14 Ocak 2016 01:00

Puslu hava

Puslu hava

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal koşullar, iç ve dış etkilerle ekonomik sorunların giderek ağırlaştığını, bu duruma paralel olarak siyasal baskı ve şiddet ortamının günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası haline getirilmeye çalışıldığını gösteriyor.
İktidarın aylardır ‘İçeride savaş, dışarıda savaş’ politikası ile hareket etmesi, ülkenin bir bölümünde fiilen olağanüstü hal uygulanırken özellikle kadınların ve çocukların hedef alınarak katledilmesi ‘Çocuklar ölmesin’ diyen öğretmenin, barış için çağrı yapan akademisyenlerin ‘terör propagandası’ yapmakla suçlanması gibi gelişmeler, siyasi iktidarın elinde bir sopa haline gelmiş ya da getirilmiş durumda.
AKP Hükümeti, mevcut ekonomik-toplumsal sistemi kendisinin ve temsil ettiği sınıfın ortak çıkarları doğrultusunda yeniden biçimlendirmek, ‘Kurt puslu havayı sever’ atasözünden hareketle, işçi ve emekçilerin aleyhine düzenlemeler yapmak için yeni ve keskin bir viraja daha girmiş durumda. Önümüzdeki haftalardan itibaren, işçi ve emekçilerin gündemini altüst edecek düzenlemelerin peş peşe Meclis gündemine gelerek yasalaşması bekleniyor.
1 Kasım seçimleri sonrasında asgari ücret tartışmaları ile başlayan, kamu emekçilerinin iş güvencesi, işçilerin kıdem tazminatı üzerinden yürütülen tartışmalar, önümüzdeki haftalarda Hükümetin, kendi oluşturduğu ‘puslu havayı’ fırsata çevirerek, işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına karşı büyük bir taarruz gerçekleştirmeye hazırlandığını gösteriyor.
12 Eylül darbecilerinin bile kaldırmaya cesaret edemediği, yıllardır tartışma konusu yapılan, fakat tepkiler nedeniyle geri çekilen kıdem tazminatının fona devredilmesi konusu 64. Hükümetin 2016 eylem planında ilk 3 ay içinde yapılacaklar arasında yer alıyor. Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan, ocak ayı içinde kıdem tazminatı ile ilgili çalışmaları tamamlayıp, şubat ayı sonuna kadar yasal düzenlemeyi çıkaracaklarını söyledi. Üstelik bu açıklamayı yaparken, ülkeyi içine ittikleri kaos ortamından faydalanmak istediklerini belli ederek, geçmişte yaptıkları gibi konuyu ‘taraflarla müzakere’ edeceklerini söyleme zahmetine bile girmedi.
Türkiye’de ekonomik, toplumsal ve siyasal alanlarda meydana gelen ya da yaşanan gelişmelerin zincirleme bir şekilde birbirini etkilemesi, eğer güçlü bir karşı koyuş gerçekleşmez ise, yaratılan kaos ortamında iktidarın istediği yönde sonuçların ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Ekonomik ve siyasal açıdan derin bir krizin içine itilen, bütün göstergelerin yoksul halkın, emekçilerin aleyhine geliştiği Türkiye koşullarında, yıllar içinde ‘açık hedef’ haline getirilen kıdem tazminatının fona devredilmesi, işçi sınıfı ve sendikalar açısından son önemli kalenin de düşmesi, sermayeye teslim bayrağının çekilmesi anlamına geliyor.
Hükümet 2016 eylem planında ilk üç ay içinde işçilerin kıdem tazminatını, bir yıl içinde kamu emekçilerinin iş güvencesine ilişkin yasal düzenleme yapılacağını açıkça ilan etti. Hatta yasal düzenlemelerin nasıl yapacağını da açıklayarak muhataplarına açıkça meydan okudu. Bütün bu gelişmeler karşısında muhatap olan sendika ve konfederasyonların ‘Kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir!’ açıklaması dışında henüz ne tek bir adım, ne de açıklanmış bir eylem programı görmüş değiliz.
Kıdem tazminatının yarı yarıya azaltılarak fona devredilmesini ‘Genel grev nedeni sayarız’ iddiasında bulunan sendika ve konfederasyonlar, eğer bu sözlerinde samimilerse, sadece söylemde kalan ‘kırmızı çizgi’ edebiyatını bir tarafa bırakıp, tüm işçi sınıfının çalışma koşullarını ve geleceğini yakından ilgilendiren saldırılara karşı, örgütsüz işçileri de gözeterek, somut ve ortak bir mücadele stratejisi belirlemek zorundalar. Zaman hızla daralıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...