Diyarbakır’ın işçi yüzü
Diyarbakır'da sabahın karanlığında, daha gün ışımadan yollara düşen işçilerle, günlük yaklaşık 2 simit parası zam yapılan asgari ücreti konuştuk.

Mehmet ASLANOĞLU
Diyarbakır
Günlük yaklaşık 2 simit parası zam yapılan ‘asgari ücreti’ Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinin merkezi sayılan Dörtyol’da, sabah 06.00’dan itibaren servis bekleyen işçilerle konuştuk. Dörtyol; taşeron, belediye, inşaat, gıda, OSB’deki çeşitli sektörlerden işçileri, tekstil işçilerini iş yerlerine götüren servislerin uğrak yeri. Ayak üstü, kısa sohbetler yapabildiğimiz durakta Rojavalı işçilerle de karşılaştık.
Diyarbakır işçisi de asgari ücretteki artıştan hoşnut değil. Ama buna karşı çareler üretme konusunda da yönünü bulabilmiş değil. Mecburen bu işlerde çalıştıkları gibi, mecburen Bağlar’da oturuyorlar. Çünkü Diyarbakır’da doğalgazlı, ısı yalıtımlı insanca yaşanabilir bir evin kirası 700 liradan başlıyor. Bağlar’da ise çoğu sağlıksız koşullardaki evlerin en yüksek kirası 400 lira. İşçiler angaryaya, baskıya, iki kişinin işini bir kişi yapmalarına, meslek hastalıklarına yakalanmalarına rağmen çalışmak zorunda olduklarını söylüyor. Çünkü Diyarbakır’da iş az, işsiz çok. Gün ışımadan duraklarda servis bekleyen işçiler dertlerini gazetemize anlattı.
TEKSTİL İŞÇİSİNİN GÖZÜ TEKSTİLKENT’TE
İlk olarak sabah 06.00’da servis bekleyen Akyıl Tekstil işçilerine soruyoruz asgari ücrete yapılan artışı. 1500 civarında işçinin çalıştığı Akyıl Tekstil’de 2003’te işçilerin başlattığı sendikal örgütlenme başarılı olmuş ve TEKSİF Sendikası 2004 yılında Çalışma Bakanlığı’nda yetki almıştı. Patronun yetkili sendikayı tanımaması sonucu 2 yıl süren bir grev gerçekleşen Akyıl Tekstil’de, TEKSİF’in zaman içinde işçileri yüzüstü bırakması sonucu direniş başarısızlığa uğramıştı. ‘Asgari ücret artışını nasıl değerlendiriyorsun’ diye sorduğumuz ilk işçi, bu sendikal mücadele ve grevde yer alan bir işçiymiş. “İyi değil. Memnun değiliz” diyor. “Peki işçiler ne yapmalı” sorusuna ise “Yıllarca yürüyüş yaptık, mücadele ettik. Hep boş” yanıtını veriyor. Onun yanında bulunan gruptakiler de Akyıl işçisi. Ama onlar 4-5 yıllık işçi. Asgari ücret ile çalışıyorlar. Akyıl patronunun 4 yıl önce fabrikanın bazı bölümlerini başka tekstil patronlarına kiralaması sonucu işe girmişler. Onlara da soruyoruz. “1250 TL olsa iyi olurdu. Kira, çocuklar, mutfak masrafı faturalar... 1000 TL yetmiyor” diyorlar. İşçilerin insanca yaşayacak bir asgari ücret için ne yapması gerektiğine dair sohbetimizde, eski işçilerden dinledikleri başarısız mücadele deneyimine atıf yapıyorlar. “Ne yapabiliriz ki? Başkaldırsak hemen işten atarlar” diyorlar. Akyıl’da greve neden olan ‘sigortaların yatırılmaması ya da eksik yatırılması, maaşların 2-3 ayda bir verilmesi’ gibi sorunları yaşamadıklarını belirtip “Sigorta yatırılıyor, maaşlar da düzenli veriliyor” diyorlar. Yeni patronlar önceki deneyimden bazı dersler çıkarmış gibi görünüyor. İşçilerin bir beklentisi ise OSB’de açılacak yeni tekstil fabrikaları ve Tekstil Kent projesi. ‘Tekstil piyasası hareketlenirse biz deneyimli işçi olarak kıymetleniriz’ düşüncesindeler. 06.20’de servise biniyor Akyıl işçileri.
TAŞERON İŞÇİLİK; ANGARYA, BASKI KÖLELİK DEMEK
Dicle Üniversitesi’nin bir fakültesinde temizlik işçisi olarak çalışan iki işçi ile sohbete başlıyoruz. İlk tepkileri ‘Yüzde 6 değil yüzde 10 olsaydı iyi olurdu. Biz yıllık 100 lira zam yapacaklarına da ihtimal vermiyorduk gerçi. Memnun değiliz ama beklediğimizin üzerinde bir artış’ diye yorumluyorlar. Taşeron olarak çalışan işçilerin görevleri dışında birçok işi yapmaya zorlandıklarını söylüyorlar. Evrak, elektrik, boya, teknisyenlik gereken işler, bahçe işleri vb. her türlü angarya işi yapmaya zorlandıklarını ve sürekli baskı altında olduklarını anlatıyorlar. “Yemek saatimiz bile yok. Oturup bir çay içmeye vakit bırakmıyorlar. Eğer iş varsa öğle yemeğinde mola bile veremiyoruz. Yemek yememize izin vermiyorlar. Mesai çıkış saatimiz belli olmuyor” diyorlar.
EK İŞ OLMASA ASGARİ ÜCRET YETMEZ
Servislerde sürekli geçim tartışması yaptıklarını söyleyen işçi “Birçok arkadaşım akşam da ek işte çalışıyor. Bazı kadın arkadaşlar düğün salonlarında gece 12-01’e kadar çalışıyor. Çünkü bu ücretle kira, mutfak masrafı, faturalar karşılanmıyor. Biz de diğer arkadaşlar da Bağlar ve Suriçi gibi yerlerde ev kiralamak zorundayız. Buralarda cadde üstü oturulabilecek evler 350-400 TL. Daha ucuzları da var. Damı akan, çok eski evler 150 TL’ye kiraya veriliyor. Suriçi’nde tarihi Dört Ayaklı Minare civarında bir arkadaşım 150 TL’ye ev tuttu. Ama çok eski ve yaşanılabilecek durumda değil” diyor. Onlara da soruyoruz; ‘Peki 950-1000 TL karşılığında bu koşullarda çalışmaya karşı ne yapılmalı?’ “Bizim sahibimzi yok. Güçlü, kuvvetli, yumruğunu masaya vuracak bir güce ihtiyacımız var” diyor işçilerden biri. ‘Nedir o güç’ diye sorunca “Ne bileyim? Meclisteki partiler olabilir” diyor. Diğer işçi “Onlar mecliste niye varlar” diye soruyor.
DİYARBAKIRIN PARLAYAN YILDIZI MERMER, İŞÇİYİ SOLDURUYOR!
Saat 06.40’ta Dörtyol’un diğer köşesinde kümelenmiş 5-6 işçinin yanına yöneliyoruz. Organize Sanayi Bölgesi’nde biline bir mermer fabrikasında işçilermiş. Öğreniyoruz ki Diyarbakır kamuoyunun bildiğinin aksine, bu ağır işkolundaki işçiler çok düşük ücret alıyorlar. Bir işçi “Bu ağır işte asgari ücret ile çalıştırıyor demesinler diye asgari ücretten 50-100 TL yüksek maaşlarımız. En yüksek alan 1100 TL alıyor” diyor. Yeni belirlenen asgari ücretteki artışı sorduğumuzda bir işçi “10 yıldır çalışıyorum. Aldığım para 1000 TL. Fıtık, astım, cilt hastalıklarına yakalandık. Olan bu” diyor. Genç bir işçi ise “8 saat çalışıyoruz ama iki işçinin işini yaptırıyorlar bana. Fabrikada 150 işçi var, 200 kişinin yapması gereken iş yaptırılıyor’ diyor. ‘Çare nerede? Çözüm ne?’sorusunu işçiler; “Birbirimize güvenmediğimiz için bu haldeyiz. Birlik değiliz” diye cevaplıyorlar.
ROJAVALI İŞÇİLER: EN AZINDAN YABANCI BİR KENTTE DEĞİLİZ
BAĞLAR Dörtyol’da Rojavalı işçiler ile karşılaşıyoruz. Diyarbakır işçi piyasasında onlar da var artık, tüm Türkiye’de olduğu gibi. Diyarbakır’ın büyük şirketlerinden İntim İnşaat’ta çalışan bir grup Rojavalı ile sohbet ediyoruz. Bir buçuk yıl önce Qamişlo’dan gelmişler. Bağlar’da 150, 270, 350 TL’ye ev kiralamışlar. Nasır adlı işçi ile konuşuyoruz. Rojavalı işçilerin 35 lira yevmiye ile çalıştığını, Diyarbakırlı işçilerin ise sigortalı ama 30 liraya çalıştığını söylüyor. “Ucu ucuna da olsa geçim oluyor. Memnunuz” diyor. Annesi, babası, kardeşleri eşi ve bir çocuğuyla Bağlar’da yaşayan Nasır, Kürtlerin yaşadığı bir ilde çalıştıkları için rahat olduklarını söylüyor. Dörtyol’un diğer ağzında bekleyen 5-6 işçi ise Kobanê’den 2 ay önce gelmiş. Onlar az önce konuştuğumuz Qamışlolular kadar iyi durumda değil. Günlük, geçici işlerde çalışıyorlar. Bugün de demir yükleme işi için kendilerini almaya gelecek işçi simsarını bekliyorlar. Kobanêli işçilerin en yaşlısı Xelîl Evdî. Gözü kulağının Kobanê’de olduğunu, söylüyor; “Kobanê’de tarım ile uğraşıp, dükkan işletiyorduk. Yakında geri döneceğimize inanıyoruz” diyor.
Evrensel'i Takip Et