24 Eylül 2018 10:39
Son Güncellenme Tarihi: 24 Eylül 2018 17:22

Figen Yüksekdağ'ın davası 5 Kasım'a ertelendi

Yüksekdağ'ın tutuklu yargılandığı davada ara kararını açıklayan mahkeme, 'tutukluluk halinin devamına' ve duruşmanın 5 Kasım'a ertelenmesine hükmetti.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

HDP'nin eski eş genel başkanı Figen Yüksekdağ'ın tutuklu yargılandığı davanın 7'nci duruşması Ankara’da görüldü. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) faaliyetlerinin suç unsuru yapıldığı birinci fezlekeye dair savunmasını yapan Yüksekdağ, DTK'nin çözüm sürecinden sonra terör örgütü ilan edildiğini ve iktidarın kendi sorumluluğunu HDP'ye attığını belirtti. Ara kararını açıklayan mahkeme, Yüksekdağ’ın savunmasının tamamlanmaması, “üzerine atıl suçlamalara verilen cezanın alt ve üst sınırları esas alınması” ve “kuvvetli suç şüphesi” nedeniyle tutukluluk halinin devamına karar verdi. Heyet, bir sonraki duruşmayı 5 Kasım 2018'e erteledi.

Duruşmada konuşan Figen Yüksekdağ, Kobane olaylarına ilişkin yaptığı savunmada önemli açıklamalarda bulundu. Yüksekdağ, “İktidar, PYD'ye Özgür Suriye Ordusu ile birlikte hareket edin diye teklifte bulundu. Kobane süreci ile çözüm süreci bitmiş, IŞİD ile ittifak halinde Şam rejimi düşürülmek adına yapılan bir plandır bu süreç. Bunu net soylüyorum; çünkü dönemin Başbakanı Davutoğlu bunu bizzat söylemiştir bize” dedi.

'ÇÖZÜM SÜRECİ BİTİNCE DTK TERÖR ÖRGÜTÜ İLAN EDİLDİ'

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) faaliyetlerinin suç unsuru yapıldığı birinci fezlekesine dair savunma yapan Yüksekdağ, “Bir ülkede doğrular öldürülüyorsa, birileri de bu doğrulara her şeye rağmen sahip çıkmaya devam edecektir. DTK, Kürt sorununa dair çözümde her zaman ilk muhatap olmuştur. DTK daimi meclisi, geçici birleşenleri, özerk komisyonları ile çalışan bir yapıdan fezlekeler ile terör örgütü uzantısı ilan etmek mantıksızdır” dedi.

YÜKSEKDAĞ: DTK KURULDUĞUNDA AKP'Lİ VEKİLLLER DELEGEYDİ

DTK'nın kuruluşunda AKP'li vekilllerin de bulunmasına karşın çözüm sürecinden sonra terör örgütü ilan edildiğini belirten Yüksekdağ, “DTK, bu ülkede her eve cenaze gitmesin, alanlarda savaş naraları değil barış talepleri yankılansın diye çalışmıştır. Çalışmalarında yer aldığım için de onur duyuruyorum” dedi. 

Siyasi iktidarın çözüm sürecinden döndüğünde ise DTK'nın, terör örgütü ilan edildiğine dikkat çeken Yüksekdağ, “İktidar partisi, Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı DTK ile defalarca mesai yaptı. Bu siyasi iktidarın ikiyüzlü tavırlarından biridir” ifadelerini kullandı.

Yüksekdağ, DTK kuruluş sürecinde bazı AKP’li milletvekillerin de delege olarak yer aldığına dikkat çekerek, “Kötü yaptılar demiyorum, iyi yaptılar. Yeni anayasa görüşmelerinde DTK önemli rol oynadı. Bunlar olması gerekenlerdir. DTK, bu ülkede her eve cenaze gitmesin, alanlarda savaş naraları değil barış talepleri yankılansın diye çalışmıştır, her çalışmasına saygı duyarak katılmışımdır. Çalışmalarında yer aldığım için de onur duyuruyorum. DTK ile ilişkili soruşturma yürütmek istiyorsanız bu mahkeme salonları yetmez. Yüzbinlerce insanı yargılayacak bir mahkeme salonu var mı” diye sordu.

