından, Gazeteci Ahmet Öztürk, Zonguldak’ın kömür çıkarılan kent olmaktan çıkarılıp ithal kömürün yakıldığı bir kent haline getirildiğini ifade ediyor: “Bunu rakamlarla çok net görebiliriz. Rödovanslı kömür ocakları ve TTK’nin Zonguldak’ta ürettiği kömür 2 milyon ton. Eren Holding’in yıllık ithal ettiği kömür ise 4 milyon ton. Şayet Hükümetin Zonguldak halkına dayattığı Batı Karadeniz Enerji Üssü projesi hayata geçerse 30 milyon ton kömürün yakıldığı bir cehennem kent haline gelecek. Tüm tepkilerimize rağmen bu proje uygulamaya konuldu. Pek çok holdinge, özel şirkete kömür sahaları ve enerji üretim lisansları verildi. Böylece bu şirketler ihale şartnamesine dayanarak rezerv olmadığı gerekçesiyle üretim sahalarından çekildiler. Sahip oldukları enerji üretim lisanslarını kullanarak termik santraller kurmaya başladılar. Mesela Gelik Bölgesi’nde aldığı büyük sahadan çekilen Eren Holding, çok hızlı bir şekilde Çatalağzı Termik Santralinin karşısına yeni bir santral kurdu. Bununla da yetinmedi, şu anda üçüncü santralini kuruyor.”
İSTİHDAM YALANI
Halkın santraller konusunda “Hem yer altı hem yer üstü kazanacak, işsizlik diye bir kavram kalmayacak” söylemleriyle kandırıldığını söyleyen Öztürk, “Santraller Çinli firmalar tarafından anahtar teslim şeklinde yapılıyor. Bu yüzden de istihdam yaratmıyor. Kurulduktan sonra da teknoloji yoğunluklu santraller olduğu için yine yöre insanına sınırlı miktarda istihdam yaratıyor” diyor. Ahmet Öztürk, santrallerin sadece havayı değil suyu da kirlettiğini rakamlarla anlatıyor: “Örneğin Zonguldak’ta yaşayan insanların yarattığı atık su miktarı 30 bin metre küp. Eren Holdinge ait bir santral soğutma sıvısı olarak denizden saatte 144 bin metre küp su çekiyor. Günlük yaklaşık 3 milyon 600 bin ton suyu denizden çekiyor, içerisine çeşitli kimyasallar katıp, ısıtıp tekrar denize bırakıyor. Bu denizdeki biyoçeşitliliğe de zarar veriyor.”
Evrensel'i Takip Et