29 Kasım 2015 01:00

Güneşe Yolculuk

Güneşe Yolculuk

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İnsan insanın kurdu değil de yurdu olmalı diyenler çoktur, her toplumda. Yine de bencillikten, bireycilikten yakınılır. Çıkıp dağlara güneş toplasak birbirimiz için insanlığa yurt olmanın kapısını da aralamış oluruz.
Hayat bölüşmenin, paylaşımcılığın öne çıkamadığı anlamsızlıklar içeriyorsa, kenar süsü olmak yerine ona anlam katmayı seçtiğimizde güneşin fethi de yakınlaşacaktır. Dayanışmayı, dostluğu, bölüşmeyi seçtiğimizde hayat hepimiz için daha da anlamlı olacak, değişim, dönüşüm yolunda güneşin çocukları imkânsızı imkânlı kılabileceklerdir.

GÜNEŞE YOLCULUK

Yeşim Ustaoğlu’nun bol ödüllü Güneşe Yolculuk filminde bir dostluk ve dayanışma öyküsü anlatılır. Türkiye’nin iki ucundan iki genç -Batı’dan gelen Mehmet ve Doğu’dan gelen Berzan- İstanbul’un alt tabaka yaşamının içinde ayakta kalmaya çalışırken tanışırlar. Milli maç sonrası taşkınlaşıp sağa sola saldıran, arabaları parçalayan gruba engel olmak isteyen Mehmet, tepkiyi üstüne çeker. Kalabalığın saldırısına uğrayan Mehmet, Berzan’ın müdahalesi ve yardımıyla linç edilmekten kurtulur. Gün geçtikçe birbirine bağlanırlar. Şehre yeni gelmiş olan Mehmet, seyyar arabasında müzik kasetleri satan Berzan ile arkadaş olur.
Langırt oynayıp bira içerken sohbet eden ikili arasında, kolay kopmayacak bir dostluk başlar. Mehmet televizyonda haberleri izlerken polisin müdahalesiyle gözaltına alınanlar arasında Berzan’ın da olduğunu görür. Deniz kenarında oturup martıları sayarlarken aralarında şu konuşma geçer:
Mehmet: Niye geldin İstanbul’a?
Berzan: Martıları saymaya geldim
Mehmet: Nerden geldin peki?
Berzan: Eminim hayatında hiç duymamışsındır
Mehmet: Nerden biliyorsun, belki duymuşumdur.
Berzan: Zorduç’tan geldim
Mehmet: Zorduç mu?
Berzan: Gördün mü?
Mehmet: Peki nerede bu Zorduç denen yer?
Berzan: Irak sınırına yakın bir yerde.
Mehmet: Hâlâ bana İstanbul’a neden geldiğini söylemedin.
Berzan: Babamı vurdular Mehmet.
Mehmet: Kim vurdu babanı?
Mehmet, Tire’li olmasına rağmen koyu teni nedeniyle herkes tarafından doğulu sanılmaktadır. Mehmet, Berzan’a bir çamaşırhanede çalışmakta olan Arzu ile ilgili gelecek hayallerini, Berzan ise ona günün birinde Irak sınırındaki köyü Zorduç’daki sevgilisine geri dönme arzusunu anlatır.
Berzan’a olan bağlılığı onu, acımasız bürokratik engelleri görmezlikten gelip, bütün ülkeyi kat ederek dostunun köyüne, doğuya bir yolculuğa sürükler.
1998 yapımı filmin başlıca rollerinde Nazmi Kirik, Mizgin Kapazan, Lucia Marano, Ara Güler, Ercüment Balakoğlu, İsmail Yıldız, Berceste Akgün, Hasan Yıldız yer alır.
Berzan: Bir gece eve baskın yapıldı. Alıp bunu götürdüler ve bir daha da geri getirmediler.
Mehmet: Peki geri gelmediyse vurulduğunu nerden biliyorsun?
Berzan: Biliyorum Mehmet, biliyorum. Çünkü bizim oralarda bir sürü insan böyle gitti. Alıp götürüyorlar da, bir daha geri getirmiyorlar. Kesin vurulmuştur, yoksa şimdiye kadar niye gelmesin?
Mehmet’in bir gece eve dönerken bindiği minibüs durdurulur. Polis kimlik kontrolü yapar ve Mehmet haksız yere tutuklanır. Bir hafta sonra serbest bırakılmasına rağmen, artık Mehmet’in hayatı tamamen değişmiştir. Önce evini, sonra da işini kaybeder. Berzan’ın yardımıyla yeni bir iş ve kalacak bir yer bulur. Arzu’ya olan duyguları da gittikçe güçlenmekte ama bir yandan da gelecek hayalleri korkuyla kararmaktadır.
İstanbul’un gecekondularına sürüklenen Mehmet, hayatın gerçeklerini istediğinden de sert bir şekilde öğrenir. Çöplerden atık toplar Mehmet. Berzan her konuda yardımcı olmaktadır. Bir yandan da cezaevlerinde açlık grevleri, içeride ve dışarıda eylemler sürmektedir. Berzan katıldığı bir sokak eyleminde yakalanır ve gözaltına ölür. Vücudunda darp izleri de olan Berzan beyin kanaması geçirmiştir.
Bir değişim içine giren Mehmet, Berzan’ın cenazesini Zorduç’a götürmeye karar verir. Çalıştığı otoparktan bir kamyonet çalan Mehmet Zorduç’a gitmek için yola çıkar. Uzun bir yolculuk olacaktır, Mehmet’in güneşe yolculuğu.

FOTOĞRAF

Kazım Öz’ün senaryosunu da yapıp yönettiği 2001 yapımı filmi Fotoğraf, “bir savaşın karşıt saflarına giden iki gencin tesadüfen çakışan öykülerinin filmidir. İkisi de aynı otobüsle, yan yana koltuklarda ve gidiş nedenlerini birbirinden gizleyerek yol alırlar. Aralarında yolculuklara özgü bir tanışma, bir sıcaklık gelişir. Paylaşılan yol, sigara ve sıkıntıdan kalan bir iz, yoğun savaşın cephesinde, dostluğun düşmanlığa dönüştüğü fotoğrafın üstünde bir ezgi olarak devam eder. Donuk bir kare haline gelen o an, vücuda yayılan bir virüs gibi iletişim yollarından, büyük bünyeye yayılmaya başlar.”
Fotoğraf, dostluk olasılığı, militarizm, kirli savaş gerçekliği ve gözlerden uzak yaşanan acıların topluma bırakacağı silinmez lekeler üzerine tartışmak isteyen bir film. Filmin başlıca rollerinde Feyyaz Duman, Nazmi Kirik, Mizgin Kapazan, Muhlis Asan yer alır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...