14 Ekim 2015 01:00

Gerçeklerin karartılmasına izin vermeyelim!

Gerçeklerin karartılmasına izin vermeyelim!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’de, tarihin en büyük katliamı yapılmış, ama ülkenin her konuda konuşmasıyla ünlü Cumhurbaşkanı, alelusul bir mesaj yayınladıktan sonra ağzını açmış değil.
Ülkenin Başbakanı da sadece mazeret bildirmek için konuşuyor, ama bu konuşmalar içinde bile, katliama uğrayan barış ve özgürlük talep eden halk kesimleriyle mesafesini korumayı ihmal etmiyor. Dahası önceki gün bir TV kanalında Başbakan kendini aşarak; “Elimizde canlı bombaların listesi var ama eyleme geçmeden onları yakalayıp içeri atamıyoruz” diyerek adeta canlı bombalara ‘sizi yakalamayacağız’ mesajı verdi. Dahası bunu Hükümetin emniyetin insan hakları ve özgürlüklere saygısının da ifadesi olarak göstermeye çalıştı.
Oysa her aklı başında insan bilir ki; canlı bomba bir hırsızlık ya da cinayet faili gibi suçu işledikten sonra yakalanabilecek bir kişi değildir; suçla birlikte kendisini imha eder.
Ama burada açık absürdlük, çok açık bir mantıksal çelişki vardır. Bu açık çelişkiyi bile görmeyen bir Başbakanın yönettiği ülkenin emniyetinin, istihbaratının canlı bombaları ve onların bağlı olduğu örgütü izleme ve ortaya çıkarmada bu kadar gönülsüz davranmalarının nedenini  göstermeye yeter.

AKP PROPAGANDASI VE YANDAŞ MEDYA YALANA SARILIYOR

Öte yandan; sıradan bir haberde bile bir gözleri hep Cumhurbaşkanında, Başbakanda, AKP önde gelenlerinde olan yandaş medya kanlı katliamın sorumluluğunu IŞİD olarak göstermekten kaçınmak için, saldırıyı PKK’nin düzenlediğinden, saldırının en çok HDP’ye yardığına, saldırının arkasında  Suriye’nin, El Muhaberat’ının, hatta “başka devletlerin” olduğuna kadar akla gelmeyecek her yalana sarılıyor. Ama “Alo Fatih!”li skandallara imza atmakla yetinmeyip meydanlardan, “Manşet öyle değil böyle atılır” diye gazetelere ayar vermeye çalışan “reisler”, yandaş medyanın vicdanını ve insanlık duygusunu tümden kaybetmiş kalemşorlarına, “Biraz vicdan, biraz insanlık ey gafiller!” dememektedir. Tersine onları memnuniyet belirten bir yüz ifadesiyle teşvik etmektedirler. Hatta onların ürettiği “yalanları”, ufak tefek rötuşlarla” alıp piyasaya sürmektedirler.

YETKİLİLER GERÇEĞİ AÇIKLAMAMAK İÇİN LAF DOLANDIRIYOR

“Ön tekerlek nereden giderse arka tekerlek de oradan gider.” Başbakanın bakanları ve diğer yetkilileri de en yukarıdakileri izliyor. Artık devletin savaş arabasına bağlanmış yaygın medyanın “uzman” ve “kıdemli sunucuları” da onların her söylediğine kılıf uydurarak onları onaylıyor.
Gelişmeler üstüne son resmi açıklamayı Hükümet Sözcüsü Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş yaptı. Ama ne açıklama! Kurtulmuş’u dinleyen TC vatandaşları herhalde, “Yok canım bu konu öylesine karmaşık ki, çözmek için uzun yıllar gerekir” demiştir. Çünkü Kurtulmuş, “Saldırıyı iki canlı bomba yapmıştır” demenin ötesinde sadece saldırının arkasındaki ilişkilerin “çok karmaşık” olduğunu, saldırganlarla bombaları imal edenlerin, taşıyanların birbirini hiç görmediğini, canlı bombaların da hiç karşılaşmadığını, olup bitenin arkasında çok girift ilişkiler olduğunu, birkaç örgütün işbirliği olabileceğini, bir devlet (bu Suriye rejimi) , hatta birkaç devlet (İran, Rusya ima ediliyor) aklının olduğunu ifade eden, birbiriyle de bağlantılı olmayan “gizemli kutular”dan oluşan bir tablo çizdi.

GERÇEK APAÇIKTIR!

