26 Haziran 2016 03:28

Babanı ülkeme çağıracaktım

Babanı ülkeme çağıracaktım

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yunanistanlı kral Odisseus Troya savaşından dönmeyince, oğlu yeni yetme Telemahos; onu deniz ötelerinde aramaya çıktı...
Troya savaşına katılıp sağ salim dönen krallardan Nestor’un yanına gitti ilkin. O da Telemahos’u kendi öz oğlu Peysistratos’la birlikte,kral Menelaos’un yanına gönderdi...

BİR ARADA YAŞAYACAKTIK

Kral Menelaos da; daha kim olduğunu sormadan, onu ve yanındaki yoldaşını büyük bir sevecenlikle buyur etti sarayına. Troya savaşının nedeni sayılan karısı güzel Helena da oradaydı...
Biraz hoşbeşten sonra Menelaos, konuklarından birinin Telemahos olduğunu öğrenince havalara uçtu sevinçten! Sonra Telemahos’un ellerinden tutup;
“Biliyor musun,” diye söze başladı hemen Menelaos. “Troya’dan döndüğümde, baban kral Odisseus’u buraya buyur etmeyi düşündüm. Ayrıca onun tekmil halkını da buraya yerleştirecektim... Böylece halklarımız iç içe olacaktı; birlikte ekip dikeceklerdi bu toprakları... Komşu ülkeler de bizim gibi yapacaklardı... Bütün Akdeniz artık cennet olacaktı... Ben, çok şeyler öğrendim Troya savaşları sırasında!”
Burada aniden sustu kral Menelaos. Ama herkesin içinden gürül gürül ağlamak geldi birden. Baştanrı Zeus’un kızı güzel Helena başladı ilkin hıçkırmaya. Ardından Menelaos’la Telamahos ve yoldaşı ...
Bir süre sonra Menelaos; “Artık gözyaşlarına son verelim!..” dedi. Sonra da görevlileri çağırıp; “Yoldan gelen aç, uykusuz gençlerimize birşeyler sunalım!”diye buyruklar verdi.

GÜZEL HELENA BAŞLADI KONUŞMAYA

Sofraya oturulup biraz yenilip içildikten sonra, Troya savaşının sözde nedeni sayılan Menelaos’un karısı o çileli güzel Helena; ”Sevgili konuklarımız, “diye başladı sözlerine. “ Biliyor musunuz, tanrılar kimimize acılar, kimimize sevinçler sunuyor... Bazen de aklımızı başımızdan alıyorlar!.. İşte benim de aklımı başımdan tanrıça Afrodit aldı!.. Troyalı prens Paris’in ardına takılıp gittim onun yüzünden!.. Burada şimdi düğününü yaptığımız kızımdan, yuvamdan, şu güzel kocamdan ayrılmıştım... Bunun da sonu, anlatılmaz yıkımlar getiren Troya savaşlarına dönüştü.. Ne var ki ben, gene de bu savaşın gerçek nedeni olduğuma inanmıyorum. Ben yalnızca bir günah keçisiydim!..” Sonra Telemahos’a bakaraktan; “Neyse, baban olan o güzel adam da ister istemez bu savaşın kurbanı oldu,” diye konuşmasını sürdürmeye başladı. “O zaten bu savaşa hiç katılmamak için deli numarası yapmış! Sürdüğü tarlasına tuz, filan ekmiş... Kimse inanmamış onun deli olduğuna!..Baban; birlikte götürdüğü askerleriyle yeniden yurduna dönebilmek için, bütün aklını ve becerilerini koydu ortaya savaş sırasında... Haliyle ben artık Troyalıların gönüllü geliniydim. Hani onları da insan olarak çok sevdim... Bana çok iyi davrandılar çünkü. Bu savaşın nedeni sensin, diye kimse çıkışmadı bana... Her neyse, hiç unutmam, baban Odisseus birgün; surları aşıp gizlice Troya kentine girmiş.  Elinde de bir bastonla dilenci gibi dolaşırken gördüm onu. Hani ilkin ben de bir dilenci sandım! Yanına yaklaşıp biriki laf atınca, onun Odisseus olduğunu anlayıverdim! Ne sordumsa kaçamak yanıtlar verdi. Ama sonunda bana güvenip arkadaşlarından söz etti. Amacı Troya hakkında bilgiler toplamaktı... Casusluk yapıyordu kısacası. Ama onun o hali bana çok dokunmuştu...Onu eve götürüp bir güzel giydirip kuşattım. Sonra surların dışındaki arkadaşlarının yanına yolcu ettim...”

TROYA ATINI BABAN TASARLADI

Burada güzel Helena susunca, kocası kral Menelaos aldı sözü hemen: “Doğru söylüyorsun, kadınım,” dedi. Çünkü Odisseus da anlatmıştı bizlere bu serüvenini... Tabii hepimiz çok duygulanmıştık...Gerçekten de onun ne çok kurnazlıkları vardı! Hiç unutmam şu olayı: Savaşın onuncu yılına doğru olacak, artık hepimiz bitmiş, tükenmiştik... Tanrıların çoğu da Troyalılardan yanaydı. Baştanrı Zeus da öyle!.. İşte o zaman baban Odisseus, tuzak olarak tahtadan bir at yaptırdı... Kendisi, ben ve en seçkin komutanlar, bu tahta atın karnına yerleştik. Sonra da biliciler aracılığıyla bu tahta atın, tanrıça Atena’nın Troyalılara bir armağanı diye yutturduk. Troyalılar da onu sevine sevine surlardan içeri aldı!.. Biz geceyi bekliyorduk... Gece atın karnından fırlayıp Troya surlarının kapılarını açacaktık! Bizim Yunanlılar da artık böylece Troya’ya gireceklerdi! İşte o sırada sen geldin atın yanına, kadınım Helena!.. Tahta atın çevresinde birkaç kez dolandın... Yanında Troyalı komutanlar vardı. Sen her birimizi adımızla çağırdın. Sonra sesini, bizim eşlerimizin sesine benzettin!.. Doğrusu hepimiz sana hemen yanıt verecek gibi olduk. Hele ben, senin adını bütün gücümle bağırmak istedim!.. Ama bir tek Odisseus direndi. Üstelik ağızlarımızı da elleriyle kapatıp bizi susturdu!.. Bu ürkünç oyun, tanrıça Atena gelene dek sürdü... Tanrıça Atena, sözü dinlenir bir bilge kılığına girip hepinizi alıp götürdü... Ondan sonra bir oh çektik; bir süre sonra da tahta atın karnından çıkıp sur kapılarını açtık!..”
Gece çok ilerlemişti... Menelaos sustu.. Sonra karısı Helena’ya ve konuklarına baktı birsüre...
Herkes öylece dalı gitmişti.
Güzel Helena, yatakların hazırlanmasını istedi görevli kadınlarından...
“Artık öykülerimizi yarın sürdürürüz,“ dedi kral Menelaos konuklarına gülümseyerekten...” Şimdi bira dinenelim...” (*)

(*) Mitolojiyle ilgilenen okurlarımıza aşağıdaki kitapları öneriyoruz:
-. AKDENİZLİ TANRILAR (Yaşar ATAN– Evrensel Yayınları – 2. Baskı)
-  AKDENİZ MİTOLOGYASINDN EFSANELER (Yaşar ATAN – Evrensel Yayınları)
-  İNSAN VE TRAGEDYA (ANDRE BONNARD (Çev. Yaşar ATAN – Evrensel Yayınları. 2. Baskı.)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...