03 Haziran 2016 01:00

Kan ve yıkım

Kan ve yıkım

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kürt şehirlerinin tanklar ve toplar eşliğinde yıkılıp yakılmasının kanlı ve vahşi bilançosu yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Resmi açıklamalara bakılırsa 5 binin üzerinde militan öldürülmüş, yaralılar ve tutuklananlarla bu sayı 7 bini geçiyormuş. Çeşitli kaynaklar 6 bin 200 binanın, 13 bin evin tahrip edildiğini ileri sürüyorlar. Ölen asker ve polis sayısı ise binleri bulmuş durumda. Neredeyse yarım milyon insan yerinden edildi. Şovenist, gerici güruh “Şehir savaşları kazanıldı” diye haykırıyor. Son MGK toplantısının ardından ilan ediliyor, “Sıra kırsala geldi.”
Bütün bunlar ne için yapıldı ve yapılıyor? Kürtlerin talep ettikleri en doğal haklarının reddedilmesi, zorla baskı altında tutulmaları, ulusal inkar politikalarının devam ettirilmesi uğruna bütün bunlar yapılıyor. Kürtler kendileri nasıl ifade ediyor olursa olsun, eşitlik ve demokrasi içerisinde özgür bir yaşam, bu yaşamın yasalar ve anayasa nezdinde güvence altına alınmasını talep ediyorlardı. Yani kendi kaderlerini kendileri belirlemek istiyorlar, bunun mücadelesini veriyorlar.
Bu talepler bir ulusa mal olmuşsa, mücadele biçimlerinden bağımsız olarak bir ulusal hareket halini almışsa, pek çok mücadele biçimi ile bu talepler uğruna ölümüne bir kavga veriliyorsa bu mücadele engellenebilir mi? Engellenemez ve engellenemeyecektir. Kürt çocuklarının kendi ana dillerinde eğitim yapmasını daha uzun bir süre hangi güç engelleyebilir ki? Ya da Kürtlerin “demokratik özerklik” dediği, özünde yerel düzeyde kendi kendini yönetmesine daha ne kadar engel olunabilir? Üstelik Kürt sorunu bölgesel ve uluslararası düzeyde başka bir aşamaya doğru evrilirken!
Bütün Kürt şehirlerini yakıp yıksanız da, bölgeyi olduğu gibi boşaltsanız da, Sri Lanka “çözümlerinden” bahsetseniz de -ki bunların olanaksız olduğu ortadadır- Kürtlerin meşru ve haklı taleplerini daha uzun süre engellemeyi başaramazsınız. Geçmişte de bu düzeyde olmasa da Kürt isyanları kan ve ateşle, terörle bastırıldı. Ama hareket her seferinde bir öncekinden daha ileriden başladı ve gelişti. Bu gelişme şu veya bu Kürt örgütünden, böyle bir örgütün varlığı veya yokluğundan bağımsız olarak gelişti ve güçlendi. Bunun nedeni ise son derece açıktı: ulus olma, ulusal bilince sahip olma, bir ulusun en doğal haklarını elde etme konusunda ki engellenemez gelişme kendi hükmünü icra etti.
Türk şovenizmi ve gericiliği şu günlerde iyice gemi azıya almış durumda ve öldürmek, teslim almak dışında bir şeyden söz etmiyor. Kürt sorununu bütün ülkenin gericilik ve faşizm tarafından zorla teslim alınması hedefi doğrultusunda kullanıyor. Açıkçası sadece Kürtlerin demokrasi ve özgürlük istemlerini hedefine koymuş değil, Türklerin ve tüm diğer milliyetlerin, ezilen mezheplerin demokrasi ve özgürlük taleplerini de bu “savaş havası” içerisinde terör ve zorbalıkla bastırma hedefi peşinde koşuyor.
Eğer bu gidişatı engellemek için mücadele eden güçler yenilgiye uğratılırsa, düzenin bütün gerici kurum ve sınıf ilişkilerini ardına almış tek adam ve onun partisinin açıkça diktatörlüğü kapıda beklemektedir. İşte bu uğursuz gidişatı engellemek için Türk olsun, Kürt olsun tüm demokrasi ve özgürlük savunucusu güçlerin kendi ortak mücadele birliklerini oluşturmaları gerekiyor. Gericilik en güçlü göründüğü bir zamanda kendi karşısındaki güçleri de çoğaltmakta ve onların öfkelerini bilemektedir. Bu kan, ateş ve yıkımın ardından tüm halkın yeni bir uyanışının geleceğinden hiç kuşku duymamak gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa