27 Mayıs 2016 01:00

Avusturya veya çay hasadı: Halkın seçtiği cumhurbaşkanı

Avusturya veya çay hasadı: Halkın seçtiği cumhurbaşkanı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Çayı da Karadeniz’in doğasını da severim. Viyana Karadeniz’in daha planlı ve bakımlı havasını veriyor. Tuna Nehri’nin sakin ve çamur rengi sularında yüzen çok sayıda taka bir nehrin nasıl çok yönlü kullanılabileceğine, estetikten, mimariden, eğlenceden, turizmden, ticaretten, sanayiden… daha nicesinden izler ve katkılar sağlayabileceğine örneklik teşkil ediyor.
Viyana 1991-95 arasında doktora için bulunduğum, parklarla, bahçelerle, turizmle, eğitimle, müzikle, festivallerle iç içe geçmiş; Anadolu’dan düzensiz kalkıp gelmiş düzensiz işlerde çalışan pek çok işçimizin de bulunduğu bir kültür başkenti.
Düzensiz göçmenlere düzensiz işler düşüyor, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de baş gündem maddesini oluşturuyor, aşırı sağcı aday ilk turda birinci sırada çıkıyor. İkinci turda kendisi yerine yüzde yarım puan farkla göçmen biri cumhurbaşkanı oluyor.
Tarihin cilvesi diyelim, ava giden bazen avlanıyor (darısı Türkiye’ye).
Van der Bellen, bizim fakültenin, Viyana Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Bilimler Fakültesinin dekanlığını yapmıştı. Diploma sağlam (Azcık dedikodu: Akademisyenliğin,  göçmenliğin, yeşilliğin yanı sıra biraz masonluk da var gibi. Geçenlerde hanımı da boşamış, Yeşil biriyle evlenmiş).
Avusturya’da birkaç seçime tanıklık ettim. Her yer rengarenk cümbüşe dönüşür. Adaylar caddelerde çiçek dağıtırlar. Gazetelerde en tartışmalı konu hep göçmenler, mülteciler olur. Böylece Avusturyalılar kendilerini daha büyük hissederler. Sonuçta sandığa gidilir. Birileri gelir gider ama Viyana sokakları çok da bir değişikliğe uğramaz, hiç kimse yıkılmaz veya muzaffer bir komutanlık kazanmış olmaz.
Hayat durgun Tuna gibi sakin akar.
İnsan bu durgunluktan çoğu kez sıkılır bile. Hele de Anadolu kökenli sıcakkanlı ve her gün onlarca insanın ölümüne bile çok vicdan yapmadan bakan Anadolu insanı için Avusturya pek de renkli sayılmaz, sadece durgun ve huzurludur.
Altı ay öncesinden 20-25 günlük Akdeniz tatilleri tasarlanır. Haftada bir diskoteğe, ayda bir iki bara gidilir. Çaydan çok işyerlerinde filtre kahve yaygındır, yollarda tramvaylar, çevreye doğru geniş park ve ormanlık alanlar yükselir. Ortasında bol sayıda oda müzikleri, bale, parlamento, saray kalıntıları, kilise (dom), biraz tepede Viyana tarihinin ayrılmaz parçası Kahlenberg (Osmanlıların otağ tuttuğu tepe üstü), yamaçlarda üzüm bağları, şarap evleri…
Sakin ve durgun ülkenin halkının seçtiği cumhurbaşkanı da sakin oluyor.
Bizim büyük BAŞKAN ADAYI gibi MAHKEME BAŞKANLARI ile RİZE’YE ÇAY TOPLAMAYA gider mi bilemem ama hukuk çok ciddi bir eğitim ve birikim gerektirir. İyi bir felsefe ve tarih bilgisi de aktarılır.
YENİ YASA OLUŞUMLARI ÇOK TARTIŞILIR, birkaç yıl kamuoyunda inciğiyle boncuğuyla konuşulduktan sonra görüşmeler başlar ve yasalaşır ama MAHKEMELER PEK TARTIŞILMAZ.
Bırakın parti delegelerini çoğu zaman cumhurbaşkanı bile kendi başına etrafında birkaç kişiyle sokaklardan geçer. Küçük dağları falan yaratmamıştır. Büyük dağlara, Alp’lere arkadaşlarıyla yürüyüşlere kayağa giderler.
Tuna durgun ve yatağında akar. Etrafında yapılacak mimari yapı ve düzenlemeler bölge sakinlerinin oluru olursa, hayata geçer. Projeler yıllar yılı tartışılır durur. Duvar rengi tutmuş mu, camlar nasıl olmuş, kat sayısı çevreye uyum sağlamış mı, kuşlar çiçeklerle örtüşmüş mü… Bol bol metro ve tramvayla, banliyö ve şehirler arasında tren hat ve seferleriyle örülmüş Avusturya’da trafik günlük konuşmaların ana temaları arasındadır. Hele de ehliyet göçmenler için çok zor zanaattır. Alpleriyle ünlü ülkede kayak ve dağcılık milli spor sayılır. Göçmenler ise hele de Müslüman kökenliler kara kışa kaymaya pek yanaşmaz, hamamlara havuzlara pek uğramaz. Otomobil ve uçak seyahatleri, ilk fırsatta Türkiye’ye gidip gelmek en önemli mutluluk kaynağıdır.
Memleketlerde çatışma ve savaşa, günlük cinayetlere, kavga gürültüye, rejim tartışmalarına, maça diziye alışmışken Viyana’nın sakin senfonileri “bizimkileri” pek kesmez.
Neylesin bizim göçmenler böyle sakin bir ülkeyi ve sakin cumhurbaşkanlığını.
Padişahın etrafında boyunları kıldan ince mahkeme başkanları çay toplamaya giderler yali yali. AKP kurultayı, herkes hazır olda, belki PADİŞAHIN RUHU dolmuyor salona, ama ispiyoncuları bol sayıda olabilir, hem saraydaki televizyonlardan oturdukları görülürse, nice olur halleri.
Şener Şen’in Ağa ile aralarında geçen hela diyalogları az kalıyor bu yaşananları anlatmakta.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa