24 Haziran 2016 00:53

Susturmak, korkutmak, sindirmek

Susturmak, korkutmak, sindirmek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Son günlerde ivme kazanmış gerici, faşist saldırıların tek bir amacı var: Toplumun uyanmış, mücadeleci kesimlerini susturmak, onlarla birlikte hareket etme eğilimine girmiş kesimleri korkutmak, yoğunlaştırılmış baskı ve terörle tüm toplumu sindirmek.  Özgür Gündem gazetesi ile dayanışmak amacıyla nöbetçi yayın yönetmenliği yapan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu,  Gazeteci-Yazar- Yayıncı Ahmet Nesin ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı, Gazetemiz Evrensel’in Yazarı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanmaları bu gerici amaçları gerçekleştirmeye yönelik atılmış bir adımdır.

Ama saldırılar bununla sınırlı değil. Şimdi bilimsel, laik bir eğitim, demokratik bir okul yönetimi isteyen liseliler de hedefte. Artık ramazanda kapalı mekanlarda etkinlik yapan topluluklarda gerici güruhun saldırılarına uğruyorlar. Kürt illerinde ve dağlarında ise sınırsız şiddetin ve gücün kullanıldığı operasyonlar devam ediyor, muhalif basın, yayının sesi kesilmeye çalışılıyor. Bu arada tek adam, tek parti diktatörlüğüne giden yolun taşları hızlı bir biçimde döşeniyor. Yargı Saray’a bağlanıyor, gerici, faşist yasal düzenlemeler peş peşe yapılıyor, Kürt milletvekilleri tutuklanma tehdidi altına alınıyor. Kimsenin sesini çıkaramadığı, tüm muhalefet odaklarının dağıtıldığı sesiz, boyun eğmiş bir toplum yaratılmak isteniyor.

Ancak tutuklanmalar sonrasında gelen tepkiler, liselilerin yaygınlaşan protestoları, tanklı, toplu saldırılarla engellenemeyen Kürt halkının dirençli mücadelesi, doğrudan politik amaçlar taşımasa da Nestle işçilerinin grevleri ve tek tek işçi mücadeleleri, aydınların tepkileri bu gerici faşist saldırıların oluşturmak istediği yoğun gericiliğe rağmen gündeme geliyor. Ama bu mücadelelerin gerici, faşist saldırıları püskürtmeye yetmeyeceğini de tespit etmek gerekiyor. Şimdi gerekli olan: daha geniş güçleri harekete geçirebilecek, verilecek mücadelelerin bir sonuca ulaşabileceğini ikna edebilecek bir mücadele hattının örülmesidir.

Normal olarak tarihlerinin en ağır saldırısına uğramış bulunan, çok yönlü hak gasplarına maruz kalan sendikaların da böyle bir mücadele hattının örülmesine ön ayak olmaları gerekiyor. Ancak işçi sendikalarının üst yönetimleri ezici çoğunluğu Saray’ın ve Hükümetin dümen suyuna girmiş durumdalar. Bu durumda en azından mücadeleci sendika yönetimlerinin ve sınıf bilinçli işçilerin böyle bir mücadele cephesi oluşması için çaba göstermeleri ve buna katılmaları beklenir. Doğrudan ekonomik saldırıları püskürtmek uzun bir mücadelenin konusu olsa da, ülkenin demokratikleştirilmesi ile ilişkili olarak İş yasalarının da demokratikleştirilmesini talep etmek, bunun için mücadele etmek, işçi ve emekçi sınıflarının önüne acilen çözülmesi gereken sorunlar olarak gelmiş bulunuyor.

Açıkça tek adam, tek parti diktatörlüğü peşinde koşan gericiliğin ve faşizmin güçleri, şu an için güçlü görünüyor olsalar da, dizginlenmemiş gericilik kendi içerisinde dengesizleşmekte, çevresinde topladığı güçleri kontrol etmekte zorlanmakta, kendi iç çelişkileri farklı gelişmelere açık hale gelmekte, uluslararası durumu gün geçtikçe zayıflamaktadır. Milliyetçiliği ve dini kullanmanın sınırları aşırı bir biçimde zorlanmakta, bu durum halk içerisinde dipten gelen bir kaynaşmanın yolunu zorunlu olarak açmaya doğru gitmektedir. Demokrasiyi ve özgürlüğü savunan güçlerin bu güç koşullar altında, darbe yiye yiye birleşmeye ve güç biriktirmeye, daha kararlı ve birleşik mücadelelere hazır olmaya doğru ilerlemekten başka bir yollarının olmadığı görülmektedir.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa