25 Mayıs 2016 00:54

Kılıçdaroğlu ve bir koltuğun tarihsel referansları

Kılıçdaroğlu ve bir koltuğun tarihsel  referansları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tarih 10 Mayıs 2013’tü. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul’da gazetelerin genel yayın yönetmenleriyle, partisinin Kürt meselesi ve “çözüm süreci” konularındaki görüşlerini aktardığı bir toplantıda bir araya geldi.

Toplantıya CHP Genel Başkan Yardımcıları ile partinin MYK üyeleri de katılmıştı. Toplantı salonunun iki yanına da ‘Demokrasi ve Özgürlük Bildirgesi’ başlığıyla 19 maddenin bulunduğu pano yerleştirilmişti.

Ben de çağrılı olduğum bu toplantıya katılmıştım. O toplantıda Kılıçdaroğlu’ya şu soruyu sordum: “Türkiye’de iktidarlar, uzun yıllar Irak’ın kuzeyinde bir Kürt yönetiminin kırmızı çizgileri olduğunu söyledi. Ancak bugün, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ticari ilişkilerin de son derece iyi olduğu bir komşuluk ilişkisi söz konusu. Siz Suriye’nin kuzeyindeki Rojava bölgesi ile de, yakın bir gelecekte benzer bir iyi komşuluk ilişkisi kurulabileceğini düşünüyor musunuz?”

Kılıçdaroğlu bu soruma, “Bir ülke için güvenlik politikası her şeyden önce gelir” diye yanıt verdi. Bu, özetle askerin de temelinde bulunduğu devlet bürokrasisi ve AKP iktidarı ile CHP’nin bu konudaki politikasına aynı güvenlik perspektifinin yön verdiğinin partinin birinci ağzı tarafından itirafıydı.  

Bir tesadüf mü bilmiyorum ama, ondan sonra ben Kılıçdaroğlu’nun genel yayın yönetmenleriyle yaptığı hiçbir toplantıya çağrılmadım. Çağrıldığım en üst düzey toplantılar, CHP’nin genel başkan yardımcılarının katıldığı toplantılar oldu.

AKP’nin dokunulmazlıkların kaldırılması teklifi konusunda Kılıçdaroğlu’nun Anayasa’ya aykırı olduğunu bile bile ‘evet’ diyeceklerini açıklaması aynı politikanın teyidiydi. 

Tarihte kişilerin de bir rolü vardır, ama koltukların temsil ettikleri ideolojik referanslar çoğu zaman bu kişilikleri kendine bağlayacak kadar güçlüdür. CHP gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olmakla övünen bir parti için genel başkanlık makamı, devletin ‘kırmızı kitabı’ ile belirlenen çizgileri korumaya kodlanmış bir makamdır. 

Baykal’ın CHP’nin tabanını bile yoracak kadar statükocu ve Kürt sorunu konusunda da kutuplaştırıcı bir siyaset düsturuna sahip olması, Kılıçdaroğlu’nun ‘itidalli’ görünen mizacını pek çok kesim için başını koyabileceği şefkatli bir yastık düzeyine yükseltti. İhtiyaç da buydu. AKP tek parti yönetiminin karşısında çıkış oluşturmak yerine sürekli onu güçlendirecek biçimlerdeki kutuplaşma siyasetini gündemde tutan Baykal’dan sonra Kılıçdaroğlu parti içinde, partinin merkez siyasetine göre solda duran ve Kürt sorunu konusunda da geleneksel politikalar ile yüzleşilmesinden yana olanlar için bile bir dayanak olarak algılandı.

Bu konforlu denge ancak yaşayabileceği koşullarda hayat bulabilirdi. Öyle de oldu. Ve bu koşullar, Kürt sorunu etrafından açık bir çatışmanın yaşandığı bir dönemde sarsıntı geçirince, Kılıçdaroğlu, bence bir brifinge de ihtiyaç duymayacak kadar açık bir biçimde HDP’yi tasfiye etmek için harekete geçen devletin güvenlik politikalarının yanında saf tutmayı tartışmasız bir tercih olarak partisinin önüne koydu.

Dolayısıyla karşımızda duran, AKP’nin, Erdoğan’ın politik hedefleri karşısında ‘politikasız’ bir genel başkan değil, bu konudaki politikası zaten bu olan bir genel başkandır. Kılıçdaroğlu, kendi partisinin milletvekilleri hakkında da çok sayıda fezleke olmasına rağmen, hatta bir ihtimal olarak Erdoğan’ın kendisini de cezaevine göndermeyi hesap ettiğini düşünmesine rağmen safını bu biçimde belirlemekten tereddüt etmedi. Böylelikle de CHP genel başkanlığı koltuğunun geleneksel ideolojisini temsil eden referansları kendi pratiğinde yeniden üretmeyi seçmiş oldu.

Ancak bu tablo ve ülkenin bir ‘tek adam, tek parti’ diktatörlüğüne sürükleniyor olması enseyi karartmaya da yol açmamalı. 

Buradan çıkışı başka bir yazıda tartışmak üzere, işçi sınıfının dünyasını anlatan filmlerin büyük yönetmeni, 79 yaşındaki Ken Loach’un, Altın Palmiye kazandığı ödül töreninde yaptığı konuşmadaki şahane vurgularla noktalayalım: “Umutsuzluk her zaman aşırı sağın işine gelir. Onun için buradan, başka bir dünyanın mümkün ve gerekli olduğunu söylemeliyiz.”
 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...