21 Aralık 2014 00:40

Özgürlük, herkes için...

Paylaş

Ebru Nihan CELKAN*

“İnsan, olacaksa, kendisi için, kendisine rağmen,
kendisine karşın aydın olur, kaçınılmaz bir biçimde...”

Jose Ortega y Gasset

MUHAFAZAKARLIK: BİZİM SONU GELMEYEN ÇARESİZLİĞİMİZ

Burada muhafazakarlığı; düşüncesi ve politik duruşu ne olursa olsun kişilerin ve/veya kurumların beslendikleri damarlara, yarattıkları ideal kişiye ve/veya gruba, yaşam biçimine tutkuyla, sorgusuz ve sualsiz bağlı kalması anlamında kullanıyorum. Nazım Hikmet ismine yükledikleri anlamı ve manayı korumak, muhafaza etmek adına“ Orhan Pamuk, Nazım Hikmet’in adını taşıyan bir kültür ve sanat araştırma merkezinin açılışında konuşma yapma ehliyetine sahip değildir” şeklinde subjektif yargıya dayandırarak engel olmaya çalışanlardan veya Osmanlı tarihini fetiş haline getirip bir tv dizisini miting meydanlarında “Bizim öyle bir ecdadımız yok. Biz öyle bir Kanuni tanımadık. Biz öyle bir Sultan Süleyman tanımadık. Onun ömrünün 30 yılı at sırtında geçti. Sarayda o gördüğünüz dizilerdeki gibi geçmedi. Bunu çok iyi bilmeniz, anlamamız lazım. Ve ben o dizilerin yönetmenlerini de o televizyonun sahiplerini de milletimizin huzurunda kınıyorum. Ve bu konuda da ilgilileri uyarmamıza rağmen yargının da gerekli kararı vermesini bekliyorum” şeklinde hedef gösteren anlayışın veya “Orhan Pamuk akıllı olsun” şeklinde ifade bulan tehdidin buluştuğu tutuculuğu kastediyorum.
Üç yaklaşım benzer ürpertiyi yaratıyor.Ne bir dizi ne de bir yazar ifade özgürlüğünden mahrum bırakılmamalı. Milliyetçilik, islamcılık veya ulusalcılık fikir hürriyeti önünde farklı yöntemlerle de olsa engel teşkil ettiği sürece benzer çaresizlikleri yaşayıp duracağız.

SİSİFOS OLMAMAK

Homeros`a göre ölümlülerin en bilgesi olan Sisifos tanrıları kızdırdığı için bir kayayı dağların tepesine çıkarmakla cezalandırılmıştır ancak dağın tepesine kayayı her çıkardığında kaya yeniden aşağı yuvarlanır.
Orhan Pamuk’un Boğaziçi Üniversitesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi açılışında konuşma yapmaması için bildiri dağıtan grubun bugün yaşadığımız baskıyı yaratan unsurların ne olduğu üzerine tekrar düşünmesi ve daha net bir biçimde bu unsurları tanımlaması Sisifos olmamızın önüne geçebilir. Demokratik tepki, görüşlerinden memnuniyet duymadığımız birini konuşturmamak değil konuştuğunda görüşlerine dair eleştirimizi kendisine illetmek değil midir? Bu noktada Dr. Emrah Altındiş’in Mayıs 2014’de dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Harvard Ünviersitesin’de yaptığı konuşmayı dinleyip sorular bölümünde “ifade özgürlüğü” hakkını sonuna kadar kullanan sorularını anımsamak ve anımsatmak istiyorum.Dr. Emrah Altındiş tepki duyduğu noktaları bizzat muhattabına iletmenin yarattığı sarsıcı etkiyi gözler önüne sermiştir. Fikirler kendine muhalif fikirleri konuşturduğu ölçüde güçlenir, derinleşir. Orhan Pamuk konuşmasını yapmış ve bizzat benim de sormak istediğim “Neden AKP’yi desteklediniz?”, “Gezi’yi neden net bir biçimde desteklemediniz?”, “Pişman mısınız?” minvalinde soruların muhattabı olmuş olsaydı vereceği cevap her ne olursa olsun bu yaklaşım sayesinde fikir hürriyeti ve konuşma özgürlüğü kazanmış olacaktı.
Özgürlük şiarıyla hareket eden bir grup için en temel taleplerden biri fikir ve vicdan hürriyetinin rahatça ifade edilmesi değil midir?

YAPTIKLARIMIZI TEKRAR TEKRAR TEKRAR DÜŞÜNELİM

Düşünelim ve itaat etmeyelim. İçine doğduğumuz veya sonradan dahil olduğumuz hiçbir fikir ve düşünceye sonsuz derecede itaat etmeyelim. Özgürlükten korkmayalım. Tanrılardan ateş çalma metaforunu bulunduğumuz her yerde anımsamak, hem içinde bulunduğumuz grupları, örgütleri, aileleri, cemaatleri özgürleştirecek hem de birey olarak bizi bağımsız kılacak ve özgür iradeyle hareket etme yetisine biraz daha yaklaştıracak. Tahammül edemediğimiz, hoşlanmadığımız, katılmadığımız görüşlerin kendini ifade etmesinin garantisi kurduğumuz özgürlük hayalinde olmalı. Her kim olursa olsun birinin kendini herhangi bir platformda ifade etmesinin önüne bariyer olmak Nazım Hikmet’in hayatını adadığı devrim ruhuyla, sol görüşle, özgürlükle, bağımsızlık düşüncesiyle sanırım bağdaşmaz. Anımsayalım; Nazım Hikmet düşüncelerini ifade ettiği şiirleri ve yazıları nedeniyle “susturulmak” istenmiştir. Asıl dibe vuruşumuz var olan baskıcı rejimin gittikçe artan boğuculuğuyla gerçekleşmeyecek, alternatif görülen fikir akımlarının eleştirdikleri  tutumları tekrarlamalarıyla gerçekleşecek. Hataları bir miras gibi kabul edip onları tekrarlamak hatta savunmak hiçbir düşünce akımına fayda getirmez. İfade etme özgürlüğünün ihlali insanlığın ihlali değil midir? Kimse kimseyi susturmasın, susturmak istemesin değil midir derdimiz? Umut, yapılanın aynısını yapmamakta değil midir?
İçinde bulunduğumuz bu ağır baskı ortamında bir kere daha beraber düşünelim; Orhan Pamuk’un veya bir başkasının yapacağı konuşmayı engellemek kime veya kimlere nasıl bir fayda sağlamıştır?

* Oyun yazarı

ÖNCEKİ HABER

Bir eve kaç insan sığar?

SONRAKİ HABER

Efsanelerin kahramanları yaralı kurtulanlardır!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...