02 Aralık 2015 01:00

Gecikmiş bir Öğretmenler Günü yazısı

Gecikmiş bir Öğretmenler Günü yazısı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Evet, gecikmiş bir öğretmenler günü yazısı olacak bu yazı... 12 Eylül askeri darbesi sonrasında kurulan hükümetimsinin faşist ressam paşanın zoruyla ve imzasıyla uydurduğu bir öğretmenler günü için yazılacak bir yazı... Öğretmenlerin bütün örgütlenmelerini kapatıp “Öğretmenler arasındaki sevgi ve saygı bağlarını kuvvetlendirmek ve mesleğe yeni giren genç öğretmenlere mesleklerinin yüceliği bilincini vererek meslek dayanışmasını, öğretmenliğin saygınlığını güçlendirmek” amacıyla öğretmenler gününün kutlanması için kanun çıkaranlarının ikiyüzlülüğünü anlamayıp bu günü kutlamaya devam edecek misiniz eğitim camiası? Mesleki etik değerleri çiğnemek olmaz mı bu? Reddedersek bu özel(!) günü, gerçekten bir şeyler öğretmiş oluruz öğrencilerimize.
Ayrıca şunu da sormak lazım: Gerçekten böyle bir güne ihtiyacımız var mı? Başkaları tarafından ezberlenmiş bir şekilde takdir edilmeye ihtiyacımız var mı? Ya da hakkımız var mı? Acaba bazı öğretmenleri diğer bazılarından ayırmak gerekmez mi? Öyle öğretmen örnekleri var ki, böylesi bir takdiri gerçekten hak edip etmediklerini tartışmak gerekebilir.
Örneğin, bu iki öğretmenden bir şeyler öğrenebilir misiniz? Bir bakın, değerlendirin isterseniz. Bir öğretmen, profesör, bilim insanı(!), başka öğretmenlerin öğretmeni olabilecek, her daim öğrenenlere ışık tutması beklenen biri... Diyor ki: “Dışkı yedirmek işkence sayılmaz”. 12 Eylül yönetiminin yaptığı her şeyin doğru olduğunu düşündüğünü de söylüyor bu profesör. Sonra özür diliyor ama özrü kabahatinden büyük; dışkı yedirilerek işkenceye uğrayanların travmalarının üstesinden gelebilmeleri için bunu söylediğini ifade ediyor. Kendisi klinik psikolog bile değil. Bilgi sahibi olmadığı bir konuda bir müdahalede bulunuyor yani. Başka bir öğretmen, yine profesör, bilim insanı(!), öldürülen Tahir Elçi için “Su testisi su yolunda kırılır” diyor. Hem de İslam Üniversitesi Rektörü... Allah tarafından canı alınmayan, cinayete kurban giden biri için bunu söylüyor.
Bu örneklerin her ikisinin ifadeleri de hem meslek etiği hem de bilim etiği için kötü örnek oluşturabilecek ifadeler.
Biraz da, gerçekten kendilerinden bir şeyler öğrenebileceğiniz öğretmenlere bakalım...
Bir öğretmen, profesör, bilim insanı... Onur Hamzaoğlu... Yaptığı araştırma sayesinde insanlara ışık olmuş. Sayesinde Kocaeli’de sanayi bölgesinde kanser riskinin yüksek olduğu anlaşılmış... Ama dava edilmiş, disiplin cezası vermeye çalışmışlar, vs... Başaramamışlar. O, bilim insanlığının, halkın öğretmeni olmanın gereğini yerine getirmiş, aklanmış...
Ve Suruç ve Ankara’da katledilen arkadaşlarımız... Halkın gerçek öğretmenleri... Öğretmenlik ille de dört duvar arasında mı olur? Onlar olmayacağını gösterdiler. Barış yapılabilir, dediler. Ders verdiler. Anlayana...
En son öğretmenimiz, Barış Elçisi, Hukuk İnsanı Tahir Elçi... Savaş olmasın, çatışma olmasın, silah olmasın, derken, geçmişe saygıyı, barışı, hakkı, hukuku öğretmeye çalışırken öldürdüler. İnsanlığı öğrendi ondan yüz binlerce insan bugüne kadar...
İkiyüzlü ve sahte kanunlarla takdir edilmeye ihtiyaç duymayan öğretmenlerimiz bu insanlar...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...