20 Haziran 2018 23:56

‘Makedonya adının NATO üyeliği için değişmesine karşıyız’

Levica Yöneticisi Krajevski: Değişikliğe iki nedenle karşıyız; NATO üyeliğine karşı olduğumuz ve kendi kaderini tayin hakkını savunduğumuz için.

Makedonya’nın isminin değiştirlmesi konusunda Yunanistan ile imzalanan anlaşmanın töreni. Fotoğraf: Ayhan Mehmet/AA

Paylaş

Elif GÖRGÜ
Atina

Yunanistan’ın uzun yıllar süren baskılarının ardından gelen ardından adının Kuzey Makedonya Cumhuriyeti olarak değiştirilmesini kabul eden Makedonya Cumhuriyeti, bu kararı meclisten de geçirdi.

Yugoslavya’nın dağılmasıyla 1991’de ‘bağımsız’ olan ancak kendi seçtiği ismi kullanacak kadar dahi özgür olamayan Makedonya, 2 milyon nüfuslu küçük bir Balkan ülkesi.

Kendi ülkesinde de “Makedonya” isimli bir bölge bulunması gerekçesiyle komşusunu kendi adıyla tanımayı reddeden Yunanistan hükümetleri, bu meseleyi bugüne kadar canlı tutarak Mekadonya’nın NATO üyesi olmasına engel oldular.

Birkaç gün önce ise Makedonya’nın Sosyal Demokrat Birlik Partisi Hükümetinin Başbakanı Zoran Zaev ve Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras arasında, isim değişikliği üzerine anlaşma sağlandı. Bu anlaşma dün Makedonya meclisinde de onaylandı. Ancak karara karşı protestolar sürüyor.

İSİM DEĞİŞİKLİĞİNE ‘SOL’DAN KARŞI ÇIKIŞ

Protestocuların önemli bir kısmı milliyetçi çevreler. Ama tepkiler onlarla sınırlı değil. Örneğin Makedonya’da, 2015 yılında Lenka ve Solidarnost isimli iki sol partinin birleşmesiyle kurulan Levica (Sol) Parti de bu kararı eleştiriyor.

Levica’nın genç yöneticilerinden, Merkez Komitesi Üyesi, 23 yaşındaki Jovan Krajevski, değişikliğe iki nedenle karşı olduklarını anlatıyor; Makedonya’nın NATO üyeliğine karşı oldukları için ve isim değişikliği dayatmasını halkların kendi kaderini tayin hakkı ilkesine aykırı olduğunu düşündükleri için.

Yeni Sol Akım (NAR) tarafından “Barış, kardeşlik ve halkların kurtuluşu” sloganıyla düzenlenen “Anaireseis Festivali” nedeniyle geldiği Yunanistan’da görüşme fırsatı bulduğumuz Krajevski, hem isim sorunu hem de partileri Levica’nın çalışmaları hakkındaki sorularımızı yanıtladı.

LEVICA NASIL BİR PARTİ VE İSİM DEĞİŞİTLİĞİNE NEDEN KARŞI?

İlk olarak Levica nasıl ve hangi ihtiyaçlar üzerinden kuruldu?

Levica’dan önce Makedonya’da iki sol örgütlenme vardı. Birinin adı Lenca, diğerinin ise Solidarnost. İki buçuk yıl önce, Makedonya’da 11 yıllık sağcı iktidarına karşı olarak ortaya çıkan halk protestolara sırasında bu iki örgüt artık tek bir sol parti oluşturmanın zamanının geldiğine karar verdiler ve protestolar sırasında bu partiyi kurmaya başladılar. Parti kurmak için yasal zorunluluk olan bin imzayı topladılar ve Levica böylelikle kuruldu ve ardından parlamento seçimlerine katıldı. Levica’yı oluşturulan bu iki örgütün tarihine bakarsak, ikisi de NATO karşıtı örgütler olarak ve özellikle öğrenci hareketi içinde popüler örgütlerdi. İki örgüt de işçilerin hakları için çalışan örgütlerdi. Levica bunu yapmayı bugün de sürdürüyor.

Levica’nın siyasi programı ne söylüyor, neyi savunuyor?

Levica, refahın sınıflar arasında radikal olarak yeniden dağılımını savunuyor ve bunun için mücadele veriyor. İşçilerin üretim araçlarının üzerinde kontrol sahibi olmasını savunuyor, kısa dönemde ise sanayinin ve şirketlerin yeniden ulusallaştırılmasını savunuyor ve kamu sektöründe özelleştirmeye karşı çıkıyor. Özel sektör açısından işçi kooperatiflerinin oluşturulmasını öneriyor. Uluslararası ölçekte ise Levica, Makedonya’nın NATO üyesi olmasına karşı çıkmaktadır ayrıca ülkenin adının değiştirilmesini de savunmamaktadır. Bunun çeşitli nedenleri var; biri NATO üyeliğine karşı olduğu için, bir başka nedeni ise ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesini savunduğu içindir.

Genel olarak Levica’nın programı böyle. Levica’nın nihai hedef ise sosyalist toplumun kurulmasıdır.

Röportaj öncesi sohbet ederken Levica’nın birkaç ay öncesine kadar Marksist bir parti olmadığını ancak artık bu noktaya geldiğini söylemiştin? Bu nasıl oldu?

Dokuz ay kadar önce, merkez komitesinin çoğunluğu partinin Marksist bir parti olarak örgütlenmesi talebini yükseltti. Tartışmalar sonucu diyalektik materyalist yöntemin Levica’nın tarif ettiği hedeflere ulaşmasını sağlayacak tek doğru yaklaşım olduğu sonucuna varıldı. Çoğunluk da bunun lehine oy verdi. Bu karar merkez komiteden geçti ve partinin artık Marksist bir parti olduğu teyit edildi.

Bugün Makedonya’nın hangi toplumsal kesimleri Levica içerisinde aktif ve etkinler?

İşçiler ve iki büyük partinin üyeleri olmayarak kendileri için ekonomik risk alan orta sınıflar. Orta sınıf kategorisi içinde de tabii ki emekçiler var...

İşçi sınıfı içindeki çalışmanız ne durumda? Örneğin işçi sendikaları içerisinde etkiniz var mı?

Makedonya’daki sendikalar genelde sarı sendikalar ve gericiler. Patronlarla iyi ilişkileri var, ki çoğu zaman işçi temsilcilerini bile bu patronlar seçiyor. Levica, bugün bağımsız bir sendika olarak örgütlenmeye çalışan bir işçi örgütünü, Makedonya Tekstil İşçileri Sendikasını (Glasen Tekstilec) destekliyor. Bunun dışında tüm işçi eylemlerine katılım gösteriyoruz. Ayrıca işçi hakları için biz de eylemler ve grevler örgütlüyoruz. Ayrıca yasal olarak haklarını almaları konusunda işçilere yardımcı oluyor. Örneğin yasa dışı olarak işten atılan, maaşları ödenmeyen işçiler var. Bu işçilere yasal yardım da sunuyoruz.

Fabrikaları ziyaret ediyoruz, günlük olarak işçilerle bir araya gelerek Makedonya’da işçi denetimini, bir zamanlar Yugoslavya’da olduğu gibi yeniden nasıl sağlayabileceğimiz gibi konular üzerine tartışıyoruz. Kısaca bunları söyleyebilirim.

Hangi toplumsal kesim içerisinde Levica bugün daha örgütlü, daha güçlü?

Şu an için en çok işçiler içinde güçlüyüz diyebilirim. Birlikte örgütlediğimiz eylemler nedeniyle güçlüyüz, ayrıca Makedonya’nın adı konusundaki farklı tutumumuz dikkat çekiyor. Orta sınıflar içindeki desteğimizi kaybediyoruz, aslında biz de mesafeyi açıyoruz çünkü özgürlük ve demokrasi hakkındaki içi boşaltılmış sloganları desteklemiyoruz, ayrıca Sosyal Demokrat Birlik hükümetinin hukuk sistemini açıktan ve yüksek sesle eleştirdiğimiz için de böyle oluyor.

Avrupa Birliği konusundaki yaklaşımınız nedir?

