06 Kasım 2015 01:00

AB Erdoğan'ın zaferine ortak

AB Erdoğan'ın zaferine ortak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen hafta bu köşede Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkeleri ve AB kurumlarının Erdoğan’ın AKP’sinin sandıktan tek başına hükümet kuracak bir çoğunluk elde etmesinden pek memnun olacağını yazmıştık. Kimi okuyucularımız buna eleştiri mahiyetinde AB’nin AKP ve Erdoğan’ı gözden çıkardığına dair mesajlar gönderdi.
Ne var ki, seçimlerden sonra Avrupa’dan yapılan açıklamalara bakılırsa liderler tek başına hükümeti sanki kendileri kuracakmış gibi sevindiler. Pek de haksız sayılmazlar.
Zira, başta AB Komisyonunun ilgili üyeleri ve başta Almanya olmak üzere, pek çok AB üyesi ülke, 7 Haziran sonrasına benzer bir tablonun oluşmaması için tek seçeneğin AKP’nin salt çoğunlukla hükümet kurmasından yana olduklarının mesajını vermişlerdi. Buna rağmen salt çoğunluğun çok üzerinde vekil çıkarılmasına doğrusunu sorarsanız bu mesajı verenler de şaşırdı. Bu kadar açık ara onlara da sürpriz oldu...  
Hafta başından bu yana Alman basınında yazılanlar, hükümet ve diğer partiler tarafından yapılan açıklamaları, gösterilen tepkileri iki grupta toplamak mümkün.
Birinci grupta, AB’nin ve Almanya’nın çıkarları gereğince istikrarlı bir hükümetin kurulmasında duyulan memnunluk var. İktidar ortağı Hıristiyan Demokratlar ve Sosyal Demokratlardan yapılan açıklamaların özeti “sandıktan güven ve istikrar çıktı”dan ibaret. Erdoğan ve partisine yönelik eleştiriler neredeyse hiç dillendirilmedi.
İkinci grupta ise seçim sonuçlarını “Türkiye için kara bir gün” olarak değerlendirenler yer alıyor. Muhalefet partiler Yeşiller ve Sol Parti başta olmak üzere pek çok kesim ve çevre, sonuçların Erdoğan’ın otoriter sistem kurmasında önemli bir basamak olacağına dikkat çekerek, Merkel’e bu plana destek vermemesi çağrıları yapıldı. Hatta, Türkiye ile ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesini isteyenler de oldu.
Belirtmek gerekiyor ki; Alman basınında AKP’nin tek başına açık arayla şekilde hükümet kurmasının “Türkiye demokrasisi için tehlike” olduğuna dair haber ve analizler daha yoğundu. Özellikle Türkiye’deki gazete ve televizyonların temsilcileri, Erdoğan’ın ülkeyi otoriter sisteme doğru götürmeye çalıştığını net olarak ifade ettiler. Türkiye’de yaşayan ve gelişmelere objektif bakabilenler doğal olarak bu sonuca kolay bir şekilde varabiliyor.
Örneğin Süddeutsche Zeitung’dan Mike Szymanski, dün yazdığı yorum yazısına “Erdoğan korkunun meyvelerini topladı” başlığını koyduktan sonra şu değerlendirmede bulunuyor: “Aslında ülkeyi kendi malı gören Erdoğan yeniden egemenliğini kurdu. Nasıl bir politikadır ki, eleştirenlerin savcılar ve sokakta öfkeli kalabalıklar tarafından takip edildiği bir ortamda çoğunluğu saplayabiliyor?” diye sorarak şaşkınlığını gizlemiyor.
Tek başına yeniden hükümet olmayı başaran Erdoğan’ın kendisine karşı çıkan bütün toplumsal kesimleri baskı altına alarak, daha otoriter, baskıcı bir sistem kurmaya çalışacağı artık sır değil. Bütün bunlar sözde demokrasi ve insan haklarından yana görünen AB ve Avrupa ülkeleri, bugün aldıkları tavırla, belirledikleri politikayla açıktan Erdoğan’ın tek başına istediği sistemi kurmasına destek verdikleri anlamına geliyor. Hem de tehlikenin farkında oldukları halde... Peki AB bunu neden yapıyor?
Elbette kısa, orta ve uzun vadeli çıkarlarının ancak Erdoğan ve partisinin iktidarda olmasıyla hayat bulacağını bildikleri için... Bunların başında son ayların en önemli konusu “sığınmacı krizi” geliyor. Sığınmacıların Avrupa’ya ulaşmasını istemeyen bütün kesimler AKP’nin tek başına iktidar olmasından memnun. Zira, daha önce varılan anlaşmanın ancak bu parti tarafından hayata geçirilebileceği açıkça ifade ediliyor. Yani varsa yoksa hangi hükümetin Türkiye’yi sığınmacılar için “tampon bölge” yapacağı...
Keza, Türkiye’de iş yapan Alman ve diğer Avrupalı tekeller de “istikrarlı bir hükümetten” yana. Bu nedenle öncelik demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğünde değil tekellerin kasasına girecek parada...
Bugünkü koşullarda AKP’nin bunları hakkıyla yapacağından şüphe edilmiyor.
Ne var ki, seçimlerden güçlü çıkan Erdoğan’ın bundan sonra AB karşısında daha sıkı pazarlıklar yapacağı, kendi hedeflerine varmak için seçim sonuçlarını da bir baskı unsuru olarak kullanmaya başlayacağı bugünden görülüyor. “Sığınmacı krizi” konusunda tek seçenekleri Türkiye’yle iyi geçinmek olduğundan hareket eden AB ve üye ülkeleri bazı konularda önemli tavizler vermek zorunda kalacak gibi görünüyor. Özetle, gerileme döneminde Erdoğan’a eleştiri oklarını yönelten AB ve üye ülkeleri, seçimlerle birlikte AKP ile iyi geçinme, Türkiye’deki ekonomik ve siyasi çıkarlarını bu parti üzerinden hayata geçirmek için yeniden pozisyon almış ve önümüzdeki dönemi böyle götürecekler gibi görünüyor.
Ancak Avrupa halkları ve Avrupa’da yaşayan emek ve demokrasiden yana Türkiye kökenli göçmenler ise, Türkiye’deki emek, barış ve demokrasi güçleriyle dayanışmayı büyüterek sürdürmeye devam edecektir.
Çünkü Avrupa’da sadece Erdoğan’ın otoriter düzen kurma çabalarına destek veren gericiler yok, buna karşı çıkanlar da çok...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...