25 Mart 2016 01:00

Gerçekler karartılamayacak

Gerçekler karartılamayacak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Son günlerde ülkede ve dünyada gündemin ilk sırasında peş peşe patlayan bombalar bulunuyor. İşinde gücünde sıradan insanları hedef alan saldırılar dünyanın her tarafında ve her dilinde terör eylemi olarak adlandırılır. Bu tür eylemlere başvuranlar kendilerini hangi “haklı gerekçelere” dayandırmak isterlerse istesinler genelde kendi davalarına zarar verirler. Ankara Kızılay’daki son terör saldırısı da bu tür eylemler içerisinde yerini almış durumda. Bu eylem, Kürtlerin haklı mücadelelerini karalamak için geniş bir çevre tarafından, farklı gerekçelerle artık bolca kullanılıyor.
Kürtlerin ayrı bir halk, ulus olmaktan kaynaklanan, karşılanması için ileri sürdükleri kendi ana dilinde eğitim, özerk yönetim gibi en doğal talepleri ve temel haklarını inkar eden ve bu temelde verilen mücadeleyi şiddet, kan ve terörle bastırılmasına destek veren gerici faşist odakların amaçları zaten belli. Onlar tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan nakaratını tekrarlayıp duruyorlar. Bunların “Evet bunlar olabilir ama şöyle olsun, şöyle tarif edilsin” diyen yumuşak bir muhalefete bile tahammülleri bulunmuyor. Zorla boyun eğdirme, bunun için şehirleri yakıp yıkma onlar açısından artık olağan karşılanır işlerden.
Bir de bu terör eylemini eleştirmekle başlayan ama bu eleştirisini genelde yaptıkları gibi Kürtlerin verdikleri mücadeleyi mahkum etme noktasına vardıran “solcular, ilericiler” bulunuyor. Bunlar gizli, açık şovenist bir platformda bulunuyorlar. Kürt Siyasi Hareketinin şu ya da bu taktiğini, yaklaşımını eleştirmekle -kuşkusuz bunlar genel olarak eleştirilemez konular değildir- başlayıp, bu hareketin gericiliğin, emperyalizmin aleti olduğuna vardırıp sözlerini noktalıyorlar. Bunlar açısından ezilen ve hakları inkar edilen bir halkın talepleri ve mücadelesi, bugün onların uğradığı zulüm hiç bir şey ifade etmiyor.
Son gelişmelerin de etkisiyle zaten zayıflamış bulunan demokratik muhalefet böylece kendi mevzisini daha geriden kurmaya başlayınca, bunun sonucu olarak gericiliğin ve devletin genel bir “teröre karşı mücadele” kampanyası geniş halk kitleleri üzerinde daha etkili oluyor. Kuşkusuz böyle olmasında patlatılan bombaların sadece masum insanları değil, onlarla birlikte demokratik muhalefeti de vurmuş olmasının ayrı bir etkisi bulunuyor. Bu durum elbette demokratik muhalefetin işini zorlaştıran bir etken olmaktadır.
Ancak durum ne kadar zor olursa olsun gerçeklerin üzerinin örtülmesine karşı ve demokratik hak ve özgürlüklerin kazanılması için, barış için mücadelenin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi gerekiyor. Artık şu gerçek açık seçik ortaya çıkmıştır; Kürt illeri yakılıp, yıkılırken, öldürülenlerin bile hesabı tutulamazken ülkenin batısında sokaklarda rahatça gezmek olanaklı olmamaktadır. Bu zemin isyanı, şiddeti, terörü beslemekte ve büyütmektedir. Bugün Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin izlediği çizgi ülke içinde ve komşularında militarizmi, şiddeti ve terörü tırmandıran bir çizgidir. Ama fatura Kürtlere, Türklere, Araplara ve diğer halklara çıkarılmaktadır. Ama son Newroz’da da görüldüğü gibi Kürt halkı taleplerinden asla vazgeçmeyeceğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Ayrıca şu gelişme kesinlikle tesadüfi değildir: Devletin artan şiddeti büyük sermayenin işçi sınıfına ve emekçi kitlelere yönelik saldırılarını da tırmanışa geçirmiştir. İşçi sınıfının ve emekçi halkın en temel kazanımlarına el uzatılmakta, bunlar gasbedilmeye çalışılmaktadır. İşçi sınıfının en ileri kesimleri şimdi bir mücadele mevzisi kurmaya çalışmaktadır. Bu durum işçi, emekçi hareketinin genişlemesi için bir olanak sunarken, aynı zamanda demokratik muhalefetle birleşme ve daha güçlü bir mücadele cephesi örmeye de zemin hazırlamaktadır. Bugün eğer devletin ve sermayenin saldırılarını püskürtmek olanaklı olacaksa, bunun tek yolu birleşik bir mücadele örebilmeyi başarabilmekten geçiyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa