Mültecilerin sırtında Avrupa’ya vizesiz yolculuk
Fotoğraf: Envato
Avrupa Komisyonu, beklendiği gibi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vizesiz Schengen Bölgesi’nin 26 ülkesine seyahat etmesine “yeşil ışık” yaktı. Ancak 1 Temmuz’a kadar bu önerinin hayat bulup bulmayacağı halen belirsizliğini koruyor. Zira, Avrupa Komisyonu 72 kriterin 65’inin “formal” olarak yerine getirildiğini belirtirken, geriye kalanların da haziran ortasına yetiştirilmesini istedi.
Top şimdi Ankara’da...
Yerine getirilmesi istenen şartlar üzerinde pazarlıklar yapılacak. Çetin olanlar büyük bir olasılıkla sulandırılarak kabul edilecek.
Ve böylece bütün şartlar yerine yetirildiği takdirde, Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosunun öneriyi onaylaması gerekiyor. Bu iki kurumdan birisinin öneriyi onaylanmaması durumunda “vizesiz Avrupa” hayat bulmayacak. Süreç uzayacak.
Bütün bunlar Türkiye-AB ilişkilerinin önümüzdeki aylarda yoğun bir şekilde tartışılmaya devam edeceği anlamına geliyor. Bu da geride bıraktığımız süreçte mültecileri kullanarak güç toplayan ırkçı, sağ-popülist akımların daha çok vize ve Türkiye’nin AB üyeliğini kullanmaya başlayacağı anlamına da geliyor.
İki gündür Alman basınında yapılan değerlendirmelere baktığımızda, AB cephesinde vizesiz seyahat mülteciler konusunda Türkiye’nin gösterdiği performansa yapılan bir “jest” olarak sunuluyor. Ne de olsa Türkiye, anlaşmanın yürürlüğe girdiği 20 Mart’tan bu yana sığınmacıların Yunan adalarına geçişini önemli oranda azalttı.
Der Spiegel’de bu hafta yer alan haber analizde “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vizesiz seyahat sığınmacılar politikasının büyük bedeli” olarak değerlendiriliyor.
Bu “büyük bedel”in amacı Avrupa ve Alman iç politikasını bölünmekten kurtarmak olarak özetleniyor.
Bakalım yapılan planlar tutacak mı?
Şimdilik anlaşma sayesinde Türkiye üzerinden Yunanistan’a geçen mülteciler sayısı önemli derecede azalmış. Son verilere göre, geçen yıl bir ay içinde ortalama 50-60 bin mülteciler Yunanistan’a geçerken, bu sayı geçen nisan ayında 5-6 bine kadar düşmüş.
20 Mart’ta yürürlüğe giren anlaşma sayesinde mülteciler konusu artık eskisi gibi gündemin çok ön sıralarında yer almıyor. Balkan Rotası’ndan Avrupa’nın ortasına doğru yola çıkan mülteciler kafileleri de artık yok.
Şurası açıktır ki; “mülteciler krizi” olmasaydı “vizesiz Avrupa” bu kadar hızlı ve kısmen de sorunsuz gündeme gelmeyecekti.
En kötüsü de bu.
Çünkü, “vizesiz Avrupa” aslında mülteciler üzerinden pazarlık konusu yapılmadan hayata geçirilebilirdi, geçirilmesi gerekiyordu.
Fakat bu yapılmadığı için gelinen aşamada Avrupa’ya vizesiz seyahat, her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için, Yunan adalarından Türkiye’ye geri gönderilen bir mülteciye denk düşüyor.
Türkiye sığınmacılar için yarı açık cezaevine çevrilirken, mülteciler savaşın sürdüğü ülkelere zorla geri gönderilirken, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ne kadar gönül rahatlığıyla Avrupa’da vizesiz dolaşmanın keyfini yaşayabilecek...
Çoktan olması gereken vizesiz seyahatin hem AB hem de Türkiye egemen sınıfları tarafından mültecilerin sırtından siyasi ranta tahvil edilmesi insanlık adına bir utançtır.
Şimdi hem AB ülkeleri hem de Türkiye egemenleri siyasi ranta tahvil ettikleri “vizesiz Avrupa” için demagojik açıklamalar yapıyorlar.
Türkiye yönetenlerine bakılırsa “Tarihi bir adım atılmış”. Evet, 1973’ten bu yana sürüncemede bırakılan, yok sayılan bir hakkın yeniden elde edilmesi önemli. Ancak, seyahat özgürlüğü, aynı zamanda seyahat etmek için gerekli ekonomik şartlara sahip olunduğu takdirde bir anlam taşıyor.
Parası olan, iyi kazananlar için zaten vize bir engel değildi. İsteyen istediği ülkeye gidip gezebiliyordu. Avrupa’da bir yakını olan da birçok gereksiz ve zor bürokratik engeli aştıktan sonra vize alabiliyordu. Ancak, parası olmayan emekçiler için vizenin kaldırılması da çok fazla bir anlam taşımayacaktır. Zira, şimdiden Schengen Bölgesi’ne girişte Türkiye vatandaşlarından “Yeterli mali olanaklara sahip olunduğunun ispatlanması” isteneceği belirtiliyor. Sınır polisleri şüphelendikleri kişileri, hiçbir gerekçe göstermeden ülkeye sokmayabilir.
Özetle, AB Komisyonu tarafından Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yakılan “vizesiz Avrupa” sinyali bir lütuftan çok, gasbedilen hakkın şartlara bağlanarak geri verilmesinden başka bir şey değildir. Vizesiz Avrupa’yı “tarihi başarı” olarak sunan Türkiye hükümeti kaybettiği eşeği boyayıp yeni eşek diye halka satmanın derdinde.
- AB, İran’a karşı Türkiye’ye rol verme peşinde 19 Nisan 2024 01:47
- Avrupa’da aşırı sağ büyürken sol neden ve nasıl küçüldü? 12 Nisan 2024 04:34
- Otoriter rejimler sarsılıyor ama... 05 Nisan 2024 04:38
- Paskalya’da barış dileği ve yürüyüşler 29 Mart 2024 04:26
- Irkçılık ve yoksulluk bağlantısı 22 Mart 2024 04:02
- Savaş, enerji tekelleri ve rekor kârlar 15 Mart 2024 04:50
- Savaş borsası 08 Mart 2024 05:00
- Savaşı büyütme hamleleri 01 Mart 2024 04:54
- Avrupa halkları Ukrayna'da barış istiyor 23 Şubat 2024 04:30
- Ukrayna savaşı üçüncü yılına girerken yıkım tablosu 16 Şubat 2024 04:45
- Kızıldeniz’de ABD saldırgan, AB koruyucu mu? 09 Şubat 2024 04:52
- NATO, Rusya ve Almanya’nın savaş planları 02 Şubat 2024 04:45