'KARARLAR, YASALAR KİŞİYE GÖRE UYGULANIYOR'

CHP milletvekili Enis Berberoğlu'nun tahliye edilirken HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in hâlâ tutuklu olmasını HDP milletvekili olmasıyla açıklayan Yüksekdağ, “Kararlar, yasalar kişiye göre uygulanıyor. Ortada Tapu Kadastro Kanunu’nu uygulayabilecek bir sistem dahi yok. Kürt sorunun çözümü dediğimiz şey sadece Kürtlerin sorunların çözümü değildir. Kadınların, işçilerin, herkesin sorunlarının çözümüdür. Bu ülke halklarının sadece ekmeğe değil kendilerine ait eşit hayatlara ihtiyaçları vardır” diye konuştu.

'İKTİDAR KENDİ SORUMLULUĞUNU DEMİRTAŞ VE HDP'YE ATTI'

Verilen aranın ardından konuşmasına devam eden Yüksekdağ, 6-8 Ekim Kobane süreci olarak bilinen olaylar hakkında düzenlenen fezlekeyi değerlendirirken, “Siyasi iktidar, kendi sorumluluğunu partimizin, Selahattin Demirtaş’ın ve bizim üzerime atmıştır. Siyasi iktidar sorumluluğu muhalefete atamaz. 6-8 Ekim sürecinin gelişini siyasi iktidar görememiş, görmemezlikten gelmiştir. Yanı başında süren savaşa karşı kışkırtıcı bir tavır almıştır” dedi.

'İKTİDAR, PYD'YE ÖZGÜR SURİYE ORDUSU İLE BİRLİKTE HAREKET EDİN DİYE TEKLİFTE BULUNDU'

Yüksekdağ, Kobane olaylarına ilişkin yaptığı savunmada ise 7 Haziran seçimleri sonrası HDP'nin barajı aşmasının ardından hükümetin 6-8 olaylarının sorumlusu olarak HDP'nin belirlediğini söyledi. Erdoğan'ın bu dönem “Benim Kürt kardeşlerimin katili bunlar” diyerek HDP'yi hedef gösterdiğini belirten Yüksekdağ, “6-8 Ekim katliamında gerçekler de katledildi” dedi.

Yüksekdağ dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun kendilerine söylediklerini açıkladı: “İktidar 6-8 Ekim olaylarının geldiğini öngöremedi. Biz de göremedik doğrudur ama iktidarın bunu görmemesi suçtur. Bunu görememiş değil görmezden gelmiştir. İktidar, PYD'ye Özgür Suriye Ordusu ile birlikte hareket edin diye teklifte bulundu. Kobane süreci ile çözüm süreci bitmiş, IŞİD ile ittifak halinde Şam rejimi düşürülmek adına yapılan bir plandır bu süreç. Bunu net söylüyorum; çünkü dönemin Başbakanı Davutoğlu bunu bizzat söylemiştir bize."

'BÜYÜK KOMPLO SONRADAN ORTAYA ÇIKTI'

Yüksekdağ savunmasını şöyle sürdürdü:

"Suruç Katliamı ardından ortaya çıkan belgelerden anladık ki biz o zaman çok büyük bir komplonun içerisindeymişiz. Çözüm sürecini bitirmeye karar veren siyasi iktidar çeşitli komplo dinamiklerini serbest bırakmış. Aslında IŞİD bombacılarının mahkeme ifadelerine bakılırsa 19 Temmuz’da HDP’nin miting gerçekleştirdiği alana bir saldırı yapma planı yapmışlar. Benim hakkımda istihbarat toplayan ve internet araştırması yapan sanıklardan birisi saldırıda da ölen kişidir. Sonra biz anlıyoruz ki 19 Temmuz’dan sonra ben o mitingi yaptım ve başka kente geçtim. 20 Temmuz günü sosyalist gençler Kobanê’nin yeniden inşası için bir yolculuk başlatmışlardı. Mürşitpınar’dan geçmek üzere Amara Kültür Merkezi’nde toplanan gençlere yönelik katliam gerçekleşti. 33 genç orada ölümsüzleşti. Daha sonra HDP ve bana dönük bir katliam girişimi olduğu ortaya çıktı."

