06 Ocak 2016 00:52

Anayasa, başkanlık vesaire

Anayasa, başkanlık vesaire

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Erdoğan’ın, üniter devletlerde de başkanlık sisteminin olduğuna örnek olarak Hitler Almanyası’nı göstermesini, tepkiler karşısında sonradan gelen, ‘sözlerin çarpıtıldığı’na dair düzeltmeye rağmen bir dil sürçmesinden ibaret görmek zor. Hak-hukuk talep eden kesimlere yönelik muamele; Kürt illerinde hiçbir kanuni dayanağı olmayan sokağa çıkma yasakları sırasında sivil halka uygulanan katliam; yasama-yürütme-yargı üçlüsünün çoktan tekleşmiş olması zaten lafın buraya gelebilmesinin zeminini oluşturdu. Öte yandan “üniter devlet” ve başkanlık arasındaki ilişkinin demokratik bir işleyişle kurulduğunun örneği de dünyada yok. Referanslar bu durumda ister istemez faşist Hitler Almanyası’ndan alınacak!

Dünya deneyimi başkanlık sistemini federasyon, özerk bölge, eyalet vb. türünde idari örgütlenmelerle birlikte bütünlüklü bir idari paket olarak ortaya çıkardı. Devlet üniter olsun, ama bir de başkanlık olsun dendiği zaman o, bir başkanlık sistemi demek olmuyor. Başkanlığın, eyalet-federasyon sistemiyle birlikte kurumlaştığı ülkelerin ne derece demokratik bir yönetime sahip olduğu son derece tartışmaya açıktır ama ‘Türk tipi’ başkanlığın monte edilmeye çalışıldığı üniter devlet biçiminin antidemokratikliği tartışmaya hiç açık değildir.

Ama iktidarın anayasa tartışmasını başkanlık sisteminin versiyonları üzerinden tartışmayla geçirmek istemesine rağmen siyasetin nesnel zemini bundan ibaret değil. Erdoğan’ın gündemleştirmeye çalıştığı üniter devlet- başkanlık sistemi başkanlık sisteminin versiyonlarıyla değil Kürt illerinden gelen, ne yazık ki mevcut şiddet ortamında tartışılamayan öz yönetim talebi ile karşı karşıya.  

Anayasa tartışmasının rengi esasen bu iki bir araya gelmez etken tarafından belirleniyor. Yasama, yürütme ve yargı süreçlerini başkanın tekeline merkezileştiren otoriter bir düzenlemenin karşısındaki, merkezin değil yerelin siyasi ve idari inisiyatifinin altını çizen Kürt siyaseti ile, tekleşmeyi benimsemeyen, parlamenter sistemin özgürlüklerle tahkim edilmesini talep eden kesimlerin talepleri bu süreçte yabana atılamaz.    

Nihayetinde, hazırlandıkları dönemdeki toplumsal güç ilişkilerini hem yansıtan hem de kalıcılaştırmayı amaçlayan birer metin olarak anayasalar, birbirini alt etmek için sürekli bir mücadele içinde olan devlet ve toplumsal kesimlerin o gün ‘başka türlüsü’ ellerinden gelemediği için üzerinde geçici bir uzlaşma sağladığı metinlerdir. Anayasa hazırlık sürecine komuta eden güç, anayasada kendi taleplerine alan açmak için mücadele eden güçleri mümkün olduğu kadar geriletmeye, toplumsal kesimler de buna karşı koymaya çalışır ve anayasa yürürlüğe girdiği anın güç dengelerini yansıtır. 

Bugünkü anayasa sürecinin, Hitler Almanyası gibi tarihin gelmiş geçmiş en zalim diktatörlük biçimiyle mukayese edilen; üniter devletin bekasından başka bir şey gözetmeyen bir başkanlık sistemi ile, şiddetin gölgesinde kalan, Kürtlerin öz yönetim taleplerinin  ötelendiği geniş bir yarıkta yürütülüyor olması AKP’nin bu güç dengesini anayasal metne nasıl yansıtmak istediğini gösteriyor.  Üniter devleti başkanlık sistemiyle tahkim etmek için bastıran AKP’nin başını çektiği böyle süreçten demokratik bir anayasa çıkamayacaktır.  

Anlaşılan o ki, AKP tıpkı 12 Eylül’de kısmi Anayasa değişikliği referandumunda yapıldığı gibi kanaat önderleri, popüler figürler, bir kısım sivil toplum örgütleriyle toplantılar düzenleyecek. Oysa bir kurucu/düzenleyici metnin iktidar eliyle sürdürülen görüşmelerle değil Meclisteki ve Meclis dışındaki toplumsal kesimlerin müzekeresiyle hazırlanması gerekir. Kurucu bir metin en geniş kesimlerin temsil edildiği bir kurucu Meclisin ürünü olmalıdır.

Başbakanın HDP ile görüşmeyi reddettiği, Diyanet İşleri Başkanının “Cemevleri kırmızı çizgimizdir” diyerek Alevileri ötelediği, muhabirlerin/gazetecilerin tutuklanarak tartışma alanlarının daraltıldığı koşullarda bir anayasadan değil, dayatılmış bir metinden söz edilebilir ancak. 12 Eylül Anayasası da böyle bir anayasaydı zaten. Hitler’in ruhunu diriltmişti. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...