Avrupa Birliği’ne yönelik yaklaşımımız biraz karmaşık. Avrupa Birliği’ne şüpheci yaklaşıyoruz diyebilirim. Birliği desteklemiyoruz, fakat eğer gelecekte Avrupa Birliği ekonomik ve uluslararası politikalarını; neoliberal eğilimlerini ve üye ülkelere yönelik emperyalist eğilimlerini değiştirirse destekleyebiliriz.

‘İSİM SORUNU İKİ ÜLKEDE DE MİLLİYETÇİLİĞİ GÜÇLENDİRİYOR’

Bugünün öne çıkan sorununa gelirsek Makedonya ve Yunanistan hükümetleri arasında isim üzerinden çıkan gerilim, her iki ülkenin halklarını nasıl etkiliyor?

İki ülkede de ulusal şovenizmi, etnik şovenizmi yükselten bir etkisi oluyor. Oldukça hassas bir konu ve tabii ki sorun yaratıyor. Bütün bu isim anlaşmazlığı meselesinde olan bitenden çıkan tek iyi şey belki de bu süreçte NATO’nun ne olduğu, hedefinin ne olduğu işçi sınıfı içinde konuşulması, NATO’ya niye üye olunmaması gerektiğinin tartışılmasına olanak sağlamış olması diyebiliriz. Ancak genel toplumsal eğilim NATO’ya üye olunması gerektiği fakat isim değişikliği yapılmaması yönünde.

Neden halk NATO üyeliğini destekliyor?

Çünkü son yirmi yedi yıldır hükümetler Makedonya’nın NATO üyesi olması gerektiğine dair bir propaganda kampanyası yürütüyor. Özellikle de Avrupa Birliği üyesi olmak için öncelikle NATO müttefiki olması gerektiği üzerinde duruluyor. Ayrıca halkı “Eğer NATO üyesi olmazsak uluslararası ya da ülke içinde olası etnik gruplar arası çatışmalardan bizi koruyacak kimse olmayacak” söylemiyle korkutuyorlar ve yirmi yedi yılda bu fikir inşa edildi. Şu an açısından kamunun görüşü ülke olarak bir güç olmak isteniyorsa NATO’ya girmemiz gerektiği yönünde şekillenmiş durumda.

Ayrıca birçok kesim Avrupa Birliği üyeliğini sadece diğer Avrupa ülkelerine taşınabilme şansı için de istiyor. Sadece Makedonya değil diğer Balkan ülkeleri açısından da insanlar, Almanya’ya ya da İsviçre’ye hatta kendilerini işçi olarak kabul edebilecek herhangi bir Avrupa ülkesine gitmek istiyorlar.

İnsanların göç etme isteği bize Makedonya’da sosyal koşulların çok da iyi olmadığını söylüyor, öyle mi?

Oldukça kötü. Her gün de kötüleşiyor. İş sözleşmeleri değişiyor, her değişiklikle burjuvaziye daha fazla çalışanlara daha az hak tanınıyor. Maaşlar düşüyor. Yabancı sermayenin -ağır sanayide Almanya sermayesi var örneğin- etkisi büyük ve bu Makedonya için iyi bir şeymiş gibi sunuluyor. Ağır sanayi ve tekstil sanayinde çalışan işçiler genelde en düşük maaşları alıyorlar. Fazla mesai yapıyorlar ancak fazla mesai ücreti verilmiyor, asgari ücretteki artışlar insanların yaşam koşullarını değiştirmiyor.

Bu tür durumlar protestolara neden oluyor. Bu konuyla ilgili çok çeşitli eylemler oldu.

NATO konusuna geri dönersek, Makedonya’nın NATO’ya üye olması bölge siyaseti açısından ne anlama gelecek?

Makedonya’nın NATO’ya girmesiyle Sırbistan da NATO üyeliği için daha fazla zorlamaya başlayacak, bu da batı emperyalizminin Balkanları tamamen kontrol etme hedefinin gerçekleşmesi anlamına gelecek.

ÖNCEKİ HABER

Yurt dışı oyları Ankara'ya getirildi

SONRAKİ HABER

Nasıl derim Korkmaz’ım öldü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa