Barış tozu
Fotoğraf: Envato
Evrenden mutfak tezgahına küçük şeylerin büyük sonuçlarını anlatıyor Hannah Holmes bir kitabında: “Tozun Gizli Tarihi” kitabın adı.
Eğer okursanız daha üçüncü sayfasında “okuru kendi kişisel tozlarıyla tanıştırmaktan onur duyacağını” söylediğini göreceksiniz. Deri döküntülerimizden eskimiş giysilerimize, açıp kapatılan bir elektrik düğmesinden otomobil ile katettiğimiz her kilometreye kişisel tozlarımız yayılır gezegene. H. Holmes işte oluşturduğumuz her bir toz zerreceği için “minicik şeylerin içinde, büyük bir büyü ve devasa bir kargaşa gizlidir” diyor.
Haftasonu bu ülkede başka bir toz yükseldi göğe doğru. Ve usul usul tüm gezegene yayıldı. Farklı çoğrafyalardan, farklı iş kollarından, tarlalardan, evlerden, köylerden, hastanelerden, inşaatlardan, şehirlerden, metropollerden barış için toz zerrecikleri getirdiler Ankara’ya. Onlar çocuktu, öğretmendi, doktordu, mimardı, işçiydi, işsizdi, köylüydü yani bizdik: “Güvercin uçuracaklardı, güvercin oluverip uçtular.”
Üzgünüz, yastayız, unutmayacağız... Ne var ki bu toz çok kirli. Devletin kiri, pası, kimyasal silahı, AKP’si, vekalet savaşçılarının bombası kabus olmakla kalmadı, on binlerin gezegene yayacağı barış tozunu savaşa heba etti.
“Kalplerimiz, Ruhlarımız Paramparça... Sözlerimiz, Aklımız Ona Keza... Ama Barış İrademiz Baki... Ama Hafızamız Diri... Dostlarımız İçin Yastayız, İsyandayız” derken İzmir Barış Bloku, insanlığa karşı işlenen bu suçta devletin sorumluluğunun da altını çiziyordu sonrasında.
Gazeteler, haber bültenleri Ankara’da barış mitingine iki bomba atıldığını yazıyor, söylüyor. Oysa atılan üç bomba var. Sonuncusu devlet envanterinden bir kimyasal silah. Ona biber gazı, gaz bombası diyor devlet. Yüzlerce yaralı ve yüzü aşkın ölmek üzere olan “barış güvercininin” üzerine tomalardan bir kimyasal silah olan biber gazı ve basınçlı su sıkıyor güvenlik güçler. Neden? Üstelik bu bir ilk değil, sistematik bir devlet tercihi. Diyarbakır’da, Suruç’ta ve şimdi Ankara’da aynı insanlık suçuna tanıklık ediyoruz. Devletin güvenlik güçleri olay mahaline basınçlı su sıkarak izleri yok etmekle kalmıyor, yaralılara müdahaleleri geciktiriyor. Yetmezmiş gibi kimyasal silah ile son nefeslerini vermelerini sağlıyor. Adli tıp açısından bu katliamdaki ölümlerden devletin kullandığı kimyasal ajanları kolaylaştırıcı olarak sorumlu tutabiliriz. Özeti faillerden en azından birisi bellidir ve derhal yargılanmalıdırlar.
“Toz olmadan hayat pek mümkün görülmemektedir” cümlesi Tozun Gizli Hayatı kitabından yine! Buluttan yağmurun oluşumuna doğanın döngüsünde son derece gerekli bir unsur tozlar. Ve bu hafta yine yağmur yağacak, bombalanmış insan bedenlerinin toz olup katıldığı bulutlar birer birer azalacak. Kan ve bombalanmış bedenlerden saçılan doku parçaları ile kaplı giysiler yaralı ruhlar eşliğinde ülkenin herbir şehrinde barışseverlerin yağmur suyunda yıkanıp arınacaklar: Yeniden ve daha gür “İnadına barış, inadına özgürlük” diyebilmek için.
- Dil bilmezlik: Doktor yazıları 22 Nisan 2024 04:30
- Kelimesini arayan duygular 15 Nisan 2024 04:46
- Yakındaki uzak, uzaktaki yakın: Tıbbın girdabı 08 Nisan 2024 04:40
- Dil ya da dilsizlik 01 Nisan 2024 04:48
- Askeri vesayetten toplumcu hekimliğe 25 Mart 2024 04:45
- 14 Mart halkın da Tıp Bayramı 18 Mart 2024 04:25
- Mahcup eğilimler, insan hakları ve hekimlik 11 Mart 2024 04:40
- Penisilin kokan sokaklar 04 Mart 2024 04:20
- Üvey dilin panzehri çokdillilik 26 Şubat 2024 04:45
- “İnsan dünyadır” 19 Şubat 2024 04:35
- Tabip odalarını ‘güvercinin ruh tedirginliği’ ile sınamak 14 Şubat 2024 04:24
- Her şehir atığı ile malul 07 Şubat 2024 04:10