20 Ağustos 2018 00:35

16. Gençlik Yaz Kampı sona erdi: Kamptan bize kalan

16. Gençlik Yaz Kampı'nın öğrenci ve işçi katılımcıları kamp deneyimlerini ve birlikte geçen günlerin kendilerine kattıklarını aktardı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Eren YÜCEBOY
İstanbul

Birbirini çok fazla tanımayan, fazla ortak paylaşımda bulunmayan gençlerle çıktık bir gece yola. O gün o otobüsü beklerken birbirlerine selam vermeye çekinen gençlerle bugün tekrar bir yolculuğa çıkacağız. Bu sefer farklı olan şey, bir haftalık süre içerisinde birbirimizden ve kamptan aldıklarımızın yanımızda olması. Bir haftanın sonunda artık daha sesli, daha bol muhabbetli bir şekilde çıkacağız yola. Bu farklılığı yaratan, bir haftanın sonunda bizi ve birbirimize bakışımızı değiştiren kampımızın bize verdikleri ve bizim ondan aldıklarımız.

ATÖLYELER TÜM CANLILIĞIYLA DEVAM EDİYOR

Kamp meydanının hemen köşesinde, 46 numaralı çadırımızın önünde oturuyoruz hep birlikte. Hemen yanımızda günlerdir çalışan ve bugün de oyun sergileyecek olan tiyatro atölyesinin son çalışmaları devam ediyor. Sohbetimizi atölyelerden açıyoruz bu vesileyle. Kimimiz politik iktisat atölyesine gittik, kimimiz tiyatroya, kimimiz edebiyata gittik, kimimizse Latin danslarına... Ama gittiğimiz atölyeler fark etmeksizin hepimiz bir şeyler kazandık atölyelerden. Daha üretken, daha taze bilgili, daha duyarlı insanlar olduk. Politik iktisat atölyesi ile çevremizde olup biten onca olayın bize gösterilmeyen yüzünü görmeye başladık. Yaşadığımız bütün sorunların aslında bize dayatılan kapitalist sistemin bir sonucu olduğunu öğrendik. Öğrendiklerimizi tartıştık, tartışmalarımızı derinleştirdik...

TEMİZLİKTEN LİSE FORUMU’NA

Biz sohbetimize devam ederken ellerinde eldiven ve çöp poşetleri ile kampın bu saatinin sorumluluğunu almış temizlik görevlisi arkadaşlarımız geldiler. Hazır atölyeler aracılığıyla edindiğimiz taze bilgileri konuşuyorken, kolektif yaşamımızın o anki görevlileri sayesinde kampın bize kattığı kolektif bilinçten bahseder olduk. Kolektif yaşam bilincini kamp içerisinde ilk kez bulaşık yıkadığımız zaman pratik edinmiştik biz. Bulaşıkta görevli olmak için gerekli kişi sayısı daha az iken hemen hemen kampa Kartal’dan katılan bütün arkadaşlarımız ile yıkamıştık bulaşıkları.

Birlikte olmanın, sorunların üzerine beraber yürümenin işimizi nasıl kolaylaştırdığını pratik olarak bulaşık yıkarken görmüş olsak bile, birlikte mücadele etmenin neden gerekli olduğunu da kampta ilk önce lise toplantılarında ve lise forumunda öğrenmiştik. Kampa Kartal’dan katılan arkadaşlarımızın büyük çoğunluğunu liseliler oluşturduğu için bu toplantılara aktif olarak ve sürekli katılım sağlamıştık. Bazen bizim anlattıklarımız üzerinden, bazen de diğer il ve ilçelerdeki liseli arkadaşlarımızın anlattıkları üzerinden meslek liselilerin sınavsız geçiş haklarının ellerinden alınmasını, liselerdeki piyasalaşmayı ve gericileştirilen eğitimi, sürekli değişen gelenin gideni arattığı sınav sistemlerini konuşmuş ve ortak sıkıntılarımızı dillendirmiştik lise toplantılarında. Sadece sorunlarımızı dillendirmek ile kalmamış, bu sorunlara yönelik yürüttüğümüz örgütlü mücadelemizi ve mücadele deneyimlerimizi de konuşmuştuk birbirimizle. Ortada hepimizi ilgilendiren sorunlar varsa, bu sorunları hepimizin beraberce yürüttüğü mücadele sayesinde yenebileceğimizi dillendirmiştik birçok defa. Lise toplantıları sayesinde daha önce hiç tanımadığımız, adını bilmediğimiz, bilsek bile işlevini bilmediğimiz bazı mücadele alanlarını öğrenip bunlar hakkında fikir yürütür hale gelmiştik. ÖTK’nin ne olduğunu bilmeyen, nasıl işlediğini ve ne işe yaradığını bilmeyen bazı arkadaşlarımızın, Kartal’a döndüğünde ÖTK çalışması yürütmeye karar vermesini sağlamıştı örneğin lise toplantıları.

İŞÇİLER GENÇLER KOL KOLA...

Bazen panel alanından, bazense şimdi sohbet ettiğimiz çadırımızın önünden dinlemiştik panelde ele alınan tartışmaları. Paneller sayesinde sadece kendi öznel sorunlarımıza çözümler bulmakla kalmamış, bu sorunların hepsinin bir sistemden ileri geldiğini öğrenmiştik. Adına kapitalizm dediğimiz bu sistemin işleyişini, bu sistemi nasıl alt edeceğimizi konuşmuş ve de tartışmıştık. İşçi sınıfının bu sistemi çökertecek öncü sınıf olduğunu ve biz öğrencilerin bu sınıf savaşında işçilerle kol kola olmamız gerektiği konusunda ortaklaşmıştık.

Bugün bir yolculuğa çıkacağız. Ama kamptan aldığımız bunca şeyi kamp alanında bırakmadan, edindiğimiz her şeyi kendi yaşam alanlarımızda kullanacağımızdan hepimiz hemfikiriz. İçerisinde sohbetler ettiğimiz çadırlar, beslediğimiz tavuklar, zaman zaman girip çıktığımız deniz burada kalacak belki ama kampta öğrendiğimiz her şey bizimle gelecek. Şimdi ise yemek dağıtımı başlayacak ve bitmeden yetişmek için sohbetimize ara veriyoruz. Seneye görüşmek üzere...


KAYSERİ’DEN KAMPA KATILAN GENÇ İŞÇİLER: 'TÜKETMEK DEĞİL ÜRETMEK ÜZERİNE BİR KAMP!

Barış TİMUR
Kayseri

Gençlik yaz kampı bu yıl 10-17 Ağustos tarihleri arasında Kuşadası’nda gerçekleşti. 600 kişinin katıldığı yaz kampına Türkiye’nin her bir yanından; üniversiteli, liseli ve işçi-işsiz gençler katıldı. Kayseri’den de kampa katılan arkadaşlarımızla, kamp hakkında ki düşüncelerini sorduk.

Kaeyseri’den kampa katılan genç metal işçisi kampla ilgili izlenimlerinin çok güzel olduğunu beliterek “Herkes birbiriyle rahatça sohbet edebiliyor. Örneğin Kocaeli’den bir arkadaş sohbetimizde bana iş hayatımda karşılaştığım zorluklara dair sorular sordu. Bunları bir dergide yazacakmış. Emekçi gençlere bu ilginin ve alakanın olması çok güzel” diye konuştu.

‘FARKLILIK YOKMUŞ’

Kendisinin katıldığı ilk kamp olduğunu belirten metal işçisi genç şunlaı söyledi “Kampla ilgili kafamdaki ilk soru işareti, bu etkinliğe katılan diğer işçi genç arkadaşların çalışma koşullarıydı. İşçi-genç forumunda arkadaşların şikayetlerini dinlediğimde kendi şikayetlerimden çok da farklı olmadığını gördüm. Kimisi maaşını hiç alamıyor, kimisi mesaiye kalıyor ancak mesai ücretleri verilmiyordu. Hiçbirimizin sosyal hayatı yok. Bu gözlemlerim ışığında bu kampın bana kattığı en büyük aydınlanma yalnız olmadığımı fark etmem oldu. Ülkedeki tüm işçilerin patronlar tarafından farklı yöntemlerle de olsa sömürüldüğünü daha da net anlamış oldum.”

KAMPIN ÜRETİCİ YANI

Kampın tüketmek üzerine değil de üretmek üzerine olduğunu gördüğünü vurgulayan metal işçisi genç; “Bir köşede heykel atölyesinde hocamız bildiklerini diğer arkadaşlarımıza aktarmaya çalışıyor. Bir köşede dans hocamız figürlerini arkadaşlara göstermekle meşgul. Kimse bir dakikasını dahi boşa harcamamak için var gücüyle çalışıyor. Gece yatarken dahi 2-3 saat az uyuyayım da gün içerisinde bir şey kaçırmayayım diyen arkadaşları gördüm.

Daha çok işçi arkadaşımın katılması için çok uğraş verdim. Ancak kimisi izinlerini ayarlayamadı; kimisi kampı düzenleyenler iktidara muhalifler mi, gidersem işten atılır mıyım gibi sorulara takıldığı için gelemedi. Flormar direnişinden iki işçi kampımızı ziyaret etti. Orada neler yaşadıklarını ve deneyimlerini bizlere anlattılar. Direnişçi işçilerle tanışmak ve deneyimlerini dinlemek benim en çok etkilendiğim şeylerden oldu” diye konuştu.

‘KOLEKTİF YAŞAMIN AKTİF YAŞANMASI OLDUKÇA ETKİLEYİCİ!’

