23 Kasım 2017 23:30

Türkiye, Suriye krizine ilişkin çözüm masasından çekilecek mi?

Türkiye, Suriye krizine ilişkin çözüm masasından çekilecek mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Suriye krizine “siyasi bir çözüm” bulmak için önemli girişimlerden biri olarak sunulan  “Soçi zirvesi” önceki gün yapıldı.

Zirveye; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin katıldı.

Putin daha zirve öncesinde;

* PYD-YPG’yi Soçi’de yapılacak Suriye muhalefeti toplantısına 
çağırarak, 

* Zirveden bir gün önce, Esad’ı Soçi’de gösterişli bir biçimde misafir edip, uzun uzun görüşerek,

* Üçlü zirvesi öncesinde ABD Başkanı Trump, İsrail Başbakanı Netanyahu, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ve Suudi Arabistan Kralı Selman’la da telefonla Suriye’yi konuşarak, zirvenin gerçek sahibi olduğunu gösterdi.

Gerçi Türkiye, Suriye muhalefeti toplantısına PYD-YPG’nin çağırılmasına itiraz ederek bu toplantının yapılmasını engelledi ama bu, zirve öncesinde Putin’in PYD sorunu karşısındaki tutumunu belirtmiş olmasını engellemedi. Dahası Türkiye, Putin’in Esad’ı  zirveden bir gün önce Soçi’de ağırlaması, dolayısıyla Putin’in şahsında Esad’ın da zirveye katılmış olmasına itiraz etmeyerek de bu konuda geri adım atmayı sürdüreceğini gösterdi.

ÜÇ LİDERİN ÜÇ FARKLI AJANDASI VAR AMA ‘ANLAŞTIK’ DİYORLAR
Zirve toplantısı sonrasında yapılan açıklamada, üç ülkenin Suriye krizine bir çözüm bulmak için “Suriye’deki etnik ve dini bütün farklılıkların içinde olacağı bir Ulusal Kongre toplanması konusunda anlaştıkları ilan edildi. 

Putin; “Suriye Ulusal Kongresine Suriye toplumunun tüm kesimlerinin katılımı konusunda mutabık kaldık” dedi. 

Ruhani görüşünü; “Amaç Suriye Ulusal Kongresinin yapılması. Bu kongrede bütün taraflar bir araya gelecekler. Yeni anayasa için zemin oluşacak. Özgür ve adil seçim yapılacak. Bu bütün bölge için barış ve istikrar getirebilir” açıklaması yaptı. 

Erdoğan ise; bir yandan “Suriye Ulusal Kongresinin toplanmasında anlaştık” derken öte yandan PYD’yi kastederek, “Aynı çatı altında, aynı platformda olmamızı kimse bizden beklemesin” diyerek, aslında Suriye Ulusal Kongresinin toplanmasına karşı olduğunu söylemeye devam etti.

“Her konuda anlaştık” havasında biten zirveden sonraki konuşmasında ise Ruhani; Suriye’nin çağırdığı ülkeler dışındaki ülkelerin Suriye’deki askerlerini geri çekmesini isteyerek, Türkiye için “soğuk duş” etkisi yapacak bir öneride bulundu. Çünkü; Rusya ve İran dışında Suriye Hükümetinin çağırdığı her hangi bir ülke yok bugün Suriye’de. Bu da herkesten önce Türkiye’ye “Suriye’deki askerini geri çek” demek anlamına geliyor.

Kısacası “Suriye krizi” denince üç lider de “çözülsün” diyor ama çözüm ajandaları farklı olmaya devam ediyor. 

