11 Ocak 2015 00:50

Gericilik gericiliği güçlendiriyor

Çarşambadan bu yana Fransa terör eylemleri ile yatıp kalkıyor. Tüm toplum Said ve Şerif Kuaşi kardeşlerin çarşamba günü gerçekleştirdiği katliamı konuşurken, perşembe günü yine Paris’te siyahlara bürünmüş birisinin bir polisi öldürdüğü haberi geldi.

Paylaş

Deniz UZTOPAL
Paris

Çarşambadan bu yana Fransa terör eylemleri ile yatıp kalkıyor. Tüm toplum Said ve Şerif Kuaşi kardeşlerin çarşamba günü gerçekleştirdiği katliamı konuşurken, perşembe günü yine Paris’te siyahlara bürünmüş birisinin bir polisi öldürdüğü haberi geldi. İlk önce bunun akli dengesi yerinde olmayan birinin yaptığı, Kuaşi kardeşlerle bir alakasının olmadığı belirtildi, ama olay yerinde bırakılan izlerin Kuaşi kardeşlere çok yakın dost olan Amedy Kulubali’ye ait olduğu çıktı.

3 GÜNDE 17 KİŞİYİ KATLETTİLER

3 gün içinde basın özgürlüğüne, demokrasiye saldırarak toplam 17 kişiyi katlettiler. Bunların örgütlü ve planlı bir eylem yaptıkları şüphesiz. Katliamların aylardır planlandığı, buna uygun kalaşnikoflar ve dinamitlerin ayarlandığı ve bunları elde etmek için destek aldıkları da kesin, ama bu eylemleri şu veya bu terör örgütünün yaptığını söyleyebilir miyiz?

Hangi örgüt olursa olsun, sonuçta hepsine terör örgütleri de diyebiliriz, ama bu sorun katillerin nasıl eyleme geçtiklerini anlama açısından önemli. Kuaşi kardeşler Charlie Hebdo’yu bastıklarında, olay yerinde olanların çok net bir şekilde ifade ettikleri gibi Magrip el Kaide’den olduklarını ifade etmişler. Aynı kişiler daha sonra televizyon kanalı ile telefon görüşmesi yaptıklarında Yemen el Kaide’si olduğunu ifade ediyorlar, zira Şerif’in 2011’de bir kaç aylığına gidip burada silahlı eğitim gördüğü belirtiliyor bugün. Ama operasyonun diğer kanadını gerçekleştiren Amedy Kulubali ise telefon görüşmesinde IŞİD’ci olduğunu söylüyor. Yani aynı kişiler birbirleri ile bazen çelişkileri olan 3 farklı örgütten olduklarını ifade ediyorlar. Görünüyor ki, bunlar bu örgütler arasında ayırt yapamayacak kadar ezbere konuşuyorlar, daha doğrusu bunlar kendileri ile ilişkide bulunan ‘terör’ örgütünün temsilcisi kimse onlar da kendilerini oradan sayıyorlar. Aslında bu tür ‘terör’ örgütlerinin temsilcileri de devletin gerici ve ırkçı politikalarının bir sonucu olarak toplumdan dışladığı onlarca genci böyle kazanıyorlar.

Kardeşlerin eylemlerinin acemice yapıldığı çok açık. Yalnız tüm bu acemilikler saldırıyı gerçekleştiren kişilerin cihatçı olma ve terör eylemlerini yapma aşamasına getiren ortamla ilintilidir. Dolayısıyla bu ortam devam ettikçe, yeni Said’ler, Şerif’ler ve Amedy’ler de çıkabilecektir. Zira perşembe günü öğlen okullarda yapılan 1 dakikalık saygı duruşu esnasında gençlerin bir kısmından öğretmenlere yönelik gelen açık tepkiler de bunun işaretidir.

‘ULUSAL BİRLİK’ DEĞİL FAZLA DEMOKRASİ

François Hollande olay günü “ulusal birlik” çağrısında bulundu ve 3 gündür de kendi etrafında bir birlik sağlamış durumda. ‘Sosyalist Parti’nin inisiyatifiyle bugün sol siyasi partiler bir gösteri çağrısında bulundular, bu çağrının ardından sendikalardan bu gösteriye sahip çıkılması için çağrıda bulundu Sol siyasi partiler demokrasiye, basın ve düşünce özgürlüğüne sahip çıkmak için milyonlar olarak sokağa çıkacaklardı, ama olayların farklı boyut alması, “ulusal birlik” çağrısını güçlendiren bir rol oynadı. Böyle olunca gösteri “cumhuriyeti savunma” yürüyüşüne dönüştürüldü ve tüm cumhuriyetçi partiler de davet edildi. Tüm sağ partilerde katılacağını ilan ettiler ve aşırı sağcı FN’nin de katılması gerektiğini savundular. Bunun katılmasına karşı olanlardan itirazlar gelince, François Hollande kendisi açıklama yaparak isteyen herkesin gelebileceğini ilan etti. Ülke içinde “ulusal birliği” sağladığı yetmediği gibi, bunu uluslararası boyutta da sağlamak için girişimlerde bulundu ve tüm AB liderlerini davet etti. Alman Angela Merkel’den İngiliz David Cameron’a, İtalyan Matteo Renzi’den İspanyol Mariano Rajov’a kadar devlet başkanları, Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk’dan Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’e, ve tüm Fransız hükümetinin Hollande’ın ardından bu gösteriye katılacağı duyuldu. Büyük ihtimalle bir kaç milyon olacak göstericilere onlar önderlik edecekler. Teröre karşı ulusal birliği pekiştirme, kendi şahsi çıkarını bırakıp vatanın çıkarını savunması gerektiğine yönelik mesajlar vereceklerdir. Bu mesajın toplumda bulduğu yankı oranına bağlı olarak da önümüzdeki aylarda güvenlik önlemlerini artıran, özgürlükleri sınırlayan, ‘Arap kafalıları’ daha fazla dışlayan ya da potansiyel suçlu olarak görülmelerini güçlendirecek önlemler alacaklardır. Söz konusu “ulusal birliği” Hollande’un kamuoyunda diplere kadar düşmüş popülaritesini arttırmak için alet edeceği açık, ama sorun söz konusu ulusal birliğin işçilerin birliği, emekçilerin birliği ve ezilen halkların birliğine karşı bir hamle olarak orta vadede daha kalıcı zararlar verme ihtimalinin olmasıdır. Oysaki emekçilerin daha fazla demokrasiye, daha fazla yakınlaşmaya ihtiyacı vardır. Tersi yönde atılacak her adım gericiliğe hizmet ettiği gibi, daha fazla Said, Şerif ve Amedy’leri yetiştirecek zemini güçlendirecektir.

İSLAMCILAR GETTOLARDA NASIL ÖRGÜTLENİYOR?

Radikal İslamcı örgütlere katılan gençlerin çok şey bilmesi gerekmiyor, Allah uğruna ölmenin kendilerini cennete götüreceğini bilsin ve topluma karşı kin ve nefret duysun yeter. Dolayısıyla bu tür örgütlerin cirit attıkları iki temel yer var, birincisi banliyölerde geto olarak toplanmış en yoksul yabancı ve göçmen kökenli siteler, ikincisi ise cezaevleri. 2000’li yıllardan bu yana devlet bu mahallelerde cami ve bunun üzerinden dincilerin “sosyal barışı” sağlıyor diye gelişmesine sadece göz yummadı hatta teşfik bile etti. Bugün ise 70-80’lerde emperyalistlerin Sovyet’lere karşı yarattığı, beslediği ve büyüttüğü terör örgütlerinin daha sonra kendisine silah çevirmesi gibi, devlet banliyölerde onlarca radikal hücre grubu propaganda yürütüp onlarca gencin cihatçı olmasına göz yummasının acısını yaşıyor. Kuaşi kardeşlerden Said ve Amedy’de yaşanan da tamda budur. Üçü de yoksulluk içinde büyümüş, banliyö gençlerinin yaşadığı sorunların tümünü yaşamış, hırsızlıktan, esrar satmaktan, gaspdan hatta Amedy Kulubali örneğinde olduğu gibi banka soyma teşebbüsünden bile hapse girmiş. Ama içerde topluma yönelik kin ve nefretleri radikal dinci olmalarına dönüşmüş.

ÖNCEKİ HABER

Okuldaki çukura düşen öğrenci yaşamını yitirdi

SONRAKİ HABER

Güvence sağlanana kadar mücadele sürecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...