Yeni hükümet ve beklentiler
Fotoğraf: Envato
Son haftalarda hükümet kriziyle piyasalara hakim olan huzursuzluk yeni hükümetin kurulmasıyla bir ölçüde dinmişe benziyor. Hükümetin açıklandığı sıralarda döviz cephesindeki hareketten de anlaşılabileceği gibi özellikle Mehmet Şimşek’in yeni kabinede de kendine yer bulması dövizdeki sert yükselişin hız kesmesine, bir nebze de olsa geri çekilmesine yol açtı.
Bu elbette anlaşılabilir bir durum. Ali Babacan’ın dışarıda kalmasıyla birlikte Mehmet Şimşek uluslararası sermaye çevreleri, fon yöneticileri ile hükümetin başlıca temas kanalı durumuna gelmiş, Merkez Bankası bağımsızlığı gibi kimi ayrışma noktalarında “piyasa ilkelerini” gündelik siyasi tartışmaların ötesinde tutan söylemleri sermaye çevrelerinde “kredibilitesini” pekiştirmişti. Bugün de Hükümette varlığını koruması yabancı sermaye açısından en azından diyalog kanallarının açık tutulması yönünde önemli bir sinyal olarak algılandı. Her ne kadar hareket alanının bir önceki döneme göre oldukça daraldığı tartışma götürmez bir gerçek olsa da.
Şunu da gözden kaçırmamak lazım, son dönemde sermayenin Türkiye’den beklentileri de fazlasıyla değişti. Geçmişte “yapısal reform” talepleri ön plana çıkardı, bugün Ahmet değil Mehmet noktasına vardı iş. Yönetişim, katılımcı demokrasi, kurumsal bağımsızlık benzeri yaldızlı kelimelerle allanıp pullanırdı bu sözde reformlar. Sıradan vatandaş bir yana Başbakanın dahi yönetime katılamadığı günümüz Türkiyesi’nde artık bu sözlerin temenni düzeyinde dahi telaffuz edilmediğini görüyoruz.
Ülkenin kurumlarından ziyade koltukları dolduran kişiler tartışılıyor artık. Kişiler önemli, çünkü mülkiyetin teminatını hukuk sistemi değil, siyasi iktidarla kurulan ilişkiler sağlıyor. Kısacası, herhangi bir Ortadoğu ülkesinde iş nasıl yapılıyorsa burada da öyle yapılıyor. Para bolluğunun olduğu bir küresel konjonktürde sıcak para girişleri ile fonlanan bir birikim modelinin ağır aksak da olsa yürütülmesine yetiyor şimdilik bu tablo.
Portföy yatırımları açısından en fazla kaygı uyandıran etmen ise Türk lirasının diğer para birimleri karşısında istikrarı. Burada da başlıca tehdit Saray’dan Merkez Bankasına yönelen faiz baskısı. Küresel piyasalardaki son gelişmeler yaz aylarından itibaren Fed’in faizleri arttırmaya yöneleceği yönündeki beklentileri güçlendiriyor. Böylesi bir ortamda Merkez Bankasının eli büyük ölçüde bağlanacaktır.
Kısacası, iktidarın giderek tek elde toplanmasının ötesinde bir anlam taşımıyor oluşturulan yeni hükümet. Başkanlık sistemine kilitlenmiş bir siyasi iklimde top dolaştırmanın ötesinde fazla bir işlevi de olmayacaktır.
- Kurtarıcı mı, yoksa yeni günah keçisi mi? 09 Haziran 2023 04:18
- Seçim senaryoları ve ekonomiye dönük beklentiler 12 Mayıs 2023 04:19
- Kurda istikrar illüzyonu 28 Nisan 2023 04:21
- SVB krizinin arka planı ve düşündürdükleri 17 Mart 2023 04:52
- Para politikasındaki ayrışma belirginleşiyor 24 Eylül 2022 04:50
- Şimdi solun tam zamanı 12 Ağustos 2022 04:26
- Enflasyon gelir dağılımını bozuyor 08 Temmuz 2022 04:47
- Merkez Bankası şaşırtmadı 27 Mayıs 2022 01:12
- Kehanet çöktüğünde 22 Nisan 2022 00:37
- Enflasyon doludizgin 08 Nisan 2022 00:40
- Faiz politikasının bilançosu 10 Mart 2022 23:31
- Enflasyon geriler mi? 10 Şubat 2022 23:18