CHP üzerine
Fotoğraf: Envato
Aynı zamanda değer verdiğim bir arkadaşım olan okurlarımızın birinden aldığım e-posta’dan, siyasal yazılarımda daha çok CHP’yi eleştirdiğim belirtilerek “Daha kolay ve tehlikesiz olduğu için mi bu tercih?” diye ağır bir deyişle kınamayı da içeren bir soru çıkageldi.
Okurlarımızın önünde bu arkadaşıma özetle şöyle cevap vermek istiyorum:
Yaşadığımız karanlık dönemde AKP’yi eleştirmek, bu partinin zorlayarak günümüzde uyguladığı toplum siyasasını, başta ekonomi ve kültür olmak üzere bütün yönleriyle sergileyip bütüncül bir eleştiri süzgecinden geçirmeyi gerektirir. Bu tür köklü eleştiri çalışmalarını köşe yazılarına bırakmak, işi kolayından alarak yasak savmak anlamına gelir. CHP’ye ilişkin eleştirilerimi ise bu partinin çeşitli güncel olaylar karşısında gördüğümüz tutumundaki eksiklik ve yanlışlar dolayısıyla yazıyorum. Örneğin, güncel planda CHP’nin “milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması”nı desteklemesi gibi antidemokratik bir tutuma yönelişini, ertesi gün köşeme sığdırabildim.
Bence muhalefetin görevleri giderek daha büyük önem taşıyor. Neylersiniz ki CHP, sıkı bir muhalefet partisi gibi davranmıyor. Yönetimin genel tutumuna bakarsanız CHP, demokratik refleksleri otomatik olarak çalışan bir parti görünümünden uzak. Yurdumuzun demokratik güçleri CHP’nin “merkez partisi” özelliğinden kurtulmasını istese de bunu ne duyan var, ne de dinleyen…
N’apalım, CHP de böyle kabuğuna çekilmiş bir dönem geçiriyor. Oysa bu partinin günümüz kadrolarında, ileri ve açık düşünceli, çevresini de aydınlatabilecek nitelikte çok sayıda aydın politikacı var. Parti için asıl güvencenin bu kadrolar olduğunu “partililer”den çok, “partisizler” düşünüyor.
Konuyu değiştiriyorum: Geçen hafta, Hollanda’da yaşayan müzikçi dostum İmer Saraçoğlu uğradı bana. İmer Bey, bir zamanlar Cumhurbaşkanlığı Senfoni’de viyola üyesi olarak görev yaparken 1970 yılında müzik dünyasının en değerli orkestralarından biri olan Amsterdam Concertgebouw’ın sınavını kazanarak topluluğun viyola grubuna girmeyi başardı. Ertesi yıl, yine bir sınavla grup içinde gösterdiği uyuma bakıldı ve giderek ön rahlelere yükseldi. Bu orkestrada 30 yıl görev yapan sanatçımız, 2000 yılında emekli oldu. Artık kış aylarında Amsterdam’da, yazları ise Ayvalık yakınlarında yaşıyor.
İmer Saraçoğlu örneğine şunun için değindim: Bir toplumdan birkaç üstün yetenekli sanatçı nasıl olsa çıkar. Ama o toplumun bir orkestrasından dünyanın önde gelen bir orkestrasına sanatçı ihraç edebilmek, o toplumun müzik sanatındaki kurumsal gelişmişlik düzeyini gösterir. Önemli olan kurumsallaşmadır, tek başına üstün yetenekler değil!
- Veda yazısı 01 Nisan 2019 19:40
- İki konu bir de sav söz 11 Mart 2019 20:05
- Atabaş'ın ardından 04 Mart 2019 19:30
- Ceyhun Atuf Kansu 25 Şubat 2019 23:10
- Fenerbahçe’nin Hâl-i Pür Melâli 19 Şubat 2019 01:19
- Beyin Göçü 12 Şubat 2019 00:33
- ‘Selim Ağbi’yi hatırlarken 05 Şubat 2019 00:00
- İstanbul Müzik Festivali 21 Ocak 2019 23:40
- Fiyatlar yasayla düşer mi? 08 Ocak 2019 00:24
- Ankara’da yeni bir dönem mi? 01 Ocak 2019 00:34
- Erdal Erzincan'la halk müziğimiz üzerine (2) 25 Aralık 2018 00:05
- Erdal Erzincan’la halk müziğimiz üzerine (1) 18 Aralık 2018 02:47