15 Nisan 2016 01:00

Erdoğan'ın mizahla dansının faturasını kim ödeyecek?

Erdoğan'ın mizahla dansının faturasını kim ödeyecek?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bugüne kadar sadece iki kez odasına girdiğim Alman doktor, daha “Neyin var?” demeden “Sizin bu başkanınız ne yapıyor?” diye söze girdi sabah sabah...
Onun “Başkanınız” dediği Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan... Her ne kadar Alman vatandaşı olsak da, “Başkanla” derin görüş ayrılığımız bulunsa da, geldiğimiz ülke nedeniyle olup bitenler bir şekilde biz Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlilere de fatura ediliyor.
Doktorun asıl tepkisi, “Başkanı”ın başka bir ülkede yapılan mizaha gösterdiği tahammülsüzlük. “Neden gülüp geçmiyor?” diye sorduktan sonra peş peşe sıralıyor “Neden mizahı bu kadar ciddiye alıyor?”, “Bir de kalkıp Almanya’da dava açıyor”  diyor.
Soruların arasına  “Beni yanlış anlamayın, Türklere, Türkiye’ye karşı değilim”, “Kardeşim dört yıl İstanbul’da çalıştı. Ben de gittim, gördüm” cümlelerini serpiştiriyor.
Mizahta bir sınırın olması, bel altı ve onur kırıcı olmaması gerektiğine inanıyor. “Ama ne olursa olsun, mizah üzerinden tartışma bu aşamaya gelmemeliydi. Merkel açık tutum almalı, mizahın arkasında durmalı” diyor.
Kendisine, “Başkanın” Türkiye’deki akademisyenler, gazeteciler, aydınlar, Kürt halkı üzerinde kurduğu baskıyı anlatıyorum.
“Hepsinden haberim var” diyor.
Doktorun tepkisi, bugün milyonlarca Alman’ın fabrikada, okulda, hastanede, sokakta, mahallede, dükkanda, pazarda... gösterdiği tepkilerin muhtemelen en ölçülüsü.
Kim bilir Almanya’da yaşayan milyonlarca Türkiye kökenli emekçiyle Alman ve diğer uluslardan insanlar arasındaki “hiciv krizi” üzerinden daha neler neler konuşuluyordur...
“Kim haklı, kim haksız?” üzerinden nice hararetli tartışmaların yaşandığı kesin...
Çünkü, ülkenin birinci gündemi Erdoğan’ın ZDF Moderatörü Jan Böhmenmann’a açtığı dava ve mizaha açtığı savaş...
Televizyon kanalları, gazeteler, internet siteleri; nereyi açsanız karşınıza “Böhmenmann olayı” ve Erdoğan’ın tepkisi çıkıyor.
Yoğun tartışmalar nedeniyle Böhmenmann’ın bu haftaki programının çekimlerini iptal etmesi, kendisi ve ailesinin polis tarafından korumaya alınması işin tuzu biberi oldu.
Buraya kadar olup bitenlere baktığımızda, Erdoğan’ın “kendisi ve ülkesini savunma” adına yaptıkları Türkiye ve Türkler hanesine olumluluktan çok olumsuzluğa yol açtığı görülüyor.
Tahammülsüzlük itici bir hal almış, “diktatör” algısı daha fazla pekişmiş.
Başka bir değişle, Erdoğan’ın mizahla dansı şimdiden kendisi, Türkiye ve Türkler aleyhine işlemeye başlamıştır. Ama Alman halkı arasında Türkiye ve Türklere karşı var olan ön yargılar bir kez daha pekiştirilmiş durumda.
Hal böyle olunca, Erdoğan açtığı davayı hukuken kazansa ne olur...
Mizahçı Böhmenmann’a muhtemelen verilecek para cezası, belki Erdoğan’a hakaretin karşılıksız kalmayacağı görüşünü yayabilir ve Erdoğan herkesin korktuğu, hakkında konuşulurken, mizah yapılırken lafını tarttığı bir “başkan” olabilir. Peki ya Türkiye ve Türklerin görüntüsü ne olacak?
Anlaşılan o ki; bunlar pek umurunda değil. Varsa yoksa kendisi...
Bunu yaparken, amacının bazı sınırları test etmek olduğu da görülüyor. Bir taraftan Türkiye içinde ve dışında kendisini eleştirenlere gözdağı verirken, diğer taraftan kendi taraftar kitlesini daha fazla birleştiriyor.
Erdoğan’ın “hem suçlu hem güçlü” hale gelmesinde en büyük kabahat elbette Alman hükümeti ve Başbakan Angela Merkel’de. Çünkü, Extra 3’te söylenen şarkıya Ankara’nın gösterdiği gereksiz tepkiye gereken yanıt verilmediği için “Böhmenmann olayı” yaşandı. Merkel’in Davutoğlu’yu telefonla arayarak kendisinin de Böhmenmann’a katılmadığını söylemesi, Erdoğan ve ona akıl verenlerin iştahını kabarttı.
Gelinen aşamada “sığınmacılar krizi” üzerinden Almanya ve AB’yi sıkıştıran Erdoğan ve ekibi, şimdi yeni baskı ve pazarlıklar için fırsat kolluyor. Yakalamış olduğu fırsatı iyi değerlendirme niyetinde...
Bütün bu çıkar hesapları ve pazarlıklarda esas olarak iki ülkenin emekçileri, halkları arasında ön yargıların körüklendiği, bölünmelerin derinleştirdiği görülüyor.
Kısacası, Erdoğan’ın mizahla dansının faturası da emekçilere kesilmek isteniyor. Faturayı ödememenin tek yolu ön yargıları kırmak, birlik ve dayanışmayı güçlendirmektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...