07 Ocak 2015 16:21

İddiaya girerim sosyalizm kazanacak

Türkiye gençliğinin geleceği şans oyunlarıyla değil, sınıflar mücadelesiyle şekillenecek. Her genç, kendi geleceğine bu mücadelede oynadığı rol kadar emek vermiş, yatırım yapmış olur. Sadece kendi gelecek mücadelesinin değil; bütün sınıf kardeşlerinin mücadelesinin bir parçası olur

Paylaş

Kayhan GEYİK
İstanbul

Milli piyango bileti aldınız mı? Biz aldık. Sizin için de hem de. Ne sandınız sadece kendimizi mi kurtaracağız?

Herkese milli piyango bileti almak gibi bir lüksümüz yok. Hem milli piyango bileti bile sadece bir kaç yüzümüzün hayatını kurtarır, hadi bir kaç bin olsun.

Ne yapsak, şansımızı iddia bayilerinde mi denesek, sayısal mı oynasak?

Herkes kendi bacağından mı asılır, yoksa bacaklarımız birbirine bağlı, kaderlerimiz ortak mıdır? Yazının sonunu İllimunati’ye bağlayıp her şeyi yöneten bir kaç kişi var demeyeceğiz. Elbette yönetenler var ama İllimunati gibi gizli tarikatlar, gizli güçleri olan sınıflar üstü cemaatler değil.

Modern toplumda, (ki kendisi üretim tarzı nedeniyle kapitalizm olarak isimlendirilir) Medievel II Totol War* oyunundaki gibi halk ile egemenler arasında, yönetenlerin yönetemez hale gelmemesi için bir denge kurulur. Bu her şeyin eşit bölüşüldüğü bir dengeden çok, psiko-ekonomik bir dengedir. Milyonların kazanabilme umudunun ayakta kalması, sınıf atlayabilme, kısa yoldan zengin olabilme şansının dönem dönem de olsa canlı kılınması gibi.

Şans oyunlarının yaygınlaşması, alıcı bulması, ortaya çıktığı ekonomik, sosyal ve kültürel koşullara doğrudan bağlıdır.
Bizim ülkemizde şans oyunlarının gördüğü rağbetin özel bir nedeninden bahsedilebilir. Henüz küçük yaşlarda sınıf çelişkileriyle tanışmak, bir sömürü girdabının içinde yer almak, onurlu ve insanca bir yaşam ve gelecek dilemek, işsizlik ve geleceksizliğin yarattığı belirsizliğin travmatik sonuçlarından hızla kurtulmak isteyen genç bir nüfusa sahip olmak! Gençliğin ‘İş’ini, ‘Ekmek’ini ve Özgürlük’ünü yani geleceğini kısa yoldan kazanmak istemesi de diyebiliriz.

Elbette kapitalizmde istisnalar dışında emek gücünü satarak uzun yoldan zengin olmanın koşulları yani bir bakıma kendini kurtarmanın koşulları, liberalizmin son 30 yılda ülkemizde gösterdiği yıkıcı performans, özelleştirmeler ve artan emek sömürüsü ile mümkün gözükmüyor. İş bulunsa bile çalışma güvencesinin daha çok sektörde kaybolmasıyla artan bir belirsizliği ortaya çıkarıyor.

DÜNYAYI SEN Mİ KURTARACAN!

Yeni bir yaşam, yeni bir dünya ve bu sorulara bağlı olarak gençliğin geleceğinin nasıl şekilleneceği sorusuna; “kapitalizmden başka bir dünya yok”, “öbür dünyada mükafatlandırılacağız”, “böyle gelmiş böyle gider”, “kadere karşı gelinmez” gibi liberalizmin ve muhafazakarlığın günlük rutini haline gelmiş cümlelerle eski ve köhnemiş olanla yaşamaya mecbur olduğumuz cevabı veriliyor.

Geleceğini arayan, yaşanılabilir bir dünya özlemi içinde olan gençler, şansını milli piyangoda değil de sokakta denerse ne olur Haziranda gördük! Ama esaslı bir gelecek alternatifi için şans oyunlarından fazlasına; bilimsel bir dünya görüşüne, bilimsel sosyalizme, üretim ilişkilerinin toptan değiştirilmesine ihtiyaç vardır. Üretim araçlarını hatta şans oyunlarını da elinde tutan küçük bir azınlığın bütün toplum üzerinde kurduğu tahakküme, üretim araçlarının özel mülkiyetine son verilmelidir. Bu ancak üretim ilişkilerinde oynadığı rol yani emek gücünden başka satacak hiçbir şeyi olmaması nedeniyle işçi sınıfının devrimci mücadelesiyle mümkündür.

Türkiye gençliğinin geleceği şans oyunlarıyla değil, sınıflar mücadelesiyle şekillenecek. Her genç, kendi geleceğine bu mücadelede oynadığı rol kadar emek vermiş, yatırım yapmış olur. Sadece kendi gelecek mücadelesinin değil; bütün sınıf kardeşlerinin işçi, işsiz, köylü, öğrenci gençliğin mücadelesinin de bir parçası olur. Yani dünyayı kurtarmadan kendini kurtarmanın bir yolu yok.

Ama yine de hiç mi şansın payı yok derseniz kurtuluşumuzda, iddiaya da gireriz. Sosyalizm kazanacak!


YA ÇIKARSA?

Asgari yaşam koşullarına sahip olmayan, açlık ve yoksulluk sınırının altında bir yaşam sürmek zorunda olan milyonlar ile şans oyunları arasında doğrudan bir bağ kurulabilir elbette. Dahası 2.5 milyon kredi kartı kullanıcısının borç içinde olduğu bir ülkede ‘ya çıkarsa’ umudu, tek kurtuluş reçetesi olarak belirebilir.

Kısmet, kader, talih gibi dini ya da metafizik kavramların toplumsal hayatta daha fazla yer bulduğu, kültürel hayatın dogma ve batıl inanışlarla şekillendiği toplumlarda, şans oyunları bu sosyal ve kültürel hayata yaslanarak gelişir ve buradan beslenir.
*Medievel: Oyunda siz ülkeleri işgal ederken halkların isyan etmemesi için huzur oranlarını sürekli gözden geçirir, isyan aşamasına geldiğinde kıyım yaparsınız.

ÖNCEKİ HABER

Bir daha asla

SONRAKİ HABER

Onurlu bir direnişi ziyaret ettik

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...