27 Haziran 2016 00:52

Dön dolaş İsrail’e yanaş!

Dön dolaş İsrail’e yanaş!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye ve İsrail arasında işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan yeni anlaşmada sona gelindi. Anlaşmanın bugünlerde imzalanması bekleniyor. Erdoğan’ın Davos’taki “one minute” çıkışı ve ardından Mavi Marmara olayı sonrasında kesilen siyasi ilişkiler şimdi yeniden kuruluyor.

Peki, ne oldu da Erdoğan, dün “siz çocuk öldürmeyi iyi bilirsiniz” deyip siyasi tutum aldığı İsrail için bugün “birbirimize ihtiyacımız var” deme noktasına geldi?

Bu sorunun cevabını vermek için biraz gerilere gidip Bölge’deki (Ortadoğu) gelişmeleri ve Türkiye’nin bu süreçte üstlendiği rolü hatırlamak gerekiyor.

ABD’nin 2003’teki Irak’a müdahalesi döneminde Irak’a Türkiye üzerinden müdahaleyi öngören savaş tezkeresinin meclisten geçmemesi iki ülke arasındaki ilişkileri germişti. Ancak, 2006’dan sonra ABD’nin deyim yerindeyse adeta batağa saplandığı Irak’tan çıkmayı gündeme alması, yerini dolduracak güvenilir bir müttefik arayışını beraberinde getirmiş, 2007’deki Bush-Erdoğan görüşmesi ile ilişkiler yeniden normalleştirilmişti. 2008’de ABD’de Obama başkan olduğunda artık Türkiye’nin rolü belirlenmişti: Bölgesel liderlik; yani Irak’tan çekilecek ABD’nin bölgesel taşeronluğu! 

Üstlenilen role bağlı olarak AKP-Erdoğan iktidarı “aktif dış politika” ilkesini benimsemiş ve MİT bu politikanın öncü gücü haline getirilmişti. Ama bu rolün başarılması için Türkiye’nin bütün Arap ülkeleri üzerinde etkili bir konuma gelmesi gerekiyordu-ki, Arap ülkeleri ve halk üzerinde böylesi bir etki yaratmanın en kestirme yolu, Arapların 1948’den beri karşısında hiçbir ciddi başarı kazanamadıkları İsrail’e kafa tutmaktan geçiyordu. Bu temelde 2009 Ocak ayındaki Davos zirvesinde Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e “siz çocuk öldürmeyi iyi bilirsiniz” dediği “one minute” çıkışı gerçekleşti. Bir yıl sonra İsrail’in Gazze ablukasına karşı MİT’in ve MİT’in el attığı her yere “yardım götüren” İHH’nın girişimiyle Mavi Marmara adlı bir vapur, İsrail’in müdahale edeceği bilindiği halde Gazze’ye gönderildi. Sonuç İsrail’in müdahalesiyle vapurda bulunanlardan 9 kişinin katledilmesi oldu. Ardından Türkiye-İsrail arasındaki siyasi ilişkiler kopma noktasına geldi. Ama Erdoğan bütün Arap ülkelerinde İsrail’e kafa tutan bir lider, bir “kurtarıcı” gibi görülmeye başlandı. Artık Arap coğrafyasının dört bir tarafında gösterilerde Erdoğan posterleri taşınıyordu. Bu dönem dış politikasının sloganı, ‘komşularla sıfır sorun’du. Çünkü Türkiye, bütün Arap coğrafyası üzerinde etkili, sorunların çözümünde taraf olarak kabul edilen bir ülke haline gelmişti.

Ancak Bölge’de 2010 sonu ve 2011 başlarında daha önce öngörülmeyen gelişmeler yaşandı.

Önce Tunus ve ardından Mısır diktatörleri devrildi. Bütün Arap coğrafyasında halklar değişim ve demokrasi için ayağa kalktı. Sonra başını ABD ve Fransa’nın çektiği Batılı emperyalistler halkların bu değişim dalgasını kullanarak Bölge’deki rejimleri çıkarları temelinde yeniden dizayn etmek için harekete geçtiler. İşe Libya’dan başlandı. Başta “NATO’nun Libya’da ne işi var” diyen Erdoğan, İzmir’i Libya’ya saldıran NATO güçlerinin komuta merkezi yaptı. Çünkü Batılı emperyalistlerle işbirliği halinde Bölge’ye müdahale politikasının öncülüğü rolünü üstlenmek, AKP-Erdoğan’ın ‘yeni Osmanlı’cı hayallerini canlandırmıştı. Müdahale edilen ülkelerde ihvan (Müslüman Kardeşler) gibi AKP ile akraba güçler iktidar yapılabilir ve Türkiye, Osmanlı gibi yeniden Sünni İslam’ın lideri olabilirdi. 

Bu temelde Türkiye, yanına S. Arabistan ve Katar’ı alarak Suriye’ye müdahale politikasının öncülüğüne soyundu. Burada AKP-Erdoğan rejiminin Suriye ve sonra Rojava’ya müdahale için yaptıklarına, yapmaya çalıştıklarına uzun uzun değinmeyeceğiz. Nihayetinde “komşularla sıfır sorun” ile çıkılan yolda “sıfır komşu” noktasına gelindi. Türkiye-Erdoğan, radikal İslamcı çetelerle işbirliği nedeniyle en çok eleştirilen ülke-rejim haline geldi.

Gelinen yerde Erdoğan rejimi için yapılacak bir şey kaldı. ABD-Batılı emperyalistlerin yeni koşullara göre değişen stratejisine yeniden bağlanmak; ülkedeki üsleri ABD ve müttefiklerine açarak NATO’nun ileri karakolu rolüne geri dönmek! Bu role dönüşün diğer ayağı ise, NATO üyesi olmasa da ABD emperyalizminin Bölge’deki diğer ileri karakolu İsrail’le ilişkilerin normalleştirilmesiydi. 

İşte “siz çocuk öldürmeyi iyi bilirsiniz”den, “birbirimize ihtiyacımız var”a böyle gelindi.

Yani altı yıllık Bölge macerasının özeti şu: Dön dolaş, İsrail’e yanaş!
***
Lice için zorunlu bir not:

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 8 bin asker ve polisin katıldığı bir “çökertme operasyonu” yapılıyor. 39 köyde ilan edilen sokağa çıkma yasağı eşliğinde sürdürülen operasyon nedeniyle ormanlar yakılıyor, bombalanan köyler yeniden boşaltma tehdidiyle karşı karşıya bırakılıyor. Erdoğan rejimi, Lice’de 1990’ların başından bu yana defalarca deneneni, bir kez daha deniyor. Üzerinde yeni bir rejim pişirilmeye çalışılan bu ateşin geleceğimizi kuşatmasını istemiyorsak, Sennur Abla’nın dediği gibi “Lice’deki yangına bir yudum su” olma zamanıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa