09 Mart 2016 01:00

Kudretli yasak yasaklı şefkat

Kudretli yasak yasaklı şefkat

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yazının başlığında ipotek kelimesini göremeyebilirsiniz ama bu ipoteklendirmenin araçlarından biri olan yasaklardan söz edeceğim bu hafta. Yasak kelime anlamı itibariyle genel olarak olumsuz ve itici olarak algılanır.
Sözlükte, yasak, bir işin yapılmasına karşı olan yasal veya yasa dışı engel olarak tanımlanmış. İkinci anlamı da yapılmaması istenmiş olan, yok, memnu, haram olan, anlamında… Hatta Falih Rıfkı Atay’ın eserlerinden birinden örnek cümle kullanılmış, anlaşılsın diye bu anlamı, Türk Dil Kurumu sözlüğünde: “Bizim çocukluğumuzun şiirlerinde neşe yasak denecek kadar ayıptı”. Bu örnek, bu yazının amacı açısından önemli... Hani bazı toplumlarda bazı duyguları göstermek ayıptır ve bu duyguları göstermek neredeyse zaaf sayılır ya… Çocuğa sevgi göstermek, hele bir de babanın çocuğuna sevgisini göstermesi pek gözlemlenen bir şey değildir ya… Bu anlamda çok yerinde bir örnek cümle olmuş, Atay’ın cümlesi. İktidar sahibinin onayı olmadan neşelenmek de pek hoş karşılanmaz. Sözlüğe göre, yasağın diğer anlamları da şunlar: “Köy kıyısında, çitle çevrilmiş küçük tarla; ev yanında, çitle çevrilmiş küçük bahçe; ev dışında üstü yağmura karşı kapatılmış yer; korunmuş, girilmesi yasak orman, koruluk”.  Yani bir tür kapatma, sınırlandırma, engelleme durumu söz konusu bütün anlamlarda. Bunlara göre, yasağın mantıklı, işlevli bir amacı olabilir, bazı durumlarda gerekli olabilir. Örneğin bazı yasaklar toplum tarafından ilişkileri düzenleyici kurallar olarak da insanların karşısına çıkabilir. Ama patolojik, yani hastalıklı boyuta da varabilir yasaklar, işlevi yoksa, baskıyı temsil ediyorsa… İktidar ya da kudret sahibi kişi, yasağı veya kuralı kendisini tatmin etmek, iktidarını perçinlemek veya hoşlanmadığı ve kendi kudreti açısından uygun görmediği bir şeyi engellemek, sınırlandırmak için koymuşsa o yasak patolojik veya hastalıklı bir yasaktır.
İşte yasağın bu boyutu ipoteklendirici bir işleve sahip olur. O yasak veya kural, temelsiz, işlevsiz, herkesin bilgilendirilmiş rızası olmadan konulmuş bir yasak veya kural olur. Yasağı/kuralı koyanın hastalıklı yönü ortaya çıktığı gibi buna maruz kalanların da hastalıklı tepkiler geliştirmesine yol açabilir. Bunun içine doğan çocuklar da, sanki bu yasaklar/kurallar normal insana özgüymüş gibi algılayabilirler. Okul da iktidarın ideolojik aygıtı olduğu için bu tarz yaratılmış yasaklar/kurallar okulda da hüküm sürer. Böylece haftalardır sözünü ettiğim ipotekli kimlik okul destekli olarak gelişmiş olur.
Bu türden yasaklar/kurallar koyma yatkınlığı gösteren bir iktidar, kudretli padişah, sultan, kral, siyasi iktidar, tabii ki şefkat, sevgi gibi kavramlar üzerinde de hakimiyet kurmaya çalışır; devletin, yönetici iktidarın, vs. yeri geldiğinde kudretini, yeri geldiğinde de şefkatini göstermesi gereken bir yapıya sahip olması gerektiğini iddia eder. Tam da bizim topluma özgü bir şey, ama daha çok da eski kutsal devlet anlayışına özgü bir düşünüş şekli… Aynı zamanda sosyokültürel dinamiklerin devlet anlayışına yansımış hali…
İnşaat alanına girmenin tehlikeli olduğu uyarısının yanına yasak olduğunu eklemek de bu sözünü ettiğim hastalıklı iktidara özgüdür, kadının statüsüne önem verdiğini söyleyip dünya emekçi kadınlar gününün kutlanmasını yasaklamak da… Teneffüslerde koridorlarda dolaşmayı yasaklamak, teneffüslerde ses çıkarılmasını yasaklamak, teneffüslerde şarkı söylenmesini yasaklamak, teneffüslerde top oynanmasını yasaklamak, vs… Bunlar da, iktidarın ideolojik aygıtından bunalıp bir nefes almak için teneffüse (malum, teneffüs solunum, demek) çıkan çocuklara konulmuş yasaklar… Biliyorsunuz, okul ortamında neşe ve sevinç halini abartılı (Abartılı da ne demekse…) göstermek de yasaktır. Tıpkı ikinci paragrafta, Falih Rıfkı Atay’ın örnek cümlesinde olduğu gibi…
Şefkat, sevgi, ilgi karşılıksız ve koşulsuz olarak verilmeli. Bunun koşula bağlanması gerektiğini düşünen kudretli iktidar (baba, devlet, vs.) koyduğu yasaklarla kudretini gösterdikten, meşru şiddet aygıtlarıyla korkuttuktan, sindirdikten sonra, sevgiye, ilgiye, şefkate muhtaç hale gelene kollarını açtığında aslında yarattığı zaaftan yararlanan bir konuma geçmiş olur. Üstelik de sevgi, ilgi ve şefkat göstermenin bazı durumlarda zaaf olduğunu iddia ederek yapar bunu. Bu durumda da mesaj şudur: “Döverim de, severim de…”; “Dövme yetkisi de, sevme yetkisi de benim elimde…”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa