04 Ekim 2015 00:15

Telemahos denizlere açıldı

Telemahos denizlere açıldı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Troya savaşları bittikten yıllar sonra bile kral Odisseus, karısı Penelopeya’nın ve çok özlediği halkının yanına dönemedi... 
Onun artık öldüğünü düşünen asalak egemenler de, sözde dul kalan karısıyla evlenebilmek için gelip onun sarayına yerleştiler. Odisseus’un ve halkın neyi var neyi yoksa yiyip içiyorlardı! Sonunda Odisseus’un oğlu yeniyetme Telemahos; halkı ve asalak egemenleri kentin meydanında topladı... Kürsüye çıkıp damat adaylarının hemen saraydan ayrılmalarını istedi...

TALİPLER HİÇ ALDIRMADILAR!
Ne var ki damat adayları, gene eskisi gibi sarayda yemekli şaraplı eğlencelerine yeniden başladılar...
Bunun üzerine Telemahos, deniz ötelerine gidip oralarda Troya savaşına katılanlardan babasının hâlâ yaşayıp yaşamadığı konusunda bilgi toplamaya karar verdi...
Mentor kılığındaki tanrıça Atena’yla birlikte Telemahos; kiralayacakları bir gemi ve güvendikleri gönüllü yoldaşlarla denize açılacaklardı... Tanrıça Atena, yolda yiyip içecekleri bir şeyler hazırlaması için Telemahos’u saraya gönderdi... Telemahos saraylarına varınca, kimsenin ilgisini çekmeden doğruca bodrum katına indi. Bu geniş oda; sandık sandık kumaşlar, külçe külçe bakır ve altınla doluydu. İçleri tahıl dolu kocaman karınlı küpler; odanın duvarları boyunca dizilmiş; yıllardan beri Odisseus’un dönüşünü bekliyorlardı... Ve bütün bunları, yirmi yıldır Telemahos’un dadısı Eurikleya koruyordu olanca titizliğiyle...

DENİZ ÖTELERİNDE BABAMI ARAYACAĞIM
İşte sarayın başkadını ve Telemahos’un süt anası Eurikleya; Telemahos’un hazine odasına indiğini görünce, doğruca yanına geldi. Telemahos da bütün sevecenliğiyle sarıldı ona: “Sevgili dadım” diye konuşmaya başladı. “Hani o talihsiz babamın çok sevdiği iyi öğütülmüş undan yirmi torba hazırlarsın... Biraz da yiyecek, içecek... Hepsi tamam olunca, şu duvar kıyısına dizersin... Ama sevgili dadım, bunları senden başka bilen olmasın!.. Anam üst katta uykuya çekilince, onları alıp götüreceğim... Sparta’ya, Pilos’a gidip oralarda Troya’dan dönenlerle konuşacağım... Babama ne olmuş, onu öğreneceğim...” 
İyi yürekli Eurikleya, bu sözleri duyunca bir çığlık atacaktı ki, hemen Telemahos ağzını tuttu! Eurikleya biraz kendine gelince; “Nerden koydun bunları kafana yavrum?” diye sızlanmaya başladı... “Baban, o doymaz kral Agamemnon’un çıkardığı uğursuz savaşın kurbanı oldu! O yüzden burada ananı ve halkı güdüp yeden bir tek sen kaldın... Sen de gidersen, evimize çöreklenmiş bu arsızlar hem bizim, hem de halkın birikimlerine el koyacaklar! Gerisini düşünmek bile istemiyorum... Dul ananı da birisi alıp götürecek! Bütün bunlar olup biterken halkın haberi bile olmayacak! O yüzden şimdilik buralardan ayrılma yavrum!”

DENİZLERE AÇILDIĞIMI DUYMASIN ANAM!
Telemahos, bütün sevecenliğiyle dadısını ellerinden tutup; “Hiç tasalanma dadıcığım” dedi gülümseyerek. “Bu korkularının hiçbiri başımıza gelmeyecek... Zaten senin söylediklerinin başımıza gelmemesi için denizlere açılıyorum... Ama