23 Ocak 2016 00:59

Böyle kardeşlik olur mu?

Böyle kardeşlik olur mu?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Suriye krizine siyasi bir çözüm bulmak” için yapılan “Viyana Anlaşması”yla ilgili süreç ilerliyor. Ama süreç, “ateşkes” ve sonrasındaki gelişmeler için “Hangi örgütlerin, hangi kesimlerin masada yer alacağı” tartışmasında tıkanmış görünüyor. Tıkanmayı yaratanın da Türkiye’nin PYD ve YPG’nin “Terörist örgütler olduğu” gerekçesiyle masada yer almasına karşı çıkması olduğu anlaşılıyor.

Başbakan Davutoğlu hem Londra’da hem de Davos’ta yaptığı konuşmalarda PYD’nin masada yer almasına Türkiye’nin karşı olduğuna özel vurgu yaptı.

PYD’YE 'TERÖRİST' DİYEN TEK ÜLKE

Davutoğlu, PYD ve YPG’nin “masada” olması için Rusya’nın çaba gösterdiğini söyleyerek, batılı ülkeleri arkasına almak istiyorsa da PYD’nin masada olmasını Rusya’nın istediği tezi gerçeğin sadece yarısı olabilir. Çünkü, PYD’nin masada olmasını Rusya kadar ABD ve batılı emperyalistler de istiyorlar. Çünkü, Suriye’deki gerçekleri az çok takip eden herkes bilmektedir ki, Suriye toprakları üstünde IŞİD’e karşı mücadele edebilecek tek güç (rejim güçleri yanında) PYD ve YPG’dir. Bu yüzden de “Suriye krizine siyasi çözüm”den yana olan herkes, isterse sözde bunu savunsun, inandırıcı olacaksa, PYD ve YPG’nin masada olmasını isteyecektir, istemektedir de.

Bu rasyonel gerçeğe karşı çıkan tek ülke Türkiye’dir. Tabii Suudi Arabistan ve Katar gibi kimi ülkeler de “Türkiye’nin hatırına” bu teze destek verebilir.

ABD VE RUSYA PYD VE YPG MASADA OLMALI!

Başbakan Davutoğlu, Londra ve Davos’ta kürsüyü PYD’nin ve YPG’nin terörist örgütler olduğu ve kurulacak “masada” olmaması gerektiğine dünyayı ikna etmeye çalışırken, Rusya ve Suriye rejiminin askeri uzmanlarından oluşan 100 kişilik bir uzman heyetinin Kamışlo’ya geldiği haberi de basına yansıdı.
Gelen haberlerde, bu heyetin gelme amacının ise; Rojava’nın Cezîre Kantonu’nun merkezi olan Kamışlo’daki havaalanını Rusya savaş uçaklarının kullanması ve bölgedeki askeri harekatın yönetim merkezi olarak yenilenmesi ile ilgili olduğu belirtiliyordu. Nitekim, “Rus askerinin sınıra dayandığı” haberlerinden telaşa kapılan Mecliste hükümet, Rusya’nın girişimini doğruladı. Ama bu girişimin ciddiye alınacak bir şey olmadığını söyledi. Başbakan Yardımcısı Türkeş, söylediğinin inandırıcılığını artırmak için olacak, Rusya’nın NATO toprağına saldırmayacağını da hatırlattı! Ama yine de, ne olur ne olmaz diyerek olsa gerek, dün Kamışlo-Nusaybin arasındaki sınırın Türkiye tarafında asker “hendek” kazmaya başladı.
Dahası önceki akşam Türkiye’ye gelen ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın çantasında iki önemli dosya olduğu belirtiliyor. Bunlardan birisinin, Türkiye-Suriye sınırında güvenlikle ilgili “Teknolojik destek vermek” (ABD bir “güvenlik paketi” satmak istiyor), diğerinin ise PYD ve YPG konusunda Türkiye’yi ikna etmekle ilgili olduğu belirtiliyor.

KÜRT DÜŞMANLIĞININ FOTOĞRAFI

Suriye krizinin başından beri Türkiye; rejimi baş düşman ilan etmiş, Esad rejiminin meşru Suriye yönetimi olarak görülmesine karşı durmuş, “Suriye’de tampon bölge, uçuşa yasak bölge” ilan edilmesi”ni olmazsa olmaz ilan etmiş... “o kırmızı çizgimiz, bu kırmızı çizgimiz” demiştir. Ama süreç ilerledikçe Erdoğan-Davutoğlu yönetimi, bütün bunlardan vazgeçmiş, Suriye rejimiyle uzlaşma anlaşması olan Viyana Anlaşması’nın altına imza atmış, “Esad’lı bir geçiş”e razı olmuştur.

Suriye’de bütün “kırmızı çizgileri”nden vazgeçen Türkiye, PYD ve YPG’nin terörist örgütler olduğu, dolayısıyla “masada” yer almaması gerektiğini “tek kırmızı çizgi” olarak ısrar etmeye yönelmiştir.
Erdoğan-Davutoğlu’nun Suriye politikasının gelip dayandığı yer Kürt düşmanlığıdır!

Bu özellikle de ABD ve Rusya dahil bölgeye müdahale eden güçlerin Kürtlerin bölgede IŞİD’e karşı mücadele edebilecek en dinamik güç olduğunu kabul etmesinin yanı sıra Kürt güçlerini kendi yanlarına çekmek için çaba sarf ettiği koşullarda Türkiye’nin bu gerçeğe bile gözünü kapayarak PYD ve YPG’yi terörist örgüt ilan etmesinin başka bir anlamı yoktur.

EY TERÖRİST; TESLİM OL KARDEŞ OLALIM!

Ve PKK’yi terörist ilan eden, “Ne terör örgütü ne onun güdümündeki parti muhatap alınacaktır. O iş bitmiştir!” diyen Cumhurbaşkanı dönüp, her vesileyle; “Kürtler kardeşimizdir. Biz bin yıldır bu bölgede birlikte yaşıyoruz. Coğrafyamızı değiştiremeyeceğimize göre birlikte yaşayacağız...”

Bu sadece Cumhurbaşkanının değil, Başbakanın, bakanların, gazetecilerin, AKP’den, CHP’ye, MHP’ye bütün sermaye siyasetçilerinin söylemidir. Yani bir yandan Kürtleri temsil eden örgütleri, kişileri terörist, katil, cani...  ilan edip, onları tanımamak için “kırmızı çizgiler” imal etmek ama “kardeş olunduğunu”, “Bin yıldır beraber olunduğunu” da durmadan tekrarlamak. Sanki hak, eşitlik ve özgürlük talep eden Kürt ayrı, “Bin yıldır birlikte yaşanan Kürt” ayrı Kürtlermiş gibi!

Bugüne kadar devlet politikasında olduğu gibi Erdoğan-Davutoğlu yönetimi için de “makbul Kürt” boyun eğen, talepte bulunmayan Kürt’tür. Aksi halde; talep eden, ulusal eşitlik ve özgürlük talep eden Kürt ise “terörist”tir!

Sadece Türkiye’de değil, Suriye’de de Irak’ta da hak talep ediyorsa, özgürlük talep ediyorsa o Kürt de teröristtir!

Önceki gün Sur’da operasyon yöneten komutanın; cami minaresinden yapılan “Kardeşlik için, kardeşçe yaşamak için teslim olun!” çağrısı bu yüz yıllık politikanın ifadesidir. 

Böyle kardeşlik olur mu? 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...