30 Kasım 2015 00:52

Faşizmin ayak seslerinin ötesi…

Faşizmin ayak seslerinin ötesi…

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir M. Kemal ve ardından İ. İnönü ile CHP tek parti diktatörlüğü, devlet iktidarını bunca tekelinde toplamıştı. Ordu, polis, vali ve kaymakamlar, başta İstiklal Mahkemeleriyle yargı ve üyeleri atanarak oluşan meclis içinde olmak üzere bütün kurum ve kuruluşlarıyla, bürokrasisi ve militarizmiyle devlet erki tek bir elde toplanmıştı.

1930’lar, İtalya’da Mussolini’den sonra Almanya’da Hitler’in iktidar yürüyüşünü başlattığı yıllardı ve yükselen faşizm, uzak doğudan Japonların da katılımıyla, sadece politik değil ama ideolojik bakımdan da tüm dünyayı etkilemekteydi. “Tek şef”, “tek parti” faşizmden gelerek dört bir yanda ve bu arada Türkiye’de de alameti farika edinildi. Uzatmayalım.

Sonra bu ülke faşist darbeler yaşadı: 12 Mart. 12 Eylül.

Faşizm, en başta işçi sınıfı ve haklarını hedefe koyageldi. Emeğiyle geçinen herkesi ve haklarını. Bütün ezilenleri; ezilen millet, milliyet ve inançları. İnsanım diyen herkesi ve yaşam hakkı dahil tüm haklarını.
Faşizm hak tanımayışla karakterizedir. Tanıdığı, yalnızca tekelci sermayenin sömürü hakkıdır! Gerisi hamasi bir kandırmacadır! “Vatan.. millet” diye başlar en çok. İşçi ve emek düşmanlığının yanında sonu gelmez bir ırkçı milliyetçilik ve buna dayanarak sömürülen ezilen yığınların birbirine düşürülüp zapturapt altına alınışıdır.
Bir de dinin kullanılışı ve aşırı bir dinciliktir. Hatırlansın, Kilisenin bin yıllık egemenliğinin ikinci bir “bin yıllık egemenlik”le tamamlanması Hitler’in düsturlarının önde gelenlerinden biriydi.

Yine hatırlansın; AKP “büyükleri” CHP “tek parti iktidarı” dönemini suçlarlarken “valiler CHP il başkanıydı” derlerdi ki, doğruydu. Kaymakamlar da ilçe başkanlığı yaparlardı. Şimdi farklı mıdır? Haberini yaptıkları için Can’la Erdem’in tutuklandıkları TIR’ların durdurulması sürecinde Adana Valisi ya da 7 Haziran öncesi Ağrı Provokasyonunda bu ilin valisi.. Ya da onarılan Sinagog’u açtırmayacağını söyleyen Edirne Valisi.. 17-25 Aralık tartışmalarında İzmir Valisi…

Ancak sorun valiler sorunu değildir.

Dün Tahir Elçi “kör” olmayan bir kurşunla öldürülmüştür. “Terör örgütü yaptı” denip bir de rahmet dilenmiştir! “Suçu”, “PKK terör örgütü değildir” demiş olması olmalıdır! Kim ki hoşlanılmayan, eylemi bırakın, laf etmektedir; sonu gelmektedir! Can’la Erdem de sadece hoşlanılmayan bir haber yaptıkları için hapistedirler. Ve hakaretten Ertuğrul Özkök’le Cengiz Çandar’a soruşturma açılmıştır; herhalde geçici olsa da tutuklanacaklardır. Ama bellidir ki, haber ya da yorum, beğenilmeyen yazı yazılmaz, söz söylenmez, düşünce ifade edilemez koşullar yaratılmak istenmektedir. Ankara Katliamı, Suruç ve öncesindeki HDP mitinglerine yönelik bombalı saldırılarla ise toplantı ve gösteri düzenlenemez, “barış” özlenemez ve herhangi hak talebi ileri sürülemez koşullar oluşturulmaya çalışılmıştır. Ki, 1 Kasım Seçimleri sürecinde AKP dışında başka bir parti kolay kolay miting düzenleyememiştir. Ve yaşama hakkı –sıraya konmuş gibi, birbiri peşi sıra Kürt kentleri, sokağa çıkma yasaklarıyla kuşatılıp 5’er, 10’ar, 20’şer can alınmaktadır. T. Elçi’nin öldürülmesinde olduğu gibi, Kent Savaşlarında da gerekçe “terör örgütü” ve kazdığı “hendekler” gösterilmektedir. Peki, ama Can Dündar’da mı “terör örgütü” üyesidir? E. Özkök’te mi? Onlar da mı “hendek” kazmıştır? Ankara Katliamı’nda öldürülen Elif mi “terör örgütü” üyesiydi ya da “hendek” kazmıştı?
Duyulan, sadece ayak sesleri değil, ama ötesidir! Faşizm, “açık terörcü, kan dökücülük”tür. Faşist diktatörlükse, devletin “açık kan dökücü bir diktatörlük” olarak örgütlenmesi demektir. Artık açıktır ki, “kansız” yönetilemez olunmuştur, düşmemek için, tek yol kalmıştır: Her gün daha çok kan dökerek yönetmeyi denemek! Girilen yol bu yoldur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...