04 Ocak 2015 03:55

Öldüren utansın

Mardin’e doğru uzayıp giden yoldan 4100 Ezidi’nin yaşadığı kampa ulaştığımızda çocukların meraklı gözleri karşıladı bizi. Gençler mesafeli, ihtiyarlar temkinli, kadınlar uzak ötesi.

Paylaş

C. Hakkı ZARİÇ*

Savaşın ve zamanın insanı yaşadığı yerden söküp koparmasının hikayesini kime, nasıl anlatmalı? Hoyrat ellerin uzandığı çocukluk, anılar, okul arkadaşları, somurtkan bir amca belki, tatlı dilli bir komşu, sevecen sesli bir öğretmenden geriye kalanların talan edildiği bir toplam bu. Derin uykusunda huzur ve güvenle uyuyan kardeş imgesinin çok geride kaldığı bir boşluk. Sürülmek, terk etmek, gitmek zorunda kalmak, içi kan ağlaya ağlaya sırtlanıp kurtarabildiği her şeyle kaçmak, tel örgülere bedenini vurmak yaşlı genç demeden, sınır boylarında askerin insafına terk edilmek, iki ülke arasında pazarlık unsuru olmak, dünyanın size sırtını döndüğünü fark etmek.
Besleme terör örgütü IŞİD’in Şengal’deki zulmünden kaçıp Türkiye’ye sığınan Ezidiler’den bahsediyorum. Kamplarda hayata devam etmeye çalışan insanların geriye dönüp baktıklarında sırtlarında büyüyen boşluğa dair ayrıntıları kurcalamaya çalışıyorum. Kimisi Mardin’de, kimisi Nusaybin’de, Cizre’de, Kilis’te kimisi. Onlara dair rivayetler dolaşıyor sokaklarda. Seslerini duymadığımız insanların varlığını sırtlanarak, saplı kalmamıza minnet duyarak belki de, onlar gibi olmadığımız için kendimizi şanslı duyumsadığımız olmuştur belki de.
Türkiye Yazarlar Sendikası, Kürt Yazarlar Derneği ve Kıbrıs Türk Sanatçı ve Yazarlar Birliği’nin aldığı karar sonucu soluğu Diyarbakır’da aldık. Amacımız devletin savaş jetleri tarafından bombalanarak öldürülen 34 insanı anmak için Roboski’ye ulaşmaktı. Olmadı. Akıl almaz bir sis Diyarbakır’a varmamızı yaklaşık beş saat erteleyince Roboski’ye ulaşamadık. Diyarbakır’da yapacağımız “Barış Forumu” için bulunduğumuz temaslarda ziyaret ettiğimiz Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eş başkanları Sayın Gültan Kışanak ile Sayın Fuat Anlı’nın da yardım ve destekleriyle “Diyarbakır Ezidi Kampı’nı ziyaret ettik.

DEVLET UZAK OLMALARINI İSTİYOR

Mardin’e doğru uzayıp giden yoldan 4100 Ezidi’nin yaşadığı kampa ulaştığımızda çocukların meraklı gözleri karşıladı bizi. Gençler mesafeli, ihtiyarlar temkinli, kadınlar uzak ötesi.
Yarıya yakını çocuk Diyarbakır Ezidi Kampı’nın. Dicle’nin kıyısında, şehrin telaşından ve ürkek gözlerinden, polisinden, askerinden, panzerinden uzakta. Devlet uzak olmalarını o kadar çok istiyor ki, herhangi bir sorunlarıyla ilgilenmediği gibi ilaç yardımını da kesmenin peşine düşmüş.
Konuştuğumuz ilk Ezidi bundan bahsediyor. Kürt Yazarlar Derneği Başkanı Mehmet Yılmaz ya da şair Hicri İzgören tercüme ediyor anlatılanları. Diyarbakır valiliğinin ilaç vermeyi keseceğine dair bir yazı ulaştığını söylüyor ellerine Ezidi genç. 1500 çocuğun yaşadığı kampta ishal salgınının başladığını, buna rağmen ilaç alımında kendilerine artık kolaylık sağlanmadığını söylüyor. Yaşlılar, bakıma muhtaç olanlar, kaçarken sakatlananlar için durum daha iyi değil.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksel Komiserliği gibi bir kurumun var olma nedeni, sanki bu kampa karşı duyarsız kalmakmış gibi. Diyarbakır’daki beş belediye kampın ihtiyaçlarını beş eşit parça halinde karşılıyor. Diyarbakır Büyükşehir, Kayapınar, Bağlar, Sur ve Yenişehir belediyeleri ilgileniyor kampın bütün ihtiyaçlarıyla. Yerleştikleri günden beri 54 çocuk dünyaya gelmiş. Doktor, hemşire, eczacı,  mama odası, TV odası, seyyar tuvaletleri var.
Kadın Evi’ne davet edildik. Dicle ile burun buruna. Nehrin çağlayışı duyuluyor içeriden. Ahşap evin içerisinde yarınları için bir şeyler yapmanın derdinde Ezidi kadınlar. Biçki dikişten takıya bir dizi meslek öğreniyorlar yardımcı hocalarının desteğiyle. PDR uzmanının çocuklarla tiyatro yaptığını, oyun oynadığını söylüyorlar bize. Önümüzdeki günlerde prefabrik bir okul kurulacakmış, orada dersler vereceklerini öğreniyoruz.

