01 Aralık 2015 01:00

Kınalı güvercin

Kınalı güvercin

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Memlekette olan bitene bakıldığında oldukça hareketli günlerden geçtiğimiz söylemek mümkün. Ülkenin iktidarı, kendileri gibi düşünmeyen insanları katlediyor, hapislere atıyor, süründürüyor.
Can Dündar ve Erdem Gül, herkesin bildiği bir hakikati yazdığı için tutuklu olarak yargılanıyorlar. Davutoğlu’nun ifadesine göre yargılama tutuklu olmak zorunda değilmiş. Ama burası bir hukuk devleti ya savcıların işine karışamıyorlar. Tıpkı canlı bomba şüphesi olanların hukuk devleti gereği tutuklanamayacakları gibi.
Burası öyle bir hukuk devleti ki 10 Ekim Ankara Katliamı’nda ölenlerin listesi henüz bilinmiyor. Paris saldırılarının 12. saatinde Fransız hükümeti ölü ve yaralı listesini açıklarken, bizde ölenlerin listesi bile yok. Ankara’nın, Suruç’un soruşturmaları kerhen yürütülüyor. Ama Cumhurbaşkanına hakaretten yürütülenler jet hızıyla tamamlanıyor.
Ülkede hukuk o kadar ileride ki hukuk insanları, polislerin sözüm ona koruması altında vurulabiliyor. Neden sözüm ona diyorum, basın açıklamalarında polisin bulunmasının amacı toplanan kitlenin korunmasıdır aslında. Ama eğer basın açıklamasını solcular, demokratlar yapıyorsa polisin tavrı, toplanan kitlenin potansiyel suçlu muamelesi görmesidir.
Türkan Elçi’nin eşinin cenaze töreninde dediği gibi, Tahir Elçi faili meçhullerin peşini bırakmamış, hayatını karanlığa karşı savaşmaya ve barışa adamış birisi. Katliamın mekanı, 1500’lü yıllarda inşa edilmiş Dört Ayaklı Minare. Basın açıklamasının konusu ise, çatışmalar sonucu bu tarihi eserin harap olması. Bu eserin UNESCO dünya mirası listesinde olduğunu söyleyen bir basın açıklaması.
Sonrasında Dört Ayaklı Minare’nin delik deşik olmuş ayaklarının arkasında yatan cansız bedenini gördük. Tıpkı Hrant gibi… Yüzükoyun. Fotoğrafta ayakkabısı görülüyordu. Bir güvercini daha vurmuşlar, kınalı güvercin…
Oysa hepimiz biliyoruz ki Tahir Elçi’yi “PKK terör örgütü değildir” sözü üzerine öldürdüler. Oysa bu ve benzeri sözleri biz daha önce AKP’nin önemli isimlerinden, yandaş basından defalarca duymuştuk. Onlar yaşıyor, ama Tahir Elçi öldürüldü.
Bir baro başkanının barış ve kardeşlik mevzusunda konuşması demek ki çok tehlikeli, dokunan yanar misali. Tıpkı 10 Ekim mitingi gibi.
10 Ekim Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’ni, ülkenin demokratik kitle örgütleri düzenlemişti. Barış ve kardeşlik için sözlerini söylemek istemişlerdi. Bu sesi boğmak için bombalar patlatıldı. Aynısı, Tahir Elçi’ye yapıldı.
İktidarının ilk yıllarında AKP’nin politikalarına karşı eleştiri getiren meslek örgütleri için “Bir yasa çıkarırım hepsini kapatırım” dendiğini hatırlayın. Bugün aynı zihniyet, şimdi bombalarla, kurşunlarla bastırmaya, yıldırmaya çalışıyor. Avukatların, mimar ve mühendislerin, hekimlerin meslek örgütleri bu ülkenin vicdanıdır. Bazılarının savunduğu gibi lonca değildir, topluma karşı sorumlukları vardır. Bugünün en acil sorunu “barış” ise, buna dair tutum almak meslek örgütlerinin görevidir. Bu tutum, herkesi kapsayan bir yelpazede, evrensel temel değerler ve demokrasi çerçevesindedir.
Dört Ayaklı Minare gibi kültürel miraslarından korunmasından, kıyıya vuran çocuk bedenlerine kadar her şeyde…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa