26 Kasım 2015 00:58

Türkiye Rusya uçağını düşürünce kim kazandı?

Türkiye Rusya uçağını düşürünce kim kazandı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye-Suriye sınırında düşürülen Rus savaş uçağı ile ilgili gelişmelerin, daha ilk günden itibaren bir “sınır ihlali” ve bir “uçak düşürülmesi” vakasını çok aşan sonuçlar doğuracağına dair güçlü belirtiler ortaya çıktı.
Çünkü “uçak düşürülmesi”nin arkasında sadece bir “sınır ihlali”, sadece sınırı ihlal eden bir savaş uçağının düşürülmesi gibi “askeri-teknik” bir sorun yok. Tersine bütün belirtileriyle SU 24’ün düşürülmesi sonrasında ortaya çıkan tepkiler, bu eylemin bölgenin yeniden paylaşımı için mücadele eden büyük emperyalist güçler ve bölge gericilikleri arasındaki çatışmanın bir devamı olduğuna işaret etmektedir.

Yoksa birbirine komşu olan ülkelerin savaş uçakları her gün birbirinin sınırlarını ihlal etmektedirler. Ama hiçbirisi uçağın düşürülmesiyle sonuçlanmamaktadır. Ya da bir biçimde uçak düşerse bile bu olay “iki ülke arasında bir gerilim” olmakta, diğer komşular ve uluslararası örgütler ise bu gerilimin düşürülmesi için girişimler yapmaktadır.

UÇAK DÜŞÜRÜLMESİ BAHANE!

Rusya’nın SU-24 savaş uçağının düşürülmesi ise nerdeyse “dünya”nın ikiye bölünüp, birbirini suçladığı bir kamplaşma için yeni bir fırsat olarak kullanılmaktadır. Nitekim yapılan açıklamalarda “itidal tavsiyesi” en fazla laf arasında, usulen geçirilmekte asıl olarak karşılıklı suçlamalar öne çıkarılmaktadır.   

Nitekim ABD Başkanı Obama, olayın hemen arkasından yaptığı açıklamada; “Türkiye, her ülke gibi toprağını ve hava sahasını savunma hakkına sahiptir” merkezli çıkışıyla Türkiye’nin yanında yer almıştır. 

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ise, Rusya uçağının düşürülmesi ile ilgili olarak, “Elimizde olan bilgi diğer müttefikler ile uyumlu ve Türkiye’nin bilgilerinin doğru olduğunu gösteriyor. Tansiyonun düşürülmesi gerekiyor. NATO üyesi Türkiye’yi herhangi bir tehlikeye karşı savunacağız” diyerek Rusya’yı suçlamıştır. “Tansiyonun düşürülmesi gerektiğine” ilişkin öğütse laf olsun diye araya sokuluyor. 

NATO ve ABD’den gelen bu açık destek karşısında Türkiye’de batı emperyalizminin çıkarlarına bağlanmasını savunanlar da kalemini sivriltmiş; “Batı stratejisiyle ortaklaşarak üretilen politikalara batıdan destek geleceği görülmüştür. Bu doğrultuda devam edelim” propagandası da ilk günden itibaren öne çıkarılmaya başlamıştır.

MEYDAN OKUYARAK NEREYE GİDİLECEK?

Başbakan Davutoğlu’nun dış politikayı kendi özel alanı olarak gördüğü biliniyor. Dolayısıyla bu sefer rüştünü ispat etmek istercesine Davutoğlu zaten netameli bir sorun olan “uçak düşürmeyi” bir meydan okumaya dönüştürmüştür.

“Sınırlarımızın güvenliği, ülkemizin bu ateş çemberi içinde bekası, vatandaşlarımızın hayatı ve izzeti söz konusu olduğunda her türlü fedakarlığı yapacağımızı ve her türlü tedbiri alacağımızı da cümle alemin bilmesini isteriz. Hava ve kara sınırlarımızı kim ihlal ederse ona karşı her türlü tedbiri almak hem uluslararası hakkımızdır hem de ulusal görevimizdir” diyen Davutoğlu, gerilimi yükselterek, çöken Suriye politikasının ayakta olduğunu göstermeye amaçlamıştır! 

Davutoğlu’nun dün AKP Grubunda Rusya ile ilişkiler üstüne yaptığı “olumlu” içerikteki konuşma gidişatı değiştirecek görünmemektedir. Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Davutoğlu’ya göre daha “ılımlı” görünen “sorunu büyütmeyelim” içerikli konuşmalarının da bir etkisini beklemek doğru olmaz.
 
UÇAĞI TÜRKİYE DÜŞÜRDÜ DE KAZANAN KİM?

Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı başta olmak üzere yetkili zevat, AKP propagandası ve sermaye basını Suriye’deki savaşı kazanmış, Rusya’yı dize getirmiş bir eda ile “uçak düşürme”nin arkasında birleşmiş bir tablo oluşturmuştur. 

Ancak bu “hamaset” ve “gizli ajanda”lar dışında bu “zafer” sarhoşu” tutumun bir gerçekliği yoktur.
Hamaset malum!

Rusya düşmanlığı ve askeri olaylar şoven milliyetçi odakların  genlerine işlediği gibi geniş halk kesimlerinin de en kolay yedeklendikleri konudur. AKP propagandasının halkın kafasını karıştırmada sonuna kadar kullanacağı görülmektedir. 

“Gizli ajanda” sahibi Amerikancılar ve NATO’cular ise; Türkiye’nin batı emperyalizmine bağlanması ve bunun Rusya’yla arasının bozularak yapılmasını desteklemektedir. Böylece Türkiye; Suriye politikasının çökmesiyle teslim olduğu ABD ve NATO’ya, İncirlik ve bütün öteki üslerini açarken girdiği yolda ilerleyerek, artık tümüyle 1960’ların ilk yarısından önceki NATO’ya ABD’ye yüzde yüz bağlılık çizgisine dönmek için kesin bir adım atmış olacaktır. 