Oysa olanlar apaçıktır.
Canlı bombaların bombaları, IŞİD’in, Suruç ve Diyarbakır saldırılarında kullandığı düzeneklerin aynısıdır. Bir “IŞİD markası”dır. Kurtulmuş’un iddiasının tam aksine, Suruç, Diyarbakır ve Ankara’daki canlı bombalar (Ankara’daki canlı bombaların da kimlikleri de resmen açıklanmasa da biliniyor) birbirini tanımadan da öte aynı memleketin çocukları, aynı İslam Çay Ocağı’nın müdavimleri, hatta aynı mahallenin çocuklarıdır; ikisi de kardeştir!
AKP propagandası ve yetkililerin bu saldırının çok karmaşık ilişkilere dayandığına dair gizem dolu açıklamaları, besbelli ki;
1-) IŞİD’in perdelenmesi, en azından olayın faili olmayabileceği kuşkusunu artırmak,
2-) Emniyetin, istihbaratın, kontra güçlerin, elbette ki Türkiye’nin bölge siyasetiyle Hükümetin sorumluluğunun karartılmasını amaçlamaktadır.
 
Elbette bölgede pek çok çıkar ilişkisi çatışmaktadır. Ve önemli her gelişmede bölgeye müdahale eden emperyalist güçlerin ve bölge gericiliklerinin doğrudan ya da dolaylı etkileri, hatta parmakları olabilir; “olmazsa olmazdır” bile denebilir. Bunların somut kanıtlarının ortaya çıkarılması da önemlidir.
Çünkü IŞİD ve Türkiye’nin istihbaratının, kontra güçlerinin bu katliamdaki sorumlulukları açıklığa kavuşturulmadan “arkadaki karanlık güçlerin” ortaya çıkarılması da olanaklı değildir.
Ancak bugün ülkeyi yönetenler, katliamın en somut ve açık yanının üstünü örtmek için spekülasyona da en açık olan “saldırının arkasındaki karanlık güçleri”, üstelik de olayın failleri ve onlara kol kanat gerenleri, Türkiye ile doğrudan ilgili yanını ortaya çıkmasını perdeleyecek biçimde öne çıkarmaktadırlar.

SOMUT VE AÇIK GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKARMAKTA ISRAR

Tıpkı Adana’da, “sahipsiz çantayı” gerekçe göstererek cenaze törenini dağıtmak isteyen polise karşın, kalabalık içinde öfkeli bir gencin fırlayıp, çantaya bir tekme vurup içinin boş olduğunu göstererek polisin oyununu bozması gibi, bugün;
- Ankara’daki kanlı saldırının kimin, hangi örgütün marifeti olduğunu o marifetin sahiplerinin Türkiye’de kimler tarafından korunup kollandığını,
* Emniyetin, istihbaratın delilleri toplarken bile neden bu kadar gönülsüz davrandığını (kimi ceset parçalarının iki gün sonra bile olay yerinde bulunması bunu işareti),
- Yetkililerin neden katillerin ortaya çıkmasından çekinir gibi hareket ettiğini, lafı dolandırmadan bu kanlı cinayetin faillerini açıklamaya yanaşmadıklarını, en arkada hangi uluslararası güçlerin olup olmadığı tartışmasını bir adım sonrasına bırakmayı göze alarak göstermek gerekir.
Özetlersek; öncelikle Ankara’daki hain saldırının failinin IŞİD olduğunda, arkasına “şu ya da bu terör örgütü de olabilir” bahanesini takmadan, açık seçik ortaya koymak önemdir. Ve saldırının siyasi sorumlusu olan Hükümet emrindeki emniyet ve istihbarat güçlerinin saldırının gerçekleşmesinde ihmalden, göz yummadan, içli-dışlılıktan gelen ilişkilere kadar sorumlulukların sorgulanması belirleyici önemdedir. Ancak bu gerçekler açığa çıktığı ölçüde arkasındaki “karanlık güçlerin”, başka bilinmeyen “derin ilişkilerin” ortaya çıkarılması için adımlar atılabilir.
Aksi halde Hükümet’in olup bitenin aydınlatılması konusundaki gönülsüzlüğü, yandaş basın ve AKP  propagandasının gerçekleri saptırma gayretleri ile medyayı bloke etmiş olan “stratejist”, “uzman” takımının spekülasyonlarının büyüsüne kapılarak, gerçeklerin dışında bir tartışmaya sürüklenmesi kaçınılmaz olacaktır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...