KÜRT-TÜRK ARASINDA İLİŞKİSİ KURULMAMASI İSTENMİYORDU

"Benim o konuşmayı yaptıktan sonra linç edilmemle 20 Temmuz’da gençlerin katledilmesi arasında siyasi ve kriminal bir bağ var. 20 Temmuz’da katledilen gençler benimle aynı siyasi çizgiye sahipti. 19 Temmuz’da o konuşmayı yapan Yüksekdağ da bütün Türkiye toplumu adına, bütün onurlu Türk halkı adına Kürtlerle ilgili bir şey söyledi. Bu kadar linç kampanyası yürütülmesinin nedeni de bu. Sözü söyleyenin temsil ettiği değerlere de bakmak gerekiyor. 19-20 Temmuz günü bombaların hedefi olan birey ve kitle olarak iki kesim de Türkiye halklarının devrimci, sosyalist, aydın, demokratik unsurlarıydı. Siyasi iktidar o süreçte Türkiye’nin Kürt halkı ile eşitlik hukukuna dayalı bir ilişki kurmasını istemiyordu. Çünkü bu ilişki kurulursa Türkiye’de yeniden demokratikleşme süreci devam edecek, siyasi iktidar kanı bir siyasi zemin olarak kuramayacaktı. Siyasi iktidar kendi beslendiği zeminin ortadan kalkmaması için Kürt halkının uzattığı barış elinin Türkiye’deki demokratik güçler tarafından tutulmasını istemedi. 33 sosyalist genci, Türkiye’nin sayısız kentinden çıkıp gelmiş, sınırı hayatı boyunca görmemiş pırıl pırıl gençler katledildi, gelecekteki barış umudunu karartmak için katledildi."

‘BEN BİR FİKRE SIRTIMI DAYADIM’

"Ben, ‘Sırtımızı PYD ve YPG’ye dayıyoruz’ derken bir fikri savunuyorum. Ondan önceki cümlelerimi televizyon kanallarında yayınlamazlar. ‘Sırtınızı tekbirci, kelle kesen varlıklara dayayarak Ortadoğu’da bir güç elde edemezsiniz, gittiğiniz yol yol değil’ dedikten sonra sözlerimi sarf ettim, ‘Biz sırtımızı bu vahşete karşı direnenlere dayıyoruz’ dedim. Şunu inanarak söylüyorum, gerçekten o çizgi sürdürülebilseydi, biz demokratik gücü ile direnen halklara sırtımızı dayayabilseydik bugün burnumuzun ucunu göremeyecek noktaya gelmezdik.”

‘BENİM TARAFIMDAN İŞLENMİŞ SUÇ YOKTUR’

Yüksekdağ, savunmasını şöyle bitirdi:

“Benim tarafımdan işlenmiş bir suç yoktur. Suç isnatlarının hiçbirinin gerçekliğinin olmadığını aklı başında kamuoyu biliyor. Ama bu suç olarak kabul edilse bile suçun olağan kılıflarına uydurulamaz. Benim tarafımdan bir suç işlenmediği gibi bana karşı suç işlenmiştir. Ortada bir suç olmadığı gibi bir dönem açısından kurulan ve yönü olumluya dönebilecek olan ilişkinin berhava edilmesi vardır. Çok kritik bir geçiş sürecine iktidar ediyorsunuz, tek iktidar gücü olduğunuzu iddia ediyorsunuz, o zaman ona göre hareket etmek zorundasınız. Beni marjinal haline getirmeye uğraştılar. Çok başarılı olduklarını düşünüyor olabilirler ama dünya dönüyor, gerçek gerçektir. Gerçek çok nettir. Siz Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ı PYD ile ilgili söylediği tek cümleden dolayı yargılıyorsunuz ama PYD komutanlarına şeref madalyası takan Rusya ile en yakın müttefikiniz. Dünyada hiçbir güç PYD’yi terör örgütü olarak görmüyor. Çünkü bunun için somut suç kanıtlarının olması gerekiyor.

