28 Mayıs 2016 01:00

Yeni hükümet ve beklentiler

Yeni hükümet ve beklentiler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Son haftalarda hükümet kriziyle piyasalara hakim olan huzursuzluk yeni hükümetin kurulmasıyla bir ölçüde dinmişe benziyor. Hükümetin açıklandığı sıralarda döviz cephesindeki hareketten de anlaşılabileceği gibi özellikle Mehmet Şimşek’in yeni kabinede de kendine yer bulması dövizdeki sert yükselişin hız kesmesine, bir nebze de olsa geri çekilmesine yol açtı.  
Bu elbette anlaşılabilir bir durum. Ali Babacan’ın dışarıda kalmasıyla birlikte Mehmet Şimşek uluslararası sermaye çevreleri, fon yöneticileri ile hükümetin başlıca temas kanalı durumuna gelmiş, Merkez Bankası bağımsızlığı gibi kimi ayrışma noktalarında “piyasa ilkelerini” gündelik siyasi tartışmaların ötesinde tutan söylemleri sermaye çevrelerinde “kredibilitesini” pekiştirmişti. Bugün de Hükümette varlığını koruması yabancı sermaye açısından en azından diyalog kanallarının açık tutulması yönünde önemli bir sinyal olarak algılandı. Her ne kadar hareket alanının bir önceki döneme göre oldukça daraldığı tartışma götürmez bir gerçek olsa da.
Şunu da gözden kaçırmamak lazım, son dönemde sermayenin Türkiye’den beklentileri de fazlasıyla değişti. Geçmişte “yapısal reform” talepleri ön plana çıkardı, bugün Ahmet değil Mehmet noktasına vardı iş. Yönetişim, katılımcı demokrasi, kurumsal bağımsızlık benzeri yaldızlı kelimelerle allanıp pullanırdı bu sözde reformlar. Sıradan vatandaş bir yana Başbakanın dahi yönetime katılamadığı günümüz Türkiyesi’nde artık bu sözlerin temenni düzeyinde dahi telaffuz edilmediğini görüyoruz.   
Ülkenin kurumlarından ziyade koltukları dolduran kişiler tartışılıyor artık. Kişiler önemli, çünkü mülkiyetin teminatını hukuk sistemi değil, siyasi iktidarla kurulan ilişkiler sağlıyor. Kısacası, herhangi bir Ortadoğu ülkesinde iş nasıl yapılıyorsa burada da öyle yapılıyor. Para bolluğunun olduğu bir küresel konjonktürde sıcak para girişleri ile fonlanan bir birikim modelinin ağır aksak da olsa yürütülmesine yetiyor şimdilik bu tablo.
Portföy yatırımları açısından en fazla kaygı uyandıran etmen ise Türk lirasının diğer para birimleri karşısında istikrarı. Burada da başlıca tehdit Saray’dan Merkez Bankasına yönelen faiz baskısı. Küresel piyasalardaki son gelişmeler yaz aylarından itibaren Fed’in faizleri arttırmaya yöneleceği yönündeki beklentileri güçlendiriyor. Böylesi bir ortamda Merkez Bankasının eli büyük ölçüde bağlanacaktır.   
Kısacası, iktidarın giderek tek elde toplanmasının ötesinde bir anlam taşımıyor oluşturulan yeni hükümet. Başkanlık sistemine kilitlenmiş bir siyasi iklimde top dolaştırmanın ötesinde fazla bir işlevi de olmayacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...