29 Mart 2016 01:00

Hükümetten Alevileri bölmek için yeni bir hamle!

Hükümetten Alevileri bölmek için yeni bir hamle!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP Hükümetinin, bilmem kaçıncı “Alevi açılımı”nı önümüzdeki günlerde Meclise getireceği açıklandı. Başbakan Davutoğlu, önümüzdeki günlerde Aleviliğin nasıl önemli bir Anadolu kültürü olduğu, Alevileri ne kadar sevdiği üstüne hamasi bir “din kardeşliği” edebiyatı eşliğinde “Bir reform daha yapıyoruz” övünmesi arkasında “Nasıl bir Alevilik istedikleri” yanında “nasıl bir laiklik anlayışına sahip oldukları”nı da  bir kez daha gösterecek.

ALEVİ ‘KARŞI REFORMU’ GELİYOR

Yapılan açıklamalara göre bu AKP’nin karşı reformu şunları içeriyor:
1- Cemevleri ibadethane olarak kabul edilmiyor, “irfan merkezi” olarak görülüyor.
2- Cemevlerinin elektrik parasının Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ödenmesi, su paralarına ise sabit fiyat uygulaması yapılması için yasal düzenlemeler yapılacak.
3- Belediyeler imar planlarında arsa tahsisi konusunda çeşitli dini kurumlara olduğu gibi cemevlerine de arsa tahsisi yapacak.
4- Kimlerin “dede” olup olmadığına karar verecek, Alevilerin sorunlarını tartışacak bir “enstitü” oluşturularak, enstitünün başına 12-13 kişilik bir kurul getirilecek. Bu kurulda devletin 4 temsilcisi olacak, geri kalan üyeler ise Alevi konfederasyonları ve dedelerin temsilcilerinden oluşturulacak.
5- “Zorunlu din dersleri müfredatında “Ehlibeyt”e de yer verilecek!
Açıkça görülüyor ki, AKP Hükümeti; yok elektrik parası, yok su parası, yok cemevlerine arsa tahsisi, yok efendim kurul, enstitü... laf kalabalığı arkasında ipe un seriyor; “reform” adı altında bir karşı reform tezgahlıyor.
 
KRİTİK TALEP ‘CEMEVLERİNİN İBEDETHANE OLARAK KABUL EDİLMESİ’DİR!

Oysa Alevilerin belki yüzlerce yıldır, onu da bir yana bırakalım, son çeyrek yüz yıldır açıkça istediği taleplerin en öne çıkanı “Cemevlerinin devlet tarafından ibadethane olarak” tanınmasıdır. Çünkü böylece devlet Aleviliği, yasal bakımdan da onu diğer din ve inanç gurupları gibi resmen tanımış olacaktır.
Ancak AKP Hükümetleri bugüne kadar Alevilerin bu taleplerini umursamayarak, Aleviliği yeniden tarif etmeye kalkmış, Alevileri “ateist Aleviler”, “Alisiz Aleviler”...olarak bölmüş, Alevilik ayrı bir din mi, mezhep mi, kültür mü tartışmasına müdahil olarak, hatta bu tartışmayı kışkırtıp yönlendirmeye çalışarak, Alevileri karşıt gruplara bölmeye girişmiş modern “Hızır Paşa”ları, kullanarak bazı Alevi çevrelerini yanına çekerek diğerlerini dışlayacak manevralarla Alevilerin hiç olmazsa bir bölümünü yedeklemeyi amaçlayan bir “böl ve yönet” politikasını benimsemiştir.
Meclise getirileceği belirtilen düzenleme de AKP hükümetlerinin  önceki “alevi açılımı hamleleri” gibi bütünüyle Aleviliği tanımayan, onu yeniden tanımlamayı, bu vesileyle de Alevileri bölmeyi amaçlayan düzenlemedir.
Böylece Hükümet Aleviler içindeki küçük bir azınlığı oluşturan “Hızır Paşalar”la iş birliği içinde tezgahlanan bu son girişimiyle de Alevileri bölmek, kişisel ya da grupsal çıkarlarla bazı Alevileri (Bazı Alevi çevreleri) kendilerine bağlarken, Aleviler arasında giderek yükselen “gerçek laiklik” talebini söndürmeyi amaçlamaktadır.

İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ MÜCADELESİ LAİSİZM MÜCADELESİDİR!

1990’ların başında “Sünnilerle eşit hak talebi” ile, bir “Alevi hareketi” olarak başlayan Alevilerin, “Sünnilerle eşit haklara sahip olma” (Diyanette, sandalye isteme, dedelere maaş bağlanması, cemevlerinin camiler gibi desteklenmesi,...) mücadelesi, giderek “Laik Türkiye” mücadelesine dönüşmüştür.
Çünkü laisizm, devletin dine, inanç sorunlarına, dinlerin, mezheplerin devletin işlerine karışmamasıdır. Devletin bütün inançlarla eşit uzaklıkta durmasıdır. Yani laik devlet, devletin Alevilik tarifi, Sünnilik tarifi yapmadığı, herkesin istediği gibi inandığı ya da inanmadığı, dolayısıyla devletin imam, müftü atamadığı, diyanet işleri başkanlığının olmadığı, okullarda zorunlu din derslerinin verilmediği bir devlettir.
Aleviler, mücadele içinde ancak gerçek bir laik Türkiye’de kendi inançlarını özgürce yaşayabileceklerini görmüşlerdir.
Bu yüzden de Aleviler, “dedelere maaş”, “diyanette sandalye”, “cemevlerine maddi destek”, “Zorunlu din derslerinde Ehlibeyt’e de yer verilmesi”... gibi rüşvetlere kanmamışlar, “Biz devletten para, pul, makam istemiyoruz, gerçek laiklik istiyoruz. Bunun ilk adımı olarak da “Devletin cemevlerinin ibadethane olduğunu kabul etmesini istiyoruz” demektedirler.

LAİSİZM OLMAZSA DEMOKRASİ DE OLMAZ!

Nitekim İslam ülkelerinde yayılan mezhep çatışmalarının iç savaşlara dönüşmesi de göstermektedir ki, bu ülkelerde mezhep çatışmalarına son verilmesinin tek yolu da laisizmidir. Bu yüzden de laisizm birer birer ülkelerdeki çatışmalara son verilmesinin yanı sıra bölge ülkeleri arasındaki çatışma ve gerilimlere son verilmesi için zorunlu bir ilke haline gelmiştir.  
Gerek Türkiye’de gerekse bölgede artık laisizm sadece Aleviler, Şiiler ya da azınlık diğer mezhepler ve dinler için değil demokrasiden, özgürlüklerden yana olan herkes, her çevre, bütün sosyal sınıf ve tabakalar için belirleyici önemdedir.
Kısacası bölge ülkelerinde ve Türkiye’de gerçek bir laisizm talebi, demokrasi mücadelesinin en önemli bileşenidir; dahası olmazsa olmazıdır!
Bu yüzden de bugünlerde sıkça gündeme gelen “barış ve demokrasi cephesi” girişimleri içinde “laik Türkiye” talebi çok somut ve yakıcı, herkesi birleştirecek en önemli taleplerden birisi olarak öne çıkmaktadır; çıkması da gerekir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...