12 Şubat 2016 01:00

İki madde olmadan olmaz!

İki madde olmadan olmaz!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan Davutoğlu, Kürt sorununa çözüm adına açıklanan sayısız plandan birini daha geçtiğimiz günlerde Mardin’de açıklamıştı. Planda sade suya tirit babında on madde var, ama asıl olması gereken iki madde yok! Olmayanlar, ana dilde eğitim ve Kürtlerin kendi kaderini kendilerini tayin etmesinin bir biçimi olan demokratik özerklik. Bunların olmaması demek Hükümetin, Kürt sorununun çözümüne ilişkin bir planının ve niyetinin olmaması demek. Yani Batı cephesinde yeni bir şey yok!
Ama demokratik özerkliğe karşı olan sadece AKP Hükümeti değil. Bazı solcularımız da demokratik özerkliğe fena halde karşılar. Kimisi iyi niyetli eleştirilerle bu tür bir özerkliğin neoliberal ekonominin sınırları dışına çıkamayacağını yazıyor, kimisi ise bunun emperyalizmin bir projesi olduğunu (Belek, Sol), üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti olmadan, demokrasi ve özgürlüğün mümkün olmadığını kanıtlamaya çalışıyor. Oysa sorun bütünüyle farklı bir içeriğe sahip ve bu görülmeden, dikkate alınmadan bu konuda doğru bir şeyler söylemek olanaklı değil.
Görülmeyen şu: Kürt sorunu ezilen ve ezen ulus bağlamında değerlendirilebilecek bir sorun ve Kürtler ezilen ulus durumunda. İstedikleri siyasi olarak kendi kaderlerinin kendileri tarafından belirlenmesinin tanınması. Peki bunu kimden istiyorlar? Emperyalizmin sadık müttefiki, tekellerin çıkarlarının savunucusu ezen ulusun devletinden. Demokratik özerkliğin siyasi olarak tanınması olanaklı mı? Çağımızda siyasi olarak kendi kaderini tayin olanaklı ise bu da olanaklı. 1900’lü yılların başından beri siyasi olarak kendi kaderinin tayininin olanaksız olduğunu kanıtlayan tek bir örnek bile ortada yok! Açıkçası siyasi olarak bu kesinlikle olanaklı. Kürtler için demokrasi ve özgürlüğü kazanmanın anlamı da bu.
Ama solcularımızı bu kesmiyor. İşin içine bunun ekonomik olarak olanaksızlığını kanıtlamayı da sokuyorlar. Yani Marksizmin ulusal soruna bakışında dümeni Rosa Luksemburg’a ve emperyalist ekonomizme doğru kırıyorlar. Gazeteler dolusu makaleler, dergiler bunun olanaksızlığını kanıtlamak için dolduruluyor. Oysa ezen ulus sosyalistlerinin açık seçik şunu söylemesi ve savunması gerekiyor: Çağımızda ulusların kaderini tayin hakkı siyasi olarak olanaklıdır ve bu siyasi demokrasinin bir sorunudur. İşin içine bunun ekonomik olarak olanaksız olduğunu kanıtlamayı sokmak ve bu talebe karşı çıkmak, sadece işleri karıştırmak değil, dümeni bazen utangaç, bazen açıkça sosyal şovenizme doğru kırmaktır. Ezen ulus sosyalistleri ve solcuları açısından durum böyledir.
Kürtlerin demokratik özerkliğin siyasi olarak tanınması durumunda kendi iç yönetimlerini, ekonomilerini nasıl düzenleyecekleri ise bütünüyle ayrı bir sorun ve bu asıl olarak onların kendi sorunu. Ama ortaya koydukları programlar onların ilerici ve halkçı bir ekonomi kurmak istediklerini ortaya koyuyor. Tekellerin egemenliğine karşı komünal bir ekonomi kurmak istiyorlar. Tekellerin Kürdistan’dan tasfiyesi, bu önlem kapitalizmin bütünüyle dışına çıkmasa da antikapitalist ve ilerici bir önlemdir. Ayağa kalmış bir halkın kendi tepesinde büyük patronları ve ağaları tutmaya devam edeceğini düşünmek için ortada bir neden bulunmamaktadır. Bu ayrışma şimdiden bile gözle görülür hale gelmektedir.
Diğer taraftan genel olarak Türkiye’de demokratik bir devrimin yapacağı temel işlerden birisi de tekellerin tasfiyesidir. Bu önlem bütünüyle kapitalizmin çerçevesi dışına çıkmak anlamına gelmez ama onun bütünüyle tasfiyesi için yolu açmış olur. Yani kapitalizmin başı gövdesinden ayrılmış olur. Ötesi işçi sınıfının ve emekçi halkın hazırlık derecesine ve kararlılığına kalmıştır. Bitirirken açıkça vurgulamak gerekiyor ki, ortada şöyle bir durum var: Hükümet olması gereken iki maddeyi tanımıyor, bazı solcularımız da bin dereden su getirerek bu ikiden birini tanımıyor! İlginç bir durum değil mi?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...