Afrin operasyonu başlatıldığında bazı kanıtlar üretildi, ‘Afrin’den bize roketler atılıyor’ denildi. Sizin MİT müsteşarınız 2 yıl önce diyordu ki, ‘Biz Suriye ile savaşmak istersek iki roket attırırız savaş gerekçesi ilan ederiz'. Çıkıp aklı çalışan insanlar sordular, ‘Bir takım provokatif güçler savaş çıkartmak için atmış olabilir mi?​’ Hemen derdest edip tutukladılar. ‘YPG’nin derdi tasası bitmiş, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile mi uğraşacak’ diyen insanları tutukladılar. Bizi marjinal ilan edenler bütün uluslararası kamuoyunda kendileri bu görüşleri ile marjinal hale gelmeye başladılar.

Bölge politikasını anti-Kürt politikası üzerinden yürütüyor. Ben hem bir siyasetçi hem bir yurttaş olarak soruyorum Suriye’deki Kürtlerin statüsü niye bizim için bu kadar önemli? Orada bir işbirliği hattı kurmak mümkünken anti-Kürt politikalar temelinde en yakınımızdakileri düşman haline getiriyoruz. Bu yol doğru bir yol değildir. Dört bir yandan yalanlarla kuşatılmış olabilirsin ama gerçeği biliyorsan, görmüşsen ve inanmışsan bunu savunmamak en büyük suçtur. Bizler bu suçu işlemedik. Bir suçu işlemediğimiz için yargılanıyoruz. Bu davalar tarihle, toplumla yüzleşme platformlarıdır.”

SAVCI TUTUKLULUK İSTEDİ

Söz alan iddia makamı, “somut deliler ve kuvvetli suç şüphesi olması” ve Yüksekdağ’ın savunmasının tamamlanmaması nedeniyle tutukluluğun devamını talep etti.

Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, Yüksekdağ’ın savunmasının tamamlanmaması ve “üzerine atıl suçlamalara verilen cezanın alt ve üst sınırları esas alınması” ve “kuvvetli suç şüphesi” nedeniyle tutukluluk halinin devamına karar verdi. Heyet bir sonraki duruşmayı 5 Kasım 2018 tarihi saat 10.00’a erteledi.

Mahkeme heyeti  ayrıca Yüksekdağ’ın TBMM’de yaptığı konuşmaların toplanmasına, HDP’nin iç tüzüğünün Ankara Cumhuriyet  Başsavcılığı’ndan istenmesine ve dosyada bulunan CD kayıtlarının bilirkişiye gönderilmesine karar verdi

YÜKSEKDAĞ HAKKINDAKİ SUÇLAMALAR

Figen Yüksekdağ, “Örgüt yöneticiliği”, “Örgüt propagandası yapmak”,  “Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet”, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “Suç işlemeye tahrik”  iddialarıyla tutuklu yargılanıyor. Dosya kapsamında Yüksekdağ hakkında 30 yıldan 83 yıla kadar hapis cezası istenirken, 92 sayfalık iddianamede, Yüksekdağ'ın Demokratik Toplum Kongresi (DTK) içerisindeki faaliyetleri ve diğer eylemleri nedeniyle “örgüt yöneticisi” sıfatıyla cezalandırılması da talep ediliyor. (Ankara/EVRENSEL)

 

ÖNCEKİ HABER

Yaz tatili bitti, kedi ‘Tombi’ okula döndü

SONRAKİ HABER

Bursa’da yaşlılara ulaşım için 15 TL’lik kart alma şartına tepki

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...