Burada şu ünlü soruyu tekrar soralım: “Türkiye’nin bir Rus savaş uçağını düşürmesinden kim kazanmıştır?”
Bu sorunun tartışılmaz yanıtı; 1) Kısa vadede IŞİD, 2) Stratejik olarak da ”ABD ve NATO” olduğu biçimindedir.

Burada Rusya, İran, Irak, Suriye rejimi de kazanmış mıdır? Belki, onların da orta vadede kazançlarından söz edilebilir ama asıl kazanan ABD’siyle NATO’suyla batı emperyalistleridir.

Rusya ise; Suriye’deki mevzilerini güçlendirmek için kendisine yeni dayanaklar bulacaktır. Nitekim yeni savaş gemileri göndermeye başlamış, Suriye’deki üslerini daha da güçlendirmek için girişimler yapacağını şimdiden duyurmaya başlamıştır.

KAYBEDEN KİMDİR?

Rusya da uçağının düşürülmesiyle belki bir prestij kaybına uğramıştır ama kaybedenlerin başında Türkiye vardır!

Çünkü böylece Türkiye son çeyrek yüzyılda yerine göre batıya karşı bir seçenek olarak da kullandığı “Rusya kozunu”  kaybetmiştir. Dahası Suriye’de “çözümle” ilgili diyalog kurabileceği çok önemli bir ülkeyi kaybetmiştir. Ve bölgede İran, Irak gibi ülkelerin manevraları için yeni boş alan açmıştır. Yukarıda sözünü ettiğimiz riske giren ticari ilişkileri de bunlara eklemeliyiz.

Türkiye’nin politikasının sonucu olarak Türkmenlerin de kaybedenler arasına gireceği görülmektedir. 

Türkiye’yi böyle bir noktaya sürükleyen de Suriye’de duvara çarptığı gibi; Mısır, İsrail, Irak ve İran’dan sonra şimdi de Rusya ile de ilişkileri düşmanlaşma çizgisine çeken Erdoğan-Davutoğlu’nun “yeni Osmanlıcı” politikasıdır. 


RUSYA’NIN TEPKİSİ DE STRATEJİK 

Rusya cephesi de SU-24’nün düşürülmesini, bir “sınır ihlali” ya da “savaş uçağı” düşürülmüş olmasının ötesinde; kendisine yönelik bir saldırı, hatta Putin, bu saldırıyı daha da dramatikleştirilerek, “sırtından bıçaklama” olduğunu iddia etti.

Putin, bu kısa açıklama içinde, Türkiye’ye yönelik suçlamalarını uçak düşürmeyi çok aşan biçimde genişletti.
“Terörün işbirlikçileri tarafından sırtımızdan hançerlendik. Bunun, Rusya ve Türkiye ilişkileri açısından çok ciddi sonuçları olacaktır” diyen Putin, Türkiye’yi “terörü destekleyen ülke” olarak ilan etti.

Dün de Putin, Rusya vatandaşlarına “Türkiye’ye gitmeme” çağrısı yaparken, “İktidar Türkiye’yi İslamlaştırmaya çalışıyor” diyerek eleştirilere ideolojik dayanaklar oluşturmaya yöneldi. 

Nitekim Putin’in açıklamasıyla bağlantılı olarak, önceki gün Türkiye’ye gelmesi beklenen Dışişleri Bakanı Lavrov’un Türkiye ziyareti iptal edildi. Lavrov sadece kendi ziyaretini de iptal etmedi; Türkiye’ye gidecek Rus vatandaşlarının da seyahatlerini iptal etmelerini istedi. Türkiye’yi Mısır kadar güvenliksiz ilan eden Lavrov’un çağrısının hemen arkasından seyahat acentelerinin turları iptal etmeye başladığı da belirtiliyor. Rusya Savunma Bakanlığı ise, TSK ile aralarındaki “askeri iletişimi askıya aldıklarını” duyurdu.
Bütün bunlardan da öte Rusya Başbakanı Medvedev; “Rusya ile Türkiye arasındaki iyi komşuluk ilişkileri ekonomi ve siyasi alan dahil zarar gördü. Bu hasarı telafi etmek zor olacak. Bu eylemin bir dizi ortak projenin iptal edilmesi ve Türk şirketlerinin Rus pazarındaki faaliyetlerinin de kısıtlanmasına” yol açacağına dikkat çekti.

Türkiye’nin Rusya ile 26 milyar dolarlık dış ticareti var. Bunun 19 milyarı Türkiye’nin aldığı doğalgaza ödediği miktar. Türkiye’nin de 6 milyar dolarlık ağırlığını gıda maddelerinin oluşturduğu ihracatı var Rusya’ya. Ama Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacının yüzde 55’ini Rusya’dan aldığı, bazı boru hattı projelerini ve Mersin’de kurulmakta olan nükleer santralin Rusya tarafından inşa edildiği dikkate alındığında Rusya ile krizin ekonomiye de yansıyacağı açıkça görülüyor. Dahası Türkiye’ye her yıl gelen 4 milyon Rus turistin de Lavrov’un tavsiyesinden etkileneceğini söylemek yanlış olmaz.

Elbette Rusya’nın doğalgazı kesmesi beklenmiyor. Ama her halükarda çeşitli inşaat, boru hattı gibi projeler ile turizm ve gıda ihracatı gibi konularda yeni zorlukların çıkması da kaçınılmaz görünüyor. Ki, Medvedev’in sözünü ettiği gelişmeler olursa, Türkiye’nin ekonomik alanda da zararının büyük olacağı da tartışılmazdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...