24 Haziran 2016 00:56

Kurucu ilişki sorunu: ‘Dindar nesil’ veya tüm okullar medrese

Kurucu ilişki sorunu: ‘Dindar nesil’ veya tüm okullar medrese

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Eğitim Sen okul, üniversite, bilim, kültür ve özgürlükçü-eşitlikçi-eleştirel eğitim politikalarına yönelik  pek çok etkinlik düzenliyor. 21-23 Haziran arasında da İzmir’de “Eğitim Bilim Kültür Şenliği” vardı.
Tüm bu etkinliklerde ana soru; şehir uygarlıklarına dönüşmeye başlayan Selçuklu’dan Osmanlı ve Türkiye’ye, TÖS’den, TÖBDER’den Eğitim Sen’e, Müslüman-gayrimüslim meselesinden Türk-Kürt, Alevi-Sünni meselesine, ayrıntılar, stratejiler, taktikler dallanıp budaklansa da ana sorun “nasıl bir nesil”, “nasıl bir insan” yetiştirilecek sorunu etrafında dönüyor. Eğitim politikalarının omurgası da, eleştiri ve seçenekleri de büyük oranda bu ana sorunun yanıtına bağlı bulunuyor. Dahası bu soru, eğitim politikaları sorunu olmanın ötesinde “kurucu soruyu” da oluşturuyor. “Nasıl bir ülke, nasıl bir dünya” istiyoruz sorusu için de temel önemde bulunuyor.
Daha arka planda ise kısıtlı, “ipotekli” mi yoksa “bağımsız”, özgür, aklı-zihni açık nesiller mi yetiştirileceği sorusuna dayanıyor?
İşin yapısal ayağına dönülürse dini grupların tercihi de piyasaların tercihi de tam bağımsız kişilerden, özgür toplumlardan yana değil. Aksi durum zaten eşyanın tabiatına aykırı olurdu. Özgür kendine yeter kişiler niye paranın veya rahip yöneticinin, padişahın kulu kölesi olsun. Hiyerarşik toplumlarda bunu dinden daha iyi meşrulaştıran, insanın sistem ve güven arayışını para pula, liderlere ve rahiplere bağlayan ideolojik yapı yok. Ruhsuz dünyanın ruhu dinde (Marx), vahşi kapitalizmin ruhu Protestanlıkta (Weber), İsrail’in ruhu Yahudilikte, Erdoğan’ın ruhu İslâm’da yatıyor.
Yüzyıllardır inişli çıkışlı bir süreç yaşanıyor da bu iniş çıkış iktidardakilerin arasında değil.
İslamcı kesimler, kiliseler, ABD, burjuvazinin büyük bir kısmı soruyu net şekilde yanıtlamış bulunuyor: Neoliberal-muhafazakarlık. Dini ruhsuz piyasa ve iktidarın ideolojik aracı olarak kullanma da diyebiliriz. Duruma göre biraz daha serti veya biraz daha yumuşağı, çok da fark etmiyor.
AKP de bunları gizli saklı yapmıyor. Örneğin Türkiye’de eğitim politikalarının belirlendiği en yüksek resmi şûra “Eğitim Şûrası”dır.
En son yapılan (Aralık 2014) 19. Eğitim Şûrasının açılış konuşmasını bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan yapmıştı. İmam hatiplerin önünü açtıklarından, din derslerini arttırdıklarından söz ettikten sonra eğitimde ana hedeflerinin ve stratejilerinin altını çizerek sözünü şöyle bitiriyordu: “Hikmete ulaşmak için eğitim”,  “değerler eğitimi”, “tüm reformlar buna yönelik.”  
Hikmet, İslamcı dilde, Allah’a ulaşmak, yaratıcının, gaibin manasını anlamak anlamına geliyor ve bunun için akıl ve bilimler yetersiz sayılıyor, “marifetullah, hikmet” gerekiyor. Bunun yolu da bol bol Kur’an, siyer-nübüvvet, zikir, mürşit edinmeden geçiyor.
AKP rejim değişikliği arayışlarını ve eğitim politikalarını “millet”, “dava”, “hikmet”, “nübüvvet” temelinde; imam hatipleri, Kur’an kurslarını yaygınlaştırma yönünde, “değerler eğitimini” tümden dine bağlayacak şekilde gerçekleştiriyor. 19. Eğitim Şurası tümden dinci bir şûra olarak yapılacaklar konusunda kararlar almış bulunuyor:
Eğitim zaten bazı ana değerlere bağlıyken tekrar “değerler eğitimi” altında esası yurttaşlığın tanımlanması olan yeni bir alan daha yaratılması böyle bir alanı dine-dinciliğe yedeklemenin ötesinde tüm eğitim için “etkin” ve “sarmal” olarak dini birincil değer haline getiriyor.
Bir zorunlu üç de seçmeli olarak tüm ortaokul ve liselerin medreseye dönüştürülmesi yetmezmiş gibi okulöncesi dahil “değerler eğitimi” öngörülüyor ki, AKP ve Milli Eğitim “değerleri” “din dersleri” kategorisinde ele alıyor ve din dersi dışındaki hiçbir dersi bu grupta saymıyor. Diğer yandan bilimsel eğitimi, biyolojiyi, felsefeyi sadece genel liselerle sınırlamış bulunuyor, mantık, psikoloji, sosyoloji derslerini birer seçmeli ders dışında yok sayıyor.
Sanat, tiyatro, müzik, resim neredeyse tümden yok sayılıyor.
“Değerler eğitimi”, “etkin” ve “sarmal” olarak verileceğinden örneğin matematik dersinde öğretmenin matematik yerine her dersinde Kur’an ayetleri okuması ve hadislerden de söz etmesi, etkili ve iyi bir öğretmen olduğu anlamına geliyor.
Teokratik eğitimden demokratik toplum çıkmaz, bu kesin.
Necla Kurul, ısrarla “entelektüel öğretmen” arıyorum diyor. Serdar Değirmencioğlu, çocukların özgürlüklerinin peşinde. Aynı zamanda dindar da olacak mı, onu bilemem ama aydın bir nesil yetiştirmemiz gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...