Akademisyenlerin barış bildirisi
Fotoğraf: Envato
Akademisyenler, bir insan hakkı olan barış hakkı için, “Bu suça ortak olmayacağız” başlığı ile, 11 Ocak 2016 tarihinde 1128 imzalı, beş paragraflık bir bildiri yayımladı.
Resmi tepki, ölçüsüz oldu. Ne ifade özgürlüğüne, ne üniversitenin özerkliğine, ne de yargının bağımsızlığına saygı gösterildi. Akademisyenlerin fikirlerine ve çağrılarına, hakaret ve tehditlerle, gözaltılarla, cezai soruşturmalarla, işten atma ve uzaklaştırmalarla cevap verildi. Bildiri, terör örgütünü övmek, terörü teşvik etmek, propagandasını yapmak olarak nitelendirildi.
Adının bile anılmadığı bir şey nasıl övülmüş, şiddeti teşvik etmiş ve propagandası yapılmış olabilir?
Basında, konuya ifade özgürlüğü ve barış hakkına saygı çerçevesinde yaklaşanlar oldu. Bildiri’de PKK’ye eleştiri yöneltilmemiş olmasını eksiklik olarak değerlendirenler oldu. Objektiflik ölçütünü hatırlatanlar oldu. Olabilir, böyle de düşünülebilir.
Ayrıca Bildiri’yi, hangi cümle ya da kelimeyle olmuş, kanıt göstermeden, şiddeti meşrulaştırıyor diye eleştirenler de oldu. Siyaset felsefesinde, “Korkuluk adamlar stratejisi” denen bir davranış var. Siz bir senaryo yazarsınız; yazdığınız senaryonun zayıf yanlarını bilir ve o noktalardan senaryoya saldırırsınız. Bildiri metninde ne silahlı siyasi bir hareketin adı geçiyor, ne şiddete övgü var, ne propaganda, ne de şiddeti meşru gösteren bir ifade… Ama, olduğu varsayılarak akademisyenler eleştirilebiliyor.
Akademisyenlerin Barış Bildirisi’nin altındaki imzalarda farklı disiplinlerden çeşitliliği görüyorsunuz.
Tıp, hukuk, mühendislik, mimarlık, sinema, tiyatro, siyaset bilimi, uluslar arası ilişkiler, iletişim, gazetecilik, tarih, sosyoloji, psikoloji, iktisat ve benzeri daha birçok bilim ve sanat disiplininden bilim/sanat insanı imza atmış…
Barışı talep ediyorlar; hükümete görev ve sorumluluklarını hatırlatıyor ve uyarıda bulunuyorlar. Topluma da taahhütlerde bulunuyorlar.
Devlet ve hükümete, insan ve yurttaş olarak seslenmelerinin genel nedenleri yanında somut bir durum ve belgelere dayalı olarak nedenleri var.
İHD İnsan Hakları Akademisi de “Barış istemek suç değil” başlıklı basın açıklamalarında bu konuya dikkat çekmişti (http://www.ihd.org.tr/baris-istemek-suc-degil/).
Hatırlayalım. Yakın tarihte, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümü konusunda şöyle gelişmeler yaşanmıştı: Türkiye Büyük Millet Meclisi, 10 Temmuz 2014 tarihinde 6 maddelik 6551 sayılı yasayı kabul etmişti. Yasa, Resmi Gazete’de 16 Temmuz 2014 tarihinde yayımlanmıştı. Yasa, “Çözüm Yasası” olarak biliniyor. Meclis, böylece iradesini ortaya koymaktaydı.
Bakanlar Kurulu da bu yasanın gerektirdikleri konusunda görevli ve yetkili kılınmıştı.
Bakanlar Kurulu, yasanın gerektirdiklerinin yerine getirilmesi doğrultusunda 1 Ekim 2014 tarihinde, lütfen dikkat, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan kararı almıştı. Bu kararda, çözüm süreci için Bakanlar Kurulu’nun görevlendirildiği vurgulanmaktaydı.
Bakanlar Kurulu, 11 başlık altında, ekonomik, sosyal, hukuksal, siyasi, kültürel tedbirlerin alınmasını karar altına almıştı.
Barış konusunda atılmış olumlu adımlar bunlar.
O 11 başlıktan birisi, (g) başlığıdır. Der ki, “g) Sorunun parçası olan aktörlerle temas, diyalog ve benzeri çalışmalar” yapmak.
Akademisyenler de zaten Bildiri’nin dördüncü paragrafında bunu söylüyorlar.
Hükümete hatırlatmada ve talepte bulunuyorlar.
Kürt sorununu barışçıl ve demokratik çözüme kavuştur! Barış için gerekli adımları at!
Beşinci paragrafta devletin vatandaşa uyguladığı şiddetin sona ermesini istiyorlar.TİHV açıklamıştı geçenlerde. Son beş ayda 198 sivil, 39’u çocuk, 29’u kadın, 60 yaşın üzerinde 27 insan öldürülmüş.
Biliyoruz, ayrıca çatışmalarda yüzlerce insan yaşamını yitirmiştir. Yakılan, yıkılan evleri, dükkanları, katledilen hayvanları da unutmayalım.
Akademisyenler, son paragrafta barış için temaslarının da “durmaksızın” süreceğini taahhüt ediyorlar.
Demokrasilerde hükümetler “hesap verme” mevkiindedirler; fikrini söyleyen ve talepte bulunan yurttaşa “hesap sorma” mevkiinde değil.
Akademisyenler haklıdır.
- Barış istemek suç değil!
- Sonrası... 22 Haziran 2023 04:20
- İnsan hakları standartları ve değişim 15 Haziran 2023 04:10
- İnsan haklarının korunması sorunu 08 Haziran 2023 04:21
- Yeni bir güne uyanabilmek: Yaşamak! 01 Haziran 2023 04:21
- AYM kararlarına uyum ve uygulama sorunu 25 Mayıs 2023 04:22
- PKK ve ETA'nın savaşı ve aileler 18 Mayıs 2023 04:19
- Yeşil Sol Parti Çankaya'dan: Sekiz paragrafta atılacak devrimci adımlar 11 Mayıs 2023 04:41
- AİHM kararlarına uyum göstermek 04 Mayıs 2023 04:19
- Hukukun üstünlüğü ve demokrasiye saygı ihtiyacı 27 Nisan 2023 04:21
- Devletin savaş harcamaları üzerine 20 Nisan 2023 04:18
- Cumartesi Annelerinin toplanma özgürlüğü, polis ve Anayasa Mahkemesi 13 Nisan 2023 04:01
- Yeni dönem mi? 06 Nisan 2023 04:21