‘KÜRTLERİN İÇİNDEKİ ÖTEKİ’

Kendi kültüründe yaşamanın ısrarında tüm Ezidiler. Varoluşlarını kültürel varlıklarına bağlamışlar. “Kürtler öteki ama Ezidiler, Kürtlerin içindeki öteki,” diyor durumu özetlemek için Hicri İzgören. Öteki ile barışmanın yollarını ararken, ötekinin maruz kaldığı şiddeti, nedenlerini anlayıp paylaşmaya çalışırken ötekinin ötekisine sığınmacı statüsünde tanık olmak içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Mümkün olan hemen her yere çamaşır asmış Ezidiler. Herkesin üstü başı pırıl pırıl. Etraf tertemiz. Tuvaletler, hatta çöp bidonlarının etrafı bile. Çocuklar ellerinde süpürge, sağı solu süpürüyor. Gezi Direnişi sabahları gibi.
Mustafa Köz ile Neşe Yaşın ayrı bir yerde çocuklarla oynuyor. Suna Aras kadınlarla kol boyun. Rum yönetmen ve Yılmaz Güney’in arkadaşı Panicos Chrysanthou her şeyi kayda almanın telaşında. Âba Müslim Çelik ile Tahir Şilkan heyete sorular soruyor. Ekmek geliyor o sıra. Uzaktan bakıyorum. Ne bir telaş, ne koşturmaca, ne kapıp kaçma telaşı. Aç kalmaktan, ekmek alamamaktan korkmuyor kimse, binlerce insanın olduğu bir yerde sükunetle, karmaşadan uzak ekmeğe uzanıyor insanların elleri.
Çalışmasına izin vermediği insanların parayı nereden bulacağını aklına getirmeyen devlet elektrik parasını istiyor pek tabi.
Kimisi geri dönmenin derdinde,Şengal’in IŞİD’den geri alınmasına seviniyor. Kimisi Avrupa’ya gitmek istiyor, Bulgaristan büyüyor düşlerinde. Kimisi Arap mültecilere tanınan hakların neden kendilerine tanınmadığını, neden üvey evlat durumunda olduklarını soruyor. Kimisi iş verilmesi durumunda çalışacaklarını, yük olmak istemediklerini söylüyor.
Elimizin altında, gözümüzün önünde, yanı başımızda, sağımızda solumuzda hep çocuklar;sevimli, güleç, utangaç, kocaman gözlerindeki sorularla bakıyorlar bize. Hangisinin saçını sevsen, hangisine gülümsesen coşkulu sesi kabarıyor az ötedeki nehrin sanki.
“Barış Forumu”na katılmak için araca binip Diyarbakır’a dönerken hepimizin aklında Gülistan, Azad, Aqir ya da isimsiz çocuklar dolaşıyor.

*Şair-Yazar

Fotoğraf: Panicos Chrysanthou

ÖNCEKİ HABER

Noel Baba ve Noel Ana Kobanê’ye gelirse...

SONRAKİ HABER

Röportaj: Emperyalist demokrasinin sınırları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...