26 Mayıs 2016 01:00

Birleşik güçle mücadele ya da kötü yenilgi!

Birleşik güçle mücadele ya da kötü yenilgi!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kapitalizm ve tekelci gericilik sömürücü azınlığın sistemidir; onlara çalışır ve onlarda cisimleşir. Silahlı, tanklı, toplu barbarlık olarak diğerlerini ezmek üzere zincirlerinden boşandığı zamanlar, en tehlikeli olduğu zamanlardır. ŞİMDİ BÖYLE BİR ZAMANDAYIZ: Yeni başlamadı, haylice oluyor, ancak tam bir kudurganlığa yöneliş ivme kazandı. Korku ve canavarlık bir aradadır. Uzunca zaman önce bu köşede yazıldı. Bu “adam” bir kişi değil, kolektif kimlik kazanmış yönetici erktir! “Rejim”lerin belirli kişilerin kimliğiyle anılır olduğu zamanlar az olmamıştır. Anayasa, parlamento, yargı, üniversiteler, iş ilişkileri, iç ve dış politikanın tüm alanları, eğitim ve din işleri; hepsinin toplumsallığının “Führer”, “Şah”, “Kral”, “Sultan” ya da “Reis” elinde ve emrinde toplanarak tekilleştiği bu gibi durumlarda, özgürlük, barış, hak-hukuk yoktur! Yasallık ve halk indinde meşruluk adına ne varsa, diktatörün ve diktatörlük aygıtının “Ol” ya da “yıkıl” emrine bağlanmıştır.  

İtiraz eden, tüm bunlara itiraz edecektir. Kılıçdaroğlu gibi devlet terbiyesince politika yapanların devlet olmuş bir yönetime itirazları ancak itibari olacaktır ve biçimselliği geçmez. İtibari olanla zülmün topunu kırma imkanı yoktur. Bizim ülkemizde ve bazı bakımlardan kültürel-tarihsel benzerliklerden söz edilebilecek bölgemizde, politika sert ve tabii olma kültürü güçlüdür. Bu, kırılmaların da sert olacağına kanıt sayılabilir. Toplumu tanımayan, toplumsal değişim ve gelişmeleri salt kendi tahayyülüleriyle ölçüye vurur. Çoğunca bakar kördür. Oysa, gerçeği olduğu üzere görme dönemindeyiz. Yasa yok, hüküm vardır ve hükmü veren tekelci sermayenin organik bir unsuru olarak en gaddar, en vahşi yöntemlerle idare etmeyi politika edinen “Tek”tir! “Tek”lik,  “millet”-”bayrak”-”dil” ve “din” anlayışıyla politikada, hukukta, ideolojide tek markadır. Bekir Bozdağ, açıkça ilan etti: “AKP Tayyip’in partisidir!” “Tayyip’in Partisi”nin = Tayyip olduğunu ise 30 gemisi ve 17 şirketi olduğu söylenen Binali Yıldırım, “Tayyip’in Kongresi”nde ilan etti.

Madem politika, parti, kongre “kişi” adıyla tanımlanıyor; o halde söyleyelim, devlet “Tayyip’in devleti”dir! İtirazı olan varsa, sadece AKP’li özel muhafız birliğinin icraatlarına değil, Bahçeli’nin, Kılıçdaroğlu’nun, Hulusi Akar’ın “eylemi”ne baksın! Bir de üst yargı yetkililerine, yargıçlara ve savcılara ve onların çocuk tacizcilerine, kadın katillerine, “altı yaşındaki kız çocuklarıyla evlenilebilir” diye vaaz verenlere, “dinimiz kadın elini tutmayı yasaklıyor” fetvası çıkaranlara, “kan akıtıp kanda banyo yapmak”la tehdit edenlere, kent yağmacılarına dair cesaretlendirici, teşvik edici kararlarına bakabilir.

Diktatörlük tam gaz saldırıdadır: Üzerine çokça demagoji yapılan “sivil siyaset”in idam fermanı, HDP’ne oy vermiş altı milyonun değil sadece, Kemal Bey”in partisine oy veren diğer milyonların da iradesine karşı Saray direğine asılmıştır. Sadece parti değil devlet ve iktidar gücü “Başkan”lık ve “Alem Seyhülislamlığı” kaftanıyla tahta kuruludur.

Durum aşağı yukarı böyledir ve gerçek o ki “iki cephe” karşı karşıyadır. Savaşçı, özgürlük ve barış düşmanı cephe ile, özgürlüklerinden yoksun ve hakları gasbedilmiş, işsizlik, yoksulluk ve şiddete mahkum tutulan halk kitlelerinin, pratikte oluşturulmayı bekleyen cephesi. Biri saldırıda ve diğeri yeterince savunma mevziinde bile değil ve dağınık. Kürtlere karşı imha savaşı tüm vahşetiyle devam ediyor ve hak talebinde bulunan herkes kasaplık koyun “denklemine alınmış”tır.  Böylesi dönemlerde, durum tespiti, ancak bu durumun gerektirdiği tutumların geliştirilmesi için kalkış işlevi görebilir. Şimdi politik-ideolojik ve polisiye saldırı ve vahşete karşı ve “insan hakları” bahsinde yazılı olan politik, sosyal, kültürel ve ekonomik tüm haklarımız için gerçekten etkili bir güçbirliği zamanıdır. Bu ihtiyaç, barış ve demokrasi üzerine ve bunlardan yana söz söyleyen herkesin önünde, gerçekleştirilmeyi bekliyor. Hedef durumdaki kitlelerin “gereği neden yapılmıyor?” sorusu da tüm aktüelliğiyle orta yerdedir.

Rıza Türmen bir öneride bulundu. CHP`den 20-30 parlamenter, Tayyip devleti-partisinin saldırılarına karşı demokratik özgürlüklerden yana bir cephede birleşme”ye yakın duruyor. Bazı küçük sendikaların ve sendika şübelerinin yöneticileri, yüzlerce ilerici-demokrat aydın, HDP, EMEP, ÖDP gibi partiler, Halkevleri gibi çeşitli siyasal çevreler ve örgütler “barış ve demokrasi için birleşelim” diyorlar. Bu durumda, yapılması gerekeni tespit edip yapmamak hak olmaz, suç olur! “Tek adam!” yönetimindeki büyük tehdit, ancak emekçilerin en geniş seferberliğiyle püskürtülebilir. Bir barış ve demokrasi birliği için sorumluluk hepimizindir. 12 Eylül sonrası darbe yaralarıyla arayışları aratmayacak bir duruma düşmek istemiyorsak, herkes sorumlulukla harekete geçmek durumundadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...