19 Temmuz 2011 09:13

Terezin Kampı...

Yol Çek Cumhuriyeti’ne düşmüşse, Prag’a 50 kilometre uzaklıktaki Terezin Toplama Kampı mutlaka görülmelidir.Terezin Kampı, 18’inci yüzyılın sonlarında ordugah olarak kurulmuş. Dış duvarları, savunma amaçlı su dolu hendeklerle çevrili. Ordugah, Çekoslovakya’nın işgalinin ardından 1940 yılında Nazile

Terezin Kampı...
Paylaş
Rahmi Yıldırım

Terezin Kampı, 18’inci yüzyılın sonlarında ordugah olarak kurulmuş. Dış duvarları, savunma amaçlı su dolu hendeklerle çevrili. Ordugah, Çekoslovakya’nın işgalinin ardından 1940 yılında Naziler tarafından esir kampına dönüştürülmüş. Ölenlerin aileleri ve zulüm görmüş insanların girişimleriyle, 1947 yılında ziyarete açılmış.
Terezin Kampı, öteki toplama kampları için ara istasyon olarak kullanılmış. Ama yaşanan insanlık dramları bakımından öteki kamplardan geri kalmamış. Sünnetli oldukları için Yahudi sanılan Türklerin de aralarında olduğu 30 binden fazla insan burada toplanmış, binlercesi ölmüş, öldürülmüş.

‘ARBEİT MACHT FREİ’

Kampa, her iki yanında yüksek ağaçların sıralandığı uzun bir yoldan yürünerek gidilebiliyor. Yolun sağında bir mezarlık var. Mezarlığa, kampta öldürülenlerin anısına bir de anıt dikilmiş.
Kampın giriş kapısının üzerinde büyük siyah harflerle Almanca “Arbeit Macht Frei” yazıyor. “Çalışmak özgürleştirir” anlamına geliyormuş. Naziler, Terezin’i “çalışma kampı” diye kamufle etmişler. Faşistler ve Naziler dünyanın her yerinde aynı türden gaddarlık ve propaganda yapıyorlar. Türkiye’de de 12 Eylül faşistleri toplama kampına çevirdikleri cezaevlerini eğitim yuvası olarak adlandırmışlardı. Diyarbakır, Mamak, Metris ve öteki toplama kamplarında “Atatürkçülük” eğitimi veriyorlardı!
Terezin’de en fazla 20-30 kişinin barınabileceği koğuşlarda yüzlerce tutsak, üç dört katlı tahta ranzalarda alt alta üst üste barınmak zorunda bırakılmış. Tahta ranzalar dışında ortada uzun bir masa, köşede küçük bir lavabo ve daracık bir kapıdan girilebilen minicik bir tuvalet. 12 Eylül faşizminin Metris’inde de tutsaklar 12 kişi kapasiteli koğuşlarda 20-25 kişi kalıyorlardı.
Terezin’de tek kişilik hücreler de var. Tecrit edilecek, sorguya götürülecek, öldürülecek tutsaklar için ayrılmış. Taş duvarlarla çevrili, ranzanın, yatağın, tuvaletin olmadığı, mezardan tek farkı tutsağın ayakta durabildiği tek kişilik hücreler. 12 Eylül faşizminin hücreleri de tam böyleydi.

DEHŞET DUYGUSU

Kampın dış duvarlarını delip geçen bir tünel, yemyeşil bir alandaki idam yerine açılıyor. Bu tünelden yürütülen tutsaklar infaza götürüldüklerini herhalde tahmin ediyorlardı. Burada kurulan darağacında kim bilir kaç insan can verdi? İdam sehpasının bulunduğu yer, o tarihte de böylesine yemyeşil miydi acaba? Kurşuna dizme alanı da var. Böyle güzel bir alanda insanların asıldıklarını, kurşuna dizildiklerini tahayyül etmek öyle zor ki. Burası yüksek bir sırtla çevrili ve sırta tırmanmak yasak. Neden acaba? Soracak kimse yok.
Kampın biraz dışında da ölülerin yakıldığı krematoryum. Mezbahayı andırıyor. Duvarlarda fotoğraflar ve delici-kesici aletler sergileniyor. Fotoğraflarda işkence gören insanlar ve cesetler.
Kampın itinayla düzenlenmiş bir yerinde de kamp görevlisi Nazi subaylarının lojmanları bulunuyor. Lojman alanı konforlu bir yaşam için yeterli donanıma sahip. Sinema salonu bile var. Hayat ve ölüm böylesine iç içe. Bir yanda ölmeyi, öldürülmeyi bekleyen, aslında savaşla ilgisi olmayan binlerce insan; öte yanda bunları öldürmek ve zulmetmekle görevli, konfor içinde resmi görevliler. 12 Eylül faşizminin hücrelerinde, işkence ettiği doktordan hasta çocuğu için reçete isteyen polisi anımsamadan edemiyor insan. Nazilerden tek farkı, onlar kadar konfor içinde değildi.
Kamp, dehşet ve utanç duygusuyla gezilebiliyor. Her şeye karşın Terezin Kampı’ndan da binlerce insan sağ çıkabilmiş.

12 Eylül faşizminin cezaevlerinden sağ çıkabilenler gibi.
Toplama kampları tarihte kalmadı. İnsan insana karşı hâlâ Terezin’deki kadar zalim ve gaddar; ama bu zulme karşı insandaki dayanma, direnme ve hayatta kalma güdüsü öylesine güçlü.

Şairin dediği gibi,
“Sana selam olsun,
Zincirin zulmün kâr etmediği,
Kırbacın kâr etmediği
Büyük tahammül!” (Enver Gökçe)

*Gazeteci

ÖNCEKİ HABER

Ferda Çağlayan’ın sergisi Palamutbükü’nde açıldı

SONRAKİ HABER

Gül Hanoğlu’na kadınlardan destek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...