Kampa katılan genç kadın işçi ise yoldayken arkadaşlarının ilk gün, yol yorgunluğundan ve aşırı sıcaktan ötürü bir miktar sıkıntı çekebileceğimi söylediğini ifade ederek; “Ancak karşılaştığım durum hiç anlattıkları gibi olmadı. İlk gün dahi hem eğlenceli hem eğitici geçti benim için. heykel atölyesi, Latin dansları atölyesi, ritim atölyesi, politik iktisat atölyesi derken her birine ayrı ayrı katılmak istiyorum ama maalesef mümkün değil. Normalde de araştıran, okuyan, merak eden bir insanımdır. Ama buraya geldiğimden beri tüm bu isteklerim kat be kat arttı. Günün yorgunluğunu hiç hissetmiyorum bile. Yaşadığım ilk gün yorgunluğu da tatlı yorgunluk oldu benim için. Kampın işleyişi müthiş düzenlenmiş durumda” dedi.

ORTAK KARARLAR ALINIYOR

Gençliğin yaygınlaşmakta olan özelliklerinden birinin hazırcılık, “Parayı vereyim, ayağıma kadar gelsin” mantığı olduğunun altını çizen metal işçisi genç kadın şunları söyledi; “Ama burada her bireyin ayrı ayrı kampın işleyişine katılıyor olması, üretimin bir ucundan tutuyor olması bendeki “hazırcı” önyargısını yıkmaya yetti. Kimse birilerinden bir şey beklemiyor ve ihtiyaç olduğu anda görevlere koşturuyor. Görev dağılımı esnasında kimsenin “hayır ben bu görevi almam” dediğini duymadım. Normal hayatta bu tür etkinliklerde, birisi grubun patronu olur ve onlara emir yağdırmaya başlar. Ancak burada ortak kararlar alınarak görevler herkesin yeteneği doğrultusunda dağıtılıyor. Normalde gençlikte telefonla devamlı uğraşma özelliği yaygın. Ancak burada yaşanan durum çok farklı. Burada ki her genç boş zamanlarında, ya bir köşeye çekilmiş kitap okuyor ya da birilerinden bir şeyler öğrenmeye çalışıyor. Denize gittiklerinde bile hep birlikte eğlenmeyi başarabiliyorlar. Panellere katılmak için insanların hızlıca denizden çıkarak duşlara hücum ettiğini, hatta burada sırada beklerken paneli kaçıracak olması nedeniyle hayıflandığını da duydum. Bunu görmek çok güzel bir duygu benim için.”

Böyle bir kampı böyle bir zamanda yapmanın çok zor olduğunu ifade eden genç kadın işçi “Kolektif yaşamın bu kadar aktif bir biçimde yansıtıldığı bir kamp ortamının, OHAL koşullarında bu kadar güzel yaşatılıyor olması, genç bir kadın işçi olarak beni çok etkiledi” diye konuştu.


YENİ BİR DÜNYA KURMAK

Perva BACAKSIZ
İstanbul Üniversitesi

Kampa geldiğim ilk gün benim açımdan biraz zorlayıcı ve şaşırtıcıydı. Sınırlardan nefret eden bana, dışarıya çıkamamak ya da doyasıya yüzememek sinir bozucu gelmişti. Ülkenin pek çok yerinden gelen kalabalık insan gruplarıysa benim için yeni ve keyifliydi. Ayrıca gördüğüm kadarıyla bu grupların kamp içinde bazı görevleri de oluyordu. Ki bu durum özellikle hoşuma gitmişti çünkü bir şeylere katkıda bulunmak ve bir şeylerin parçası olmak insana kendini değerli hissettiriyor. Yaptığım her görevde (mıntıka temizliği, yemek dağıtımı ve gönüllü olarak çalışan gözlemeci teyzelere yardım gibi) birazcık daha bu düzenin önemli bir parçası olduğumu hissettim. İlk günün şoku geçtikten sonra özellikle üçüncü günle beraber bir şeyleri fark etmeye başlamıştım. Biz burada sadece tatil yapmıyorduk, üretim yapıyorduk. Bu farkındalıkta büyük rol oynayan edebiyat ve heykel atölyelerinin katkılarını unutamam. Çünkü onlar şiir ve kil hamurlarıyla yeni bir dünya kurmamı sağladılar.

ÜRETMENİN MUTLULUĞU

İlginç değil mi? Biz üreten varlıklar, bu tüketim evresinde üretebildiğimiz için mutlu olmuştuk.  Ve yine sonradan fark ederek başta fark ettiğim sınırların yarattığımız bu küçük evrenin büyüsünü bozmamak adına koyulduğunu anladım. Yani bu kampta hem çok eğlenmiş hem özgürlüğü dışarıda aramamamız onu bulunduğumuz yerlerde oluşturabileceğimizi anladım. Ve evet bir sonraki seneyi büyük bir merakla bekleyeceğim.

ÖNCEKİ HABER

AKP MYK'de devir teslim yapıldı

SONRAKİ HABER

Sağlıkçı, yardım etmek istediği yaralının saldırısına uğradı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...