AKP'de artık çatışma baki; Araçlar, yöntem, şiddet değişebilir!
Fotoğraf: Envato
AKP içinde, merkezinde Erdoğan ve Davutoğlu’nun bulunduğu “çatışma”, hayli hızlı ilerliyor.
Geçen hafta parti grubunda, üstü kapalı biçimde bu çatışmaya değinen Davutoğlu’ya yanıt hafta sonunda “Pelikan dosyası” bloguyla verildi.
Geçtiğimiz salı günkü grup toplantısında Davutoğlu, herhalde siyasi hayatının en kısa konuşmasını (sadece 27 dakika) yaptı. Bu “en kısa” konuşmanın “en uzun” bölümünü, Erdoğan’ın bilgisi dahilinde olduğu anlaşılan, “Pelikan dosyası” üstünden öne sürülen iddialara yanıta ayıran Davutoğlu’nun bu konuşması “öfke”, “sitem”, “kırgınlık” karışımıyla tarif edilebilecek bir konuşma oldu.
Bu kısa konuşma bütün gece boyu Davutoğlu ve yakın adamları tarafından her cümlesi, her kelimesi yeniden yeniden tartışılarak hazırlanmıştı.
“Günah-sevap” tartışmasından dünya nimetlerini “elinin tersiyle itmeye”, “sıratı müstakim”den “nefsini ayaklar altına alma”ya,... her konuya değinilen Başbakanın bu konuşması, uzaktan bakanlar için “üstü kapalı”, hatta “Başbakan kime diyor bunları” denecek, ama muhatapları için apaçık, konuşmayı izleyenlerin ortak değerlendirmesi “Veda konuşması gibi” biçimindeydi!
BAŞBAKAN, ‘İSTİFA’YI ‘DÜŞÜNÜYOR’DU!
Ama, 2016 3 Mayıs’ına denk gelen salı günü herhangi bir günden uzun bir gündü ve o uzun günün akşamı Davutoğlu, AKP MKYK’yı topladı.
MKYK’da da Başbakan dışında sadece M. Ali Şahin’in kısa bir konuşması oldu. AKP MKYK’sının tarihindeki en kısa toplantısında Başbakan Davutoğlu da iki konuşma yaptı. Bu konuşmalar, gruptaki konuşmayla aynı içerikte, aynı “öfke”, “sitem” ve “kırgınlık” motiflerini taşıyordu!
MKYK toplantısının hemen öncesinde gazetecilerin, “İstifa edecek misiniz?” anlamındaki sorularına Davutoğlu’nun, “Henüz karar vermedim. Değerlendiriyorum” demesi ise, aslında Başbakanın “istifa etmeye karar verdiği” biçiminde değerlendirmelere yol açtı.
Başbakan için herhalde dün de uzun bir gündü. Gün boyu, hiç alışık olunmadığı biçimde hiçbir programı olmayan Başbakan adeta eve kapandı!
Başbakan ortaya çıkmadı ama gün boyunca da bakanlar, Davutoğlu ve Erdoğan çatışması konusunda gazetecilerin sorularına yanıt vermediler. Akşam saatlerinde saat 18.00’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştü. (Bu yazı yazıldığında bu görüşme henüz yapılmamıştı.)
Sizler bu yazıyı okurken o “görüşme” gerçekleşmiş olacak.
Ve; ya Erdoğan ve Davutoğlu yeni bir uzlaşma sağlayarak yollarına birlikte yürümeye karar verecek ya da Erdoğan Davutoğlu’nun yerine AKP’de bir başka kişiyi (Bu kişinin Binali Yıldırım olması kuvvetli muhtemel) getirmek için düğmeye basacak.
BAŞLICA POLİTİKALARDA ÇÖZÜMSÜZLÜK VE TIKANMA!
Ancak her iki durum da artık bugünden itibaren bu çatışmanın bittiği anlamına gelmeyecek. AKP’de kırılan fay, yerine yerleşip yeni dengeler oluşuncaya kadar irili ufaklı “sarsıntılar” sürecek. Yukarda sözü edilen uzlaşmanın olması ya da olmaması durumuna göre sadece çatışmanın araçları, yöntemleri, bir ölçüde de şiddeti değişecektir ama çatışma “baki”dir!
Çünkü sorun, Davutoğlu ve Erdoğan’ın kişisel sorunları olmadığı gibi (Her ne kadar Erdoğan’ın kişiliği ile ülke sorunlarının çözümü önemli ölçüde iç içe geçmiş olsa da), sorunların çözümüne ilişkin izlenen politikalar “Ya o ya ben!” denecek kadar, büyük ve sıcak sorunlar değil. Tersine bu iki zatın aralarında kimi konularda görüş farklılıkları olsa da bugüne kadar, “Hayli farklılık var” denilen konularda bile Başbakan bir iki adım sonra Erdoğan’a ayak uydurmayı başarmıştır!
Ama burada bu “farklılıkları” bir siyasi krize dönüştürmeyi zorlayan, ülkenin iç ve dış (yerine göre de ekonomi) politikalarındaki çözümsüzlüklerde gelinip dayanılan yerdir.
Bu çözümsüzlüklerin başlıcalarını Evrensel’in okurları biliyorlar ama bir kez daha yineleyelim:
- Kürt sorununun çözümünde askeri operasyonlarla girilen yolun çıkmazlığının görülmesi ve “dokunulmazlık”la ilgili girilen yeni aşamanın muhtemel yankıları,
- Laiklik ve inanç özgürlüğünün Alevi sorunu olarak biçimlenen boyutunda “muhafazakar toplum planı” doğrultusunda atılan adımların daha da büyütmesi,
- İfade ve basın özgürlüğü başta olmak üzere özgürlükler konusunda sürdürülen saldırıların beklenen sonucu alamamaları ve tepkilerin dünya ölçüsüne yayılması,
- “Yeni anayasa” ve “başkanlık sistemi” etrafında umulan birliğin sağlamada başarılı olunmaması, dış politikada konan hedeflerin olmazlığının ortaya çıkması,
- Dış politikada Suriye başta olmak üzere hemen her alanda çöküşün ortaya çıkması,
- Ekonomik politikalarda, 2009’dan beri aynı iddialar etrafında dolanılıp kalınması gibi başlıca politikalardaki tıkanma, AKP içindedeki “hizipler” çatışmasını ateşlemiştir.
DAVUTOĞLU, ‘PARALEL’ İLAN EDİLEBİLİR!
Ve bu çözümsüzlüklerden, tıkanmalardan doğan sorunlar, AKP’nin özgünlüğü içinde Erdoğan-Davutoğlu arasında bir çatışma olarak ortaya çıkmıştır. Erdoğan ve ekibi, Davutoğlu ve ekibini başarısızlıkların sorumlusu, “günah keçisi” olarak göstererek, nefes alınması amaçlanmaktadır. Dahası bu vesileyle de kendi stratejilerini yenilemeyi planlamaktadırlar.
Nasıl ki, 2006’dan itibaren her önemli sorundaki başarısızlıklar “paralel yapıya” yıkılarak Erdoğan ve partisi bütün bu sorunlarda sütten çıkmış ak kaşık, masum ve mağdur gösterilmişse, şimdi de biriken onca sorun ve tıkanan çözümler karşısında Erdoğan, Davutoğlu’nu sorumlu ilan ederek, kendisini bir kez daha “kusursuz lider” olarak sunmayı amaçlamaktadır. AKP’de “olağanüstü kurultay” ya da “erken seçim” bu gelişmelere göre gündeme gelecek görünmektedir.
Böylece Erdoğan ve ekibinin, başarısızlıklar için Davutoğlu ve ekibini suçlarken, kendileri için de “başkanlık sistemli bir anayasa” için “yüklerini” azaltıp yeni hamleler yapacaklarını umdukları anlaşılmaktadır. Eğer Davutoğlu bu süreçte direnç gösterirse de bundan sonraki adımın Davutoğlu ve ekibinin “paralel yapının AKP içindeki paralel uzantısı” ilan edilmesi de şaşırtıcı olmayacaktır. Ama bu aynı zamanda Davutoğlu, Gül, Arınç, hatta cemaat ilişkilerinin yeniden biçimleneceğine de karşı gelen bir süreç olmaya da adaydır. Ki, bunun olması için koşullar hayli elverişlidir; daha da elverişli hale gelebilir.
- Tek adam rejiminin fıtratında 'gönüllü ikna', özgürlük, adalet ve barış yoktur! 21 Nisan 2024 04:58
- İsrail’in İran’a ‘meşru müdafaa’ saldırısını açıkça ilan etmesi ne anlama geliyor? 18 Nisan 2024 04:58
- Cumhur İttifakının enkazını kaldırmayı Erdoğan'a bırakan Bahçeli siyasete ayar verme peşinde! 15 Nisan 2024 06:35
- Ekmek, barış, özgürlük ve adalet için 1 Mayıs'ın kitlesel ve yaygın örgütlenmesi zamanı 12 Nisan 2024 05:00
- Halk iradesine yönelik girişimlere karşı ortak mücadele ihtiyacı 04 Nisan 2024 05:00
- Ülkenin siyasi haritasını değiştirecek önemde bir yerel seçim! 02 Nisan 2024 04:50
- Yalan, dezenformasyon, tehdit… Her yolun mübah olduğu bir seçim sürecinin sonuna gelirken 30 Mart 2024 05:00
- Özak Tekstil işçileri ve BİRTEK-SEN’in asıl suçu ne? 27 Mart 2024 05:05
- Seçime 1 hafta kala AKP ve Erdoğan emekçilerle karşı karşıya! 24 Mart 2024 05:20
- Yüz binler alanlardan seslendi: Barış istiyoruz ve biz buradayız! 21 Mart 2024 05:45
- Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa! 19 Mart 2024 12:00
- İçinde Gazze olan sorular bile yasaklanırken NATO’ya ve AB’ye selam ne anlama geliyor? 16 Mart 2024 05:05