Örnek bir aydın, örnek bir edebiyatçı
Fotoğraf: Envato
1960’lı, 70’li, 80’li, 90’lı, 2000’li devrimci gençlik kuşaklarının Sennur Abla’sı, gazetemizin kuruluşundan beri yazarı, Hayat TV’nin kuruluşundan beri programcısı ve destekçisi, genç gazetecilerin öğretmeni, genç öykücülerin, genç şairlerin yol göstericisi, edebiyatımızın çok yönlü, bilge kadını Sennur Sezer’i kaybettik!
Sennur Sezer şairdir, öykücüdür, edebiyat tarihçisidir, siyasetçidir, gazetecidir, dilcidir, yazardır, öğretmendir, folklorcudur, filozoftur,... çok önemli bir entelektüeldir. Olumlu anlamda adının önüne kültür alanıyla ilgili hangi sıfatı koysanız, “Hayır o değildir” diyemeyeceğimiz bir kişidir Sennur Sezer.
Onunla şöyle bir sohbet etme şansını bulmuş olan herkes onun kültürün bütün alanlarında sadece bilgili değil, aynı zamanda halkın yaşamıyla kültür arasında sağlam bağlar kurduğunu, kültürü seçkinlerin katından alıp halkın katına yükselttiğini fark ederler. Sennur Sezer’de bu tutum, günlük ilişkilerinde alçak gönüllülük, hoşgörü, halk sevgisi, çalışkanlık, aydın sorumluluğu olarak da biçimlenen bir yaşam felsefesidir çünkü. Bu yüzden o, onu tanıyanları her sıkışıldığında bilgisinden, deneyimlerinden, öğütlerinden yararlanılacak bir başvuru kişisi yapmıştır.
Sennur Sezer, Türkiye’nin üç darbe görmüş aydınlar kuşağındandır. Ve darbe dönemlerinin pek çok aydınının tersine Sennur Sezer, bu darbeler karşısında eğilip bükülmeden durabilmiş, işkenceye, zorbalığa karşı mücadelenin saflarında olmasıyla mücadele edenlere güç ve moral aşılamış, hep özgürlüklerden yana olmakla da kalmayıp işçi sınıfının dünya görüşüne ve siyasetine bağlanmayı başarmış olmasıyla da ayrı bir saygıyı ve sevgiyi hak edenlerdendir.
1990’lı yıllardaki Kürt diyenin dilinin kesildiği yıllarda bile Sennur Sezer; Kürt şairleri, Kürt öykücüleri, edebiyatçıları teşvik eden, onlara elinden gelen yardımı yapan ve ana dilin öneminde ısrar eden tutumuyla da sadece bir dilci, sadece bir edebiyatçı kadın olarak değil, aynı zamanda cesur, her şart altında mücadelesini sürdüren bir aydın olarak da kesintisiz ve tereddütsüz biçimde mücadelenin içinde olmuştur.
Sennur Sezer, Taşkızak Tersanesinde bir işçi olarak başlayıp altmış yıla yaklaşan edebiyat yaşamı içinde her zaman en azından bir ayağı ile siyasette olmuştur. Çünkü o sonuçta sınıfın siyasetine bağlanmayan bir edebiyatın, sanatın kendisine gerçek bir kılavuz bulmayacağını, dünya değiştirme rolünü başaracak bir mevziye giremeyeceğini bilenlerden olmuştur. Öyle ki son çeyrek yüzyılda Sennur Sezer, iki ayağı ile de siyasetin, özellikle de işçi sınıfı siyasetinin içinde yer alarak, Emek Partisinin kendisine sorumluluk düştüğünü hissettiği her kademesinde görevler alarak, burjuva aydınların, siyasete uzak durmayan sanatın, edebiyatın kısırlaşacağına dair ön yargılarına çalışmalarıyla, yaşamıyla açık ve net bir yanıt vermiştir. O, sadece bir edebiyatçı, bir aydın değil, aynı zamanda sosyalist bir aydın, işçilikten gelme bir işçi sınıfı aydınıydı. Bunu verdiği eserler, Türkiye’nin edebiyat yaşamına katkılarıyla ortaya koymuştur.
Sennur Sezer, bizlerin (onu tanıyan herkesin de) dilinde sevgi ve saygıyla karışık hitabıyla Sennur Abla’nın çalışmalarını, adını anmaya bile bir köşe yazısı yetmez.
Ve elbette Sennur Sezer gibi verimli bir kültür insanının çalışmalarıyla ilgili pek çok incelemeye, yapıtlarının yeniden yeniden basılmasına bundan sonra da tanıklık edeceğiz. Çünkü ondan öğrenmeyi sürdüreceğiz.
O da bizden, bugün ardından ağlamamızı değil, dünyanın değiştirilmesi mücadelesinde onun bıraktığı yerden bayrağı alıp işçi sınıfının mücadelesinin ön cephesinde dalgalandırmamızı isterdi.
Biz de her yaştan Evrensel çalışanları ve onu en yakından tanıma onuruna sahip kişiler olarak, ondan öğrendiklerimizle onun mücadelesini daha ileri götürme sözünü veriyoruz.
Bu inançla; en başta onun yoldaşı, eşi, Adnan Abi’ye (Adnan Özyalçıner), Türkiye’nin her daldan kültür insanlarına, aydınlara, Türkiye’nin Kürt, Türk her milliyetten halkına, emekçilerine, işçi sınıfımıza, Emek Partisinden yoldaşlarına başsağlığı diliyoruz.
Seni özleyeceğiz, öğütlerini unutmayacağız, yaşamından, yapıtlarından öğrenmeye devam edeceğiz Sennur Abla!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00