29 Nisan 2016 01:00

Tırlatma halleri: Katliamdan söz etmek devlete hakaretmiş

Tırlatma halleri: Katliamdan söz etmek devlete hakaretmiş

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Devletle dalga geçerek mücadele edilmez” diye uyarıyordu bir arkadaşım. ’90’lı yıllar. Faili meçhuller Anadolu’yu kırıp geçiriyordu. Demirel, Çiller, İnönü… Kürt hareketinin siyasallaşmasına destek verenlerle laikliği, sekülerliği, aydınlanmayı tutan cumhuriyetçiler Türk-İslamcı damardan çok uzak olmayan “derin” NATO tarafından, JİTEM, Hızbullah türü yarı-devlet destekli (derin) yapılar da oluşturarak kırılıyordu. Sivas-Madımak, Gazi saldırıları, kara para, banka, kumarhane kralları yönetici elitlerin bir kısmı ile, emniyetin bazı unsurları ile iç içe geçmişti. Devlet Güvenlik Mahkemeleri işin yargı ayağını oluşturuyordu. 12 Eylül’ün asker ağırlıklı anlayışı giderek belki Özal’ı da ortadan kaldıracak şekilde Özal’la sivil ayaklarını da oluşturmuş, aynı zamanda liberalleştirilmişti. İdeolojik ayağında İslamcılık önemli yer tutuyordu.
Aydın veya üniversitelerden biri kalkıp Kürtlere katliam yapıldığını iddia etmedi, böyle bir söylemde bulunmadı. Hele devlet böyle şeyleri zaten yapmazdı. Bu ülkede 12 Eylül darbesi yapılmadı, Susurluk hiç yaşanmadı. Kürt iş adamlarının listeleri birilerinin cebinde dolaşmadı, rüşvete katliama dönüşmedi.
Üniversitelerden birileri çıkıp Ensar’ın kaçak yurtlarında çocukların tecavüze uğradığını iddia etmedi, böyle bir söylemde bulunmadı. Azcık söylemeye kalkışanlar zaten vuruldu. Aksoy da, Üçok da, Mumcu da, Kışlalı da, Hablemitoğlu da katledildi.
Kilis’e de füze atılmıyor zaten, havadan düşüyor. IŞİD oluşturulmadı, silah taşıyan TIR’lar geçmedi, hepsi ilahi bir tecelli.
Arkadaşım uyarıyordu. Devletin en hafif hali on binlerce yıllık gelenek ve paylaşım dengeleridir diye. Devletin temelindeki “adalet” kavramı, Antik Yunan’da, Roma’da, Magna Carta’da olduğu gibi, kölelere değil, yönetici zümreler arasındaki “adalet”tir. Birbirinin payını yersen, derin NATO’nun payını Sarraf’la bir olur yersen, “adalet” bozulur. The Cemaat’in payını veya Erdoğan’ın payını yersen “adalet” bozulur. Askerin payını yersen “adalet” bozulur.
Adalette-paylaşımda yeni bir evreye geçmek bir devrimdir. Daha geniş kesimler, güçsüzler payını artırırsa daha ilericidir, yerleşik üst zümreler götürürse daha gerici bir devrimdir.
“Adalet” ile “eşitlik” üst zümrelerin kendi aralarındaki dengeleşimlerinden anlamını almakla birlikte “adalet” eşitliği değil, sistemdeki konumun eşitliğini (oranı, dengeyi) esas almaktadır. “Eşitlik” daha temel, bizatihi varoluşla ilgilidir, ön yargısız ayrımsız kadın erkek, genç yaşlı, yerli yabancı… Herkesi içine almaktadır.
AKP’nin adındaki adalet veya devletin adaleti var mı bilmem ama iktidarı sürdürme işlevindeki incelikler devletin en ince genetik kodlarına kadar işlemiş bulunuyor. Devlet dediğin “iktidarı” yerleşik iktidar ne kadar iyi sürdürülebiliyorsa, o kadar güçlüdür. Muhatap devlet ise çok ağır iktidar ilişkileriyle karşı karşıyayız demektir.
Mesele iktidarsa kendi özgül pozisyonlarını perçinlenme yönünde içsel kavgalarında bir avantaj sağlama hariç akademisyenlere destek olunmayacağı aşikardır.
Demokrasi, güçlülerin birbiri arasındaki bir uzlaşım yoludur, halkçı demokrasi ancak halkın da bir güce dönüşmesiyle mümkün olur. Yani demokrasi halkı güçlendirmez, halk güçlü olursa, emeği ile, beyni ile üretime katılanlar güçlenirse, demokrasi de güçlenir.
İktidar, halkın güç kazanmasını istemez. Örneğin sendika istemez, kooperatif istemez, olanı da sulandırmaya, kısıtlamaya bakar.
Russell, sosyolojinin ana temasının iktidar olduğunu ileri sürüyordu.
İktidarla mücadele zordur.
Iğdır’da, Akdeniz Üniversitesinde, Mersin Üniversitesinde, Mimar Sinan’da, Samsun 19 Mayıs’ta, Mardin’de… daha nicesinde arkadaşlarımız işiyle, aşıyla, hatta bedeni (tutsaklığı) ile bedel ödüyor.
Rektörlükler sözleşme yenilemeyerek neye hizmet ettiklerini, savcılık 301’den dava açarak neyi koruyup kolladığını biliyor mu acaba? Bildikleri için mi bilemedikleri için mi oralardalar?
İktidarla mücadele ağır suç halleri oluşturuyor. Devletin tüzel kişiliğinde iktidarın önemli işlevleri, özellikle de şiddet, baskılama, “silah kullanma” meşruiyeti tanımlanıyor.
Kilis’e, Yüksekova’ya, Sur’a füzeler düşmeye, her tarafta canlı bombalar patlamaya devam ediyor.
Devlet tırlatma noktasına gelmiş, dengeler bozulmuş, yeni duruma uygun daha dindar anayasaya, yeni zümrelere uygun dağıtıma kesin ihtiyaç var.
Hak verilmez alınır. Halkçı demokrasi, emekçi de hakkını alınca olacak. İşçi Bayramınız kutlu olsun.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...