02 Aralık 2015 01:00

Tahir Elçi

Tahir Elçi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tahir Elçi’nin tüm yakınlarına, sevenlerine, inadına hukuk diyenlere başsağlığı diliyorum.
Tahir Elçi’ye sıkılan kurşunlar, onun tüm yaşamını adadığı, dişiyle tırnağıyla sürdürdüğü, yaşamıyla bedelini ödediği savaşın dışındaki üçüncü yola, barışın hukuk üzerinden kazanılması inancına sıkıldı.
Tahir Elçi, 1966 doğumlu. 12 Eylül 1980 askeri darbesi yapıldığında on dört yaşında. On dört yaşında Kürt coğrafyasında 12 Eylül zulmüyle tanışıp isyan etmemek, dağı bir çözüm olarak düşünmemek, dağa çıkmaktan çok daha zor bir yoldur. Dağa çıkmadan hukuk yoluyla mücadele edilebileceğine inananlar Tahir Elçi’yle birlikte kurşun yedi.
Cizre’de, savaşın ortasında kalmış bir ilçede okuluna devam ederek geleceği kazanabileceğini düşünenler de o kurşunların hedefi oldu.
İnsanların arkasından yaklaşılıp gün ortasında ensesinden vurulduğu yıllarda, faili meçhullerin doruğa çıktığı, “Kurşun atanın da kurşun yiyenin de” kutsandığı, dönemde, Tahir Elçi gibi bunların yaşandığı kenti terk etmeden üniversiteye devam edenler de kurşunlanmış oldu.
Tahir Elçi’nin şahsında hukukun askıya alındığı yerde inadına hukuk diyenler, hukuksuzluğa hukukla yanıt verme kararlılığı gösterenler namlunun hedefi oldu.
Ceza Usul Yasası’nın, Avukatlık Yasası’nın savunma avukatına verdiği hakların yok sayıldığı, yasaların uygulanıp uygulanmamasının sanığın kimliğine, örgüt aidiyetine, birilerinin onu devletten yana veya devlet düşmanı olarak belirlemesine göre uygulandığı yerde ve dönemde hukuki eşitliği savunanlar Tahir Elçi’yle birlikte vuruldu.
Sırf savunduğu müvekkili PKK’li olduğu için, devleti temsil eden polis, savcı, kaymakam kısaca tüm resmi görevlilerin gözünde PKK’li olarak suçlanmaya aldırmayanlar Tahir Elçi’yle birlikte öldürüldü.
Cizre’den dünyaya açılma hayali kuranların hayalleri yok edildi. Diyarbakır’dan evrensel hukuk mücadelesine katkı sunanların, hukukun sınırları içerisinde hareket etmeyen devletin, devlet olmaktan çıkacağını haykıranların sesi, Tahir Elçi’yle birlikte bir kez daha kesildi.
Tahir Elçi’nin öldürülmesiyle birlikte hukuki eşitliği savunmak her zamankinden çok daha zor hale geldi.
Hukuki eşitlik. Gerçek anlamda hukuki eşitlik.
Farklılıkları yok saymayan, farklılıkları tekleştirmeyen bir düzlemde hukuki eşitlik. Bu hukuki eşitliği ete kemiğe büründüren hukukla bağlı devlet. Net, açık, amasız hukuki eşitlik.Tüm bunları söylemek, tartışmak artık çok daha zor.
Zor kullanma tekeline sahip olan devletin, her koşulda, herkes için aynı mesafede ve hukukun içerisinde kalarak var olmasını talep eden hukuki eşitlik yerine, ben devletim, hikmetimden sual olunmaz diyen devlete biat daha da ön plana çıktı.
Referansını, insanlığın binlerce yıllık birikiminden alan hukuki eşitlik. Soyut değil somut. Kürt Kürt’tür. Türk Türk’tür. Hukuk, Kürt’tün Kürt olmasına, Türk’ün Türk olmasına karışmaz. Karışamaz. İnsanların insan olmaktan doğan temel hakları, herhangi bir iradenin onu kabul etmesi koşuluna bağlanamaz.
Temel haklar vardır ve bir iradenin icazetine, tanımasına bağlı değildir. Hukukla bağlı devletin görevi, bu hakları koşullara bağlamak değil, kullanılmasına güvence getirmektir diyenlere gözdağı verildi.
Tahir Elçi avukattı. Tahir Elçi, yargısız infazlarda, faili meçhul cinayetlerde, köy yakma davalarında mağdur olanların avukatlığını yiğitçe yaptı.
Ne yazık ki arkasında binlerce Tahir Elçi bıraktı diyemiyorum, binlerce değil bir Tahir Elçi dahi kolay yetişmedi, yetişmiyor.
Tahir Elçi gibi, inadına hukuk diyenlerin saflara geçmesini dilemekten kendimi alamıyorum. Özellikle bizim gibi, kurşunlardan uzak avukatlık yapanların.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa