26 Kasım 2015 00:55

Uçak krizi

Uçak krizi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Suriye’deki askeri operasyona katılan bir Rus uçağının Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından düşürülmesi Türkiye’nin izlediği Suriye politikasına ilişkin endişeleri arttırdı. Olayın gerçekleşmesinden sonra gelen Rusya’nın sert açıklamaları elbette NATO’yu yarım yüzyılı aşkın üyesi olan bir ülkeyi korumaya sevk etti. Ancak ittifakın içinde Türkiye’nin ittifak politikasına uygun hareket etmediğine dair itirazların olduğu gözlemleniyor. Reuters’den Robin Emmott olaydan sonra Brüksel’de toplanan NATO elçilerinin Türkiye’yi serinkanlılığa çağırdıklarını aktarıyor. Diplomatlar Rusya’nın eylemlerini onaylamazken, hava sahasını ihlal eden uçaklara ilişkin Türkiye’nin de düşürmekten başka seçeneklerinin olduğunu vurgulamışlar; örneğin Türk uçaklarının Rus uçağına eskort ederek onu sınır dışına çıkarması gibi. Başka bir ifadeyle Türkiye’nin eyleminin Rusya’nın eylemine karşı orantısız bir şiddet kullanımı olduğu itirazı NATO toplantısında dile getirilmiş (Reuters, 24.11.2015). 

Frankfurter Allgemeine Zeitung ise ABD yönetiminden ismini açıklamayan bir yetkiliye dayanarak Amerikalıların uçağın Suriye sınırları içindeyken vurulduğunu düşündüklerini aktarıyor. Bu aktarım doğruysa gerek ABD gerek NATO Türkiye’nin meşru müdafaa tezine kuşkuyla baktıklarını söylemek yanlış olmaz. Gazete ayrıca Türkmenlerin pilotları paraşütlerle yere inerken havada vurduklarını iddia ettiklerini yazıyor (FAZ, 25.11.2015). Durum henüz netliğe kavuşmadı. Ancak uluslararası hukuka göre esir askerlerin infaz edilmesinin bir savaş suçu teşkil ettiğini belirtelim ve esas sorumuza geçelim: Türkiye’nin öne sürdüğü sınır güvenliği argümanı güçlü müdür?

Başbakan Davutoğlu’nun uçağın düşürülmesine ilişkin yaptığı açıklamadan alıntılayalım: “Sınırlarımızın güvenliği, ülkemizin bu ateş çemberi içinde bekası, vatandaşlarımızın hayatı ve izzeti söz konusu olduğunda her türlü fedakarlığı yapacağımızı ve her türlü tedbiri alacağımızı da cümle alemin bilmesini isteriz. Bugün Türk hava sahasını ihlal eden uçaklara dönük olarak silahlı kuvvetlerimizin anında gösterdiği tepkiyi de bu çerçevede ele almak lazım. Biz hiçbir şekilde herhangi bir ülkenin toprağında gözü olan bir yaklaşımı benimsemiyoruz. Ama herkesin de bilmesi lazım ki defaatle uyarılara rağmen, geçen pazar günü Çankaya’da yaptığımız güvenlik zirvesinde bir kez daha teyit etmemize rağmen hava ve kara sınırlarımızı kim ihlal ederse ona karşı her türlü tedbiri almak hem uluslararası hakkımızdır hem de ulusal görevimizdir” (Radikal, 24.11.2105). Gerek ABD gerek NATO Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlamak için güç kullanma yetkisine sahip olduğunu teyit etti. Ancak NATO diplomatlarının belirttiği gibi uçağı düşürmek verilebilecek en şiddetli tepkiydi. Bu açıdan yetkinin olup olmadığı değil, yetkinin basiretli kullanıp kullanılmadığı tartışma konusu.

Uçağın Suriye topraklarında düşürülmüş olması durumundaysa hükümetin hukuki tezleri ciddi olarak zayıflıyor. Uluslararası hukuka göre devletler sınır ötesinde ancak meşru müdafaa amacıyla şiddet kullanabilirler. Bu kavram ise hem gereklilik hem de orantılılık gibi iki unsur içeriyor. Meşru müdafaa bir devletin silahlı bir saldırı veya yakın bir silahlı saldırı tehdidi karşısında gerekli ve orantılı araçlar ve eylemlerle kendisini savunmasını ifade eder. Bu hakkı ileri sürerek şiddet kullanmak için öncelikle şiddet içermeyen alternatiflerin tüketilmiş olması, var olmaması veya yeterli olmaması koşullarının gerçekleşmiş olması gerekir. Putin’in sert açıklamasında Rusya’nın Türkiye’ye bir tehdit oluşturmadığını vurgulaması meşru müdafaa tezinin geçersiz olduğunu öne sürmesi anlamına geliyor. 

Rus oligark Alexander Lebedev’in sahibi olduğu Londra merkezli The Independent gazetesinde Ranj Alaaldin tam da bu noktayı vurgulamış: “Başka bir deyişle, Türkiye’nin diğer dünya güçlerinin müzakere ettiği Suriye çatışmasının barışçıl çözümünde bir çıkarı yok. Türkiye çaresizleştikçe odağı tekrar Esad rejimine getirmeye çalışacak ve hem Suriye’de hem jeopolitik olarak yaşadığı kayıpları tersine çevirmeye çalışacak. O bakımdan Rus jetini düşürme kararının ardında muhtemelen başka siyasi faktörler var – özellikle bildiğimiz kadarıyla jetin Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik anlık bir tehdit oluşturmadığını göz önüne alırsak” (The Independent, 25.11.2015). Rusya’nın IŞİD saldırılarıyla korku ve endişe içindeki Avrupa kamuoyuna bu açıdan etkili bir propagandaya girişip, Ukrayna yüzünden yıpranan imajını Suriye’de tekrar tazelemeye çalışacağına hiç şüphe yok. Şimdi hamle sırası Rusya’da.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...