09 Mart 2016 01:00

Üreticilerin tepkileri ve ‘ek zam’ mücadelesi

Üreticilerin tepkileri ve ‘ek zam’ mücadelesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İki ay kadar önce gürültülü bir çıkış yaparak, gıda maddelerinin yükselişine savaş açtığını söyleyerek, et ve ekmekten başlayarak fiyat artışlarını önleyeceklerini iddia eden Tarım Bakanı Faruk Çelik’in son günlerde sesi çıkmaz oldu.
Tarım Bakanının sesi kesildi ama “ek zam” talebiyle sahneye çıkan işçilerin arkasından üreticilerin de sahneye çıkmaya başladığına tanık olduk; daha da olacağız görünüyor.
-    Domates üreticileri, ürünlerinin kendilerinden 50-60 kuruşa alınıp İstanbul’da 3-6 TL’ye satılmasını protesto etmek için domatesleri yollara döktü.
-    Süt üreticileri üreticiden 80 kuruşa alınan sütün marketlerde 3-3.5 TL’ye satılmasına karşı çıkarak sütleri ırmağa döktüler.
-    Fındık üreticileri ise geçen yıl 16 lira olan fındık fiyatını tüccarın 9 TL’ye düşürmesini (marketlerde 45-50 TL) protesto ediyorlar.
-    Patatesi üreticiden 30-40 kuruşa alıp depolayan aracıların depolarında 600 bin ton patates var ama, pazarda patatesin kilosu 1.5 TL’nin altına düşmüyor. Ama bu spekülatörler bir de patates için “Elimizde kaldı, çürüyecek!” diye “devlet desteği” istiyor.
-    Stokçu tüccarın üreticiden 40-50 kuruşa topladığı kuru soğanın pazardaki fiyatının 3.5 TL’yi bulması da tepkiyle karşılanıyor.
-    ....

GIDA FİYATLARININ DURDURULAMAYAN YÜKSELİŞİ!

Bunlar sadece son birkaç günde gündeme gelen tepkilerdir. Gerçek ise daha vahim. Çünkü etten ekmeğe, peynirden yağa, kuru fasulyeden bulgura, pirince hangi gıda maddesine el atsanız üç aşağı beş yukarı aynı tablo ile karşılaşıyorsunuz. Üreticiden üç otuz paraya toplanan gıda maddelerini stoklayan ya da doğrudan pazara süren tüccar, simsar, toptancı... adına ne derseniz deyin aracılar, aralarında anlaşarak; “Üretim azaldı”, “Kar yağdı”, “Don vurdu”, “Dolu vurdu”... gibi her gerekçeyi kullanarak bu gıda maddelerinin fiyatlarına zam üstüne zam yapmaktadırlar.
Ve kimse de bunları durdurmamaktadır. Daha doğrusu ne merkezi hükümet ne de yerel yöneticiler, “Bu fiyatlar neden durmadan uçuyor?” dememektedirler. Diyenler ise dedikleriyle kalmamaktadır!
Nitekim Tarım Bakanı Faruk Çelik, gıda fiyatlarındaki yükselişi engelleyeceği ve “Makul düzeye indireceği” iddiasıyla sahneye çıkmış ama et tüccarlarına ve fırıncılara bile güç yetirememiştir.

ÜRETİCİLER VE HALK MAĞDUR!

Bu tablonun iki mağduru var.
Birinci mağdur elbette bu malları tüketmek için satın almak zorunda olan emeği ile geçinen işçiler, emekçiler, emeklilerdir; bütün bir halktır! Milyonlarca tüketici ne gıda güvenliği ne de fiyatlar üstünde hiçbir inisiyatife sahip değildir.
Bu tablonun ikinci mağduru ise; gıda maddeleri (gıda sanayicileri değil) üreticileridir. Sürekli artan mazot, ilaç, tohum, gübre fiyatları (bu sanayi tekelleri) karşısında tamamen korumasız olan ve devlet tarafından da ÖTV, KDV ile sıkıştırılan üreticiler, aracıların aralarında oluşturdukları anlaşmalı fiyatlarla ürün fiyatlarını en aşağıda tutmaktadırlar. Üreticiler örgütsüz oldukları için de tepkilerini ancak yerel olarak bir araya gelip ürünlerini yollara dökerek göstermektedirler. Kısacası üretici, devlet ve üretime hiçbir katkısı olmayan, çoğu zaman sadece kağıt üstünde alıp satan aracının (tüccar, spekülatör, kabzımal...) kıskacındadır!

MÜCADELENİN ZEMİNİ GENİŞLEDİ

Bu vurguncu takımı, organizedir, “serbest rekabet”, “piyasa ekonomisi” adı altında kendine meşruiyet sağlamaktadır. Elbette ki, “aracılık” mevcut ekonomik sistemin bir “bileşeni”, hatta olmazsa olmazıdır! Bu yüzden aracıların kaldırılması mücadelesi sisteme karşı bir mücadeleyle birleştiği ölçüde anlamlı olacaktır.
Bugün olan; son beş yıldır bütün dünyada düşen gıda fiyatlarının Türkiye’de neden yükselmeye devam ettiğinin sorgulanmaya başlanmasıdır. Daha önemlisi ise, bu sorgulamayla birlikte bir yandan üreticilerin öte yandan da tüketiciler olarak geniş emekçi çevrelerin yavaş yavaş, “Ek zam”, “Başlıca tüketim mallarına yapılan zamların geri alınması”, “Fiyatların kontrol altına alınması ve denetlenmesi”, “Aracıların, spekülatörlerin ortadan kaldırılması”... gibi talepler etrafında bir mücadeleye yönelmiş olmasıdır.
Ve bu talepler, bir avuç para babası ve spekülatör dışında tüm halk kesimlerinin talebidir! Bu da bu alandaki mücadelenin zeminini olağanüstü genişletmektedir.

‘DAHA İYİ YAŞAMA MÜCADELESİ’NİN BİR PARÇASI

İşçiler bu yıl ilk kez yaygın biçimde artan fiyatlar karşısında “ek zam talebiyle” sahneye çıkmışlardır.
Yine işçi ve emek çevrelerinden “Zamların geri alınması” talebi, ek zam talebiyle de birleşmektedir. Dahası gıda maddelerinin fiyatlarının kontrol altına alınması, aracıların ortadan kaldırılarak üretici ile tüketici arasındaki spekülasyona son verilmesi... gibi talep ve önerilerin emekçiler arasında olduğu kadar, sistemin iktisatçıları ve politikacıları arasında da tartışmaya açılmış olması bu alandaki mücadelenin örgütlenmesi için yeni ve geniş bir zemin oluşturmuştur.
Açıkça görülmektedir ki, gıda maddelerinin fiyatlarının kontrolü ve bu maddelere yapılan zamların geri alınması mücadelesi, işçi sınıfı ve emekçilerin ‘ek zam’ mücadelesinin, dahası “Daha iyi yaşama mücadelesi”yle ve ücretlerin korunmasıyla sıkı bağlantılı bir mücadeledir. Bu yüzden de sınıfın özellikle örgütlü kesimlerinin (sendikaların) gündeminde layık olduğu biçimde yer alması gerekir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa