26 Mayıs 2016 01:00

Mültecinin ederi ne?

Mültecinin ederi ne?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İstanbul’daki Dünya İnsan Zirvesi’ne gelmeden önce Frankfurter Allgemeine Zeitung’a (FAZ) demeç veren Alman Şansölyesi Angela Merkel Erdoğan yönetimine mesaj verdi. FAZ’ın deyişiyle “Ankara’daki sultana boyun eğdiği” eleştirilerine Merkel Almanya ve Türkiye arasında doğal bir karşılıklı bağımlılığın olduğunu ve bunun çıkar alışverişini gerektirdiğini vurguladı. Merkel ayrıca Erdoğan’ın “Sen yoluna ben yoluma çıkışına” karşı mülteciler konusunda varılan anlaşmanın gereklerini yerine getirdiğinin altı çizdi. Erdoğan 1 Haziran’da yürürlüğe girecek olan anlaşmanın gerektirdiği kanunu imzalayarak bu zamana kadar Ankara ve Atina arasında geçerli olan anlaşmayı bütün AB’yi kapsayacak şekilde genişletiyor. Böylece Kasım 2015 ve Mart 2016’da varılan sözleşmeler hukukileşmiş oluyor (FAZ, 22.05.2016).
Mülteciler meselesi hem AB’nin hem de Merkel liderliğinin en büyük krizine haline gelmiş durumda. Kendi iktidarını Almanya’nın Avrupa’daki liderliği üzerine bina eden Merkel için hem siyasi iradesinin geçerliliğini kanıtlayabilmek hem de sorunlara etkili bir biçimde müdahale edebileceğini göstermek önem taşıyor. Merkel Suriye savaşının etkileri hissedilmeden önce 2008 finans krizinde ve Ukrayna’da Rusya’yla ilişkileri yöneterek her iki krizi liderliği için bir fırsata dönüştürmeye çalıştı. Solun her iki krizde de etkisiz kaldığından tüm bu süreç Merkel’in liderliğini alternatifsiz hale getirdi. Ancak sol atıl kalırken Merkel’in AB politikalarına, Rusya politikasına ve mülteci politikasına dair huzursuzluğu aşırı sağ örgütledi. Merkel partisi CDU’nun siyasal düzendeki rolü kendisinin sağında bir partinin çıkmasını engelleyerek sağı merkezde bütünleştirmek. Oysa sol muhalefet yokluğunda Almanya İçin Alternatif gibi ırkçı hareketler ivme kazandı. Tam bu noktada Merkel kendini ırkçı sağdan ayıran ve liberal soldan alkış alan ince bir taktik manevrayla bir yandan kendini Suriyeli mültecilerin hamisi ilan etti, diğer yandan mültecilerin hareketini fiilen engelledi. Şansölye eski Başbakan Davutoğlu’yla bu manevra için gerekli olan pazarlığı yapmakta beis görmedi. Hatta Türkiye’deki en kritik seçim olan 1 Kasım’dan hemen önce İstanbul’a gelip hükümetle iş yapma iradesinde olduklarını – ki bunun anlamı siyasi destektir – ayan beyan açıkladı.
Merkel’in ziyaretine ilişkin haberlerinde Hürriyet gazetesinin Davutoğlu görüşmesine bir sayfa, Erdoğan görüşmesine ise ufak bir köşe ayırması gözden kaçmamıştı. Aman işin muhtevası ilerleyen süreçte ortaya çıktı. Anlaşılan o ki Davutoğlu Merkel’le olan pazarlığı yürütmüş ve kendine buradan bir kuvvet devşirmişti. Benzer bir manevrayı Obama’yla da gerçekleştirme ihtimaline karşı Erdoğan tarafından görevden alındı. Böylece Merkel’le yapılan pazarlığa artık tek başına Erdoğan hükmedecekti. Bu değişimin mülteci anlaşması açısından hayati bir önem taşıdığı anlaşılıyor.
İstanbul zirvesi sonrasında FAZ’ın dış haberleri editörü Nikolas Busse’nin kaleme aldığı değerlendirme gelinen noktayı güzel özetliyor. Yazısının başlığı mülteci pazarlığının özünü gözler önüne seriyor: “Erdoğan’a indirim yok” (FAZ, 24.05.2016). Busse Merkel’in Türkiye’nin dış politikadaki yalnızlığından yararlanmaya çalıştığını dile getiriyor. Yazıda Suudi Arabistan dışında müttefiki kalmayan Erdoğan yönetiminin AB’ye muhtaç olduğunu hesaplayan Merkel’in Erdoğan’ın mültecileri Avrupa’ya salma tehdidini bir blöf olarak değerlendirdiği ima ediliyor. Mültecilerin Balkan rotasını kullanmalarının engellenmesinden itibaren Berlin’in elinin rahatladığı ve Ankara’ya karşı pazarlık gücünün arttığının altı çiziliyor. Yazının sonunda Busse AB’nin iltica politikası ve iç güvenliğini ilgilendiren sorunlarda Ankara’nın Brüksel’in bile yapamadığı bir şekilde AB devletlerinin iç politikasına müdahalesinin kabul edilemez olduğunu söylüyor.
Eğer Busse’nin değerlendirmesi doğruysa 7 Kasım seçimleri sürecinde AB’nin iktidara desteğini göstermesi bakımında seçim sonucunda önemli bir rol oynayan mülteci kozunun sonuna gelindiğini, koz konuşmasının son bulduğunu, yani eli oynama zamanın geldiğini söyleyebiliriz. Bu arada anlaşmanın içeriği tüm ahlakileştirme çabalarına karşı ortaya çıkmış durumda: Mülteciler karşılığında AB’yle ilişkilerde tenzilat mümkün mü, değil mi?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...