PYD-YPG TAKINTISI AYAKLARA DOLANIYOR
Trump ile Putin’in 10 Kasım’da Vietnam’da Suriye için “siyasi çözüm”de anlaştıkları duyulduğunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan -13 Kasım sabahı Putin’le görüşmek için Soçi’ye hareket etmek üzereyken- “Ben bunların ne dediklerini anlamıyorum. Siyasi çözüm diyorlarsa  çeksinler askerlerini!” diye öfkelenmişti. Ama aynı Erdoğan aynı günün akşamı, Putin’le görüştükten sonra; “Putin’le siyasi çözüm konusunda anlaştık” diyerek herkesi şaşırtmıştı! (Ya da şaşırtmamıştı!) 

Dahası Erdoğan son aylarda Esad yönetimiyle de yakınlaşmak için çeşitli jestler yapmaktadır. Artık bir zamandan beri Erdoğan ve onu izleyen zevat “Katil Esed!” diye haykırmıyor.

Ancak Türkiye, PYD-YPG’nin terörist örgüt olduğu ve Suriye krizinin çözümünde bu örgütle masaya oturulmayacağını, her platformda ilan etmeye devam ediyor. Nitekim Soçi’de önceki gün yapılan zirveden sonra konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Suriye halkının öncülüğünde yürütülecek kapsayıcı, özgür ve adil siyasi sürecin hayata geçirilmesine yardımcı olmak konusunda görüş birliğine varmış bulunuyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğüyle ülkemizin milli güvenliğine kasteden terörist unsurların süreçten dışlanması önceliklerimiz arasında yer almaya devam edecektir. Bir terör örgütüyle aynı çatı altında olmamızı, bizden kimse beklememelidir” diyerek İran ve Rusya’dan farklılığını ortaya koydu.

YA ÇÖZÜM MASASINDA KALACAK YA DA DIŞINA DÜŞECEK 
Ancak sürecin bir Suriye Ulusal Kongresi toplanmasına geldiği dikkate alındığında; Suriye’den farklı kesimlerin temsilcilerin katılacağı ilan edilen kongrenin, PYD-YPG olmadan toplanamayacağı, toplanırsa da başarısızlığa uğrayacağını görmek için bugün oluşmuş bulunan Suriye’nin “siyasi haritasına” bakmak yeterli olacaktır. Bu haritada açıkça görülmektedir ki, PYD-YPG bugün Suriye’nin önemli bir bölümünde (Fırat havzası ve petrol üretim bölgelerini de kapsayan bölgedir bu) yönetimdedir. Bu bölgeyi IŞİD’den PYD-YPG’nin içinde ağırlıklı olarak yer aldığı SDG kurtarmıştır. Dahası PYD-YPG, Türkiye sınırı boyunca uzanan bu geniş alanda, askeri bakımdan olduğu kadar sosyal ve siyasal bakımdan da örgütlenmiştir. Zaten Türkiye dışında “PYD-YPG Suriye krizinin çözüm toplantılarına katılmasın” diyen kimse de yoktur. 

Oluşan bu siyasi ortam ve çözüm tartışmalarının geldiği aşama dikkate alındığında, Türkiye bir yol ayrımına gelmiştir:

Dolayısıyla Türkiye ya bugüne kadar sürdürdüğü “PYD-YPG varsa ben yokum” tutumundan vazgeçerek çözüm masasına oturacak ya da “PYD-YPG’nin olduğu masada oturmam” diyerek Suriye krizinin çözüm masından ayrılacak! Ki, gelinen aşamada üçüncü bir seçenek için manevra alanı kalmamıştır.

Ne var ki Hükümetin PYD-YPG konusundaki ısrarına bakılırsa, Türkiye’yi bekleyenin; çözüm masasının dışında kalmak olduğunu söyleyebiliriz.

Böyle bir tutumun bölgeye ve Türkiye’ye maliyetini ise bugünden hesap etmek zordur. 

IŞİD sonrası Suriye’nin yeniden biçimlendirilmesinde gelinen aşama, Türkiye’yi yeni bir tavır geliştirmeye zorlamaktadır.

Erdoğan-AKP Hükümetlerinin Suriye politikasının gelip dayandığı “yeni duvar” budur! 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...