29 Mayıs 2016 01:00

‘Yer altındaki’ direniş destek bekliyor

‘Yer altındaki’ direniş destek bekliyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Zonguldak’ın Kilimli ilçesinde Balçın Madencilik’te çalışan işçiler, dört aydır ücretlerini alamadıkları için, 18 Mayıs’tan beri direnişteler. Seslerini duyurmak için 11 gün önce açlık grevine de başlayan işçilerin 60 kadarı, sağlık nedeniyle açlık grevini bırakmak zorunda kalırken 25 işçi madenin derinliklerinde açılık grevini sürdürüyor. Üç gün önce madenin girişini kontrollü biçimde çökerten işçilerin talepleri kabul edilinceye kadar direnişlerini sürdürecekleri belirtiliyor.

13 Nisan 2016’da ocağın yönetimine “kayyım” atanmış, böylece de işçilerin muhatabı devlet, dolayısıyla Zonguldak’taki uzantısı valilik doğrudan işçilerin muhatabı haline gelmiş. Ancak “kayyım” atanmasından sonra da işçilerin ücretleri ödenmemeye devam edilmiş.

VALİLİK SORUNU ÇÖZMEK YARİNE DİRENİŞİ KIRMAYI AMAÇLIYOR

Zonguldak Valisi ve Emniyet Müdürü ise, işçilerin taleplerini yerine getirmek yerine işçilerin direnişini kamuoyuna gayrimeşru göstererek, işçileri kendi içlerinde bölmeye, direnişi itibarsızlaştıracak yalan yanlış haberler yaymaya çalışıyor. Örneğin Valilik direnişteki işçileri “işgalci” işçiler olarak gösteriyor, “Dışarıdaki işçilerin ücretlerinin ödeneceği ama açlık grevindeki işçilerin ücretlerinin ödenmeyeceği” haberleri yayıyor. Yetinmiyor, Valilik ve  emniyet, direnişçilerle dayanışma göstermek için kent dışından gelen destekçileri “Terörist örgütlerle bağlantılı” olarak gösteriyor; CHP milletvekillerini bile madene yaklaştırmamak için her zorluğu çıkarıyor.

Açlık grevindeki işçilerin, “Yiyip içtiklerini ama açlık grevi yapıyor gibi göründüklerini” yayıyor. Açılık grevindeki işçilere şekerli su bile vermeyerek direnişi kırmayı amaçlayan polis, işçilere her tür yaşam desteğinin sunulduğunu söylüyor. 

Emniyet, işçi ailelerini ve Zonguldaklıların ocağa yaklaşmasını önlemeyi başlıca görev edinmiş görünüyor. Çünkü bunun işçilere destek anlamına geleceğini düşünen emniyet, aileleri ve Zonguldaklıları sürekli baskı altında tutuyor, onların desteğini önlemek için her gün yeni bir önlem geliştiriyor.

İŞÇİLER DİRENİŞİ SÜRDÜRMEDE KARARLI

Valilik, işçilerin alacaklarının ödenmesini ramazan ayının gelmesine bağlayarak, Zonguldak Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfından 750 lira, alacaklarından da 1000’er lira ödeneceğini söyleyerek direnişi kırmaya çalışıyor. Ancak işçiler de, aileleri de kararlı; “Biz iane istemiyoruz, hakkımızı istiyoruz” diyorlar. İşçilerin Temsilcisi Cemal Akın; “Bize gelen bilgiye göre arkadaşlar eylemi sürdürmekte kararlı. Valilik ne kadar ücret yatıracak bilemiyoruz. Arkadaşlar tüm taleplerini istiyor. Mağduriyetimiz o yatan ücretlerle giderilemiyor” diyerek gelinen aşamadaki durumu özetliyor.

Kuşkusuz ki burada, ilk akla gelen 1960’lardan başlayarak Türkiye işçi sınıfı mücadelesinin seçkin bir bölüğünü oluşturan, en görkemli eylemleri gerçekleştiren Zonguldak maden işçilerinin bu kendi bölgelerindeki bir ocaktaki işçi kardeşlerine yönelik herhangi bir dayanışma içine girmemiş olması dikkat çekicidir. Elbette maden ocaklarının kapatılma ya da özelleştirme adına büyük ölçüde tasfiye edilmiş olması, sendikanın iç mücadelelerle geçmiştekinden çok farklı bir çizgiye çekilmiş olması... gibi gerçekler söylenebilirse de bunların hiç birisi Zonguldak işçilerinin, emekçilerinin yer altında süren açlık grevindeki işçilerle etkili bir danışmaya girmemesinin mazereti olarak görülmez, görülmemelidir de.

SANKİ BAŞKA BİR GEZEGENDELER!

Son üç günden beri televizyon ve gazete haberlerinde “Yer altında açlık grevindeki işçilerden haber alınamıyor” diye söz ediliyor. Zonguldak GMİS yöneticisi de, emniyetin verdiği bilgi üstünden konuşuyor; “Emniyet yetkilileri, madendeki işçilerle iletişimin sürdüğünü söylüyor” gibi açıklamalarla günü kurtarmaya çalışıyor.

Ama doğrusunu söylemek gerekirse, GMİS başta olmak üzere Türk-İş ve diğer sendika merkezleri tam bir aymazlık içinde. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan GMİS yöneticileri, 19. yüzyılın aristokrat kökenli diplomatlarından bile daha kibarlar! “Valimiz”, “Emniyet Müdürümüz” dedikçe ağzından bir vali, bir emniyet müdürü daha çıkıyor. Ama işçilerden söz ederken, dışarıdan, mecburen söz ediyor gibi, “ağız ucuyla” konuşuyorlar.

SORUMLULAR VALİLİK VE SENDİKAL BÜROKRASİDİR!

Türk-İş ve öteki sendika merkezlerinin gündeminde ise dört aydır ücretini almadıkları için; bir sendikal talep için, yerin yüzlerce metre altında açlık grevindeki işçilerden haber alınıp alınmadığı bile çok şüpheli ama sendikalardan bir ses bir nefes yok. GMİS laf olsun diye konuşuyor. DİSK, İstanbul’da “destek açıklaması” yapıyor. En büyük konfederasyon Türk-İş’in ve Hak-İş’in gündeminde ise bu konu hiç yok!

Bu işçilerin sendikaya üye olup olmaması sendikaların ve onların yöneticilerinin sorumluluğunu hiç azaltmaz. 

Elbette dört aydır ücret alınmamasının da işçilerin direnişe geçmek zorunda kalmasının da ve eğer bu açlık grevi sırasında işçiler herhangi bir biçimde maddi ve manevi zarar (ölüm, yaralanma, hastalanma, kendiri istemeden işten çıkarılma...) gördüklerinde birinci dereceden sorumluluk devletin atadığı “kayyım” ve onun resmi gücü olarak devreye giren Valilik ve emniyet yetkilileridir.

Ama sorunun bir boyutu daha vardır ki o boyut, Zonguldaklı işçileri olduğu kadar Türkiye’deki tüm işçileri de ilgilendirir. Bu boyut, sendikaların her tür işçi talebinin ve işçi eyleminden dolaysız biçimde sorumlu olmasıdır.

Çünkü sendikalar sınıfın örgütleridir ve bu yasaların işçileri iş kollarına göre bölmesinden ya da işçilerin bir sendikaya üye olup olmadığından bağımsız olarak böyledir. Bu yüzden kendi görevlerini yerine getirip işçilerin maddi ve manevi zarara uğramalarını önleyen bir sendikal mücadele çizgisi izlemedikleri için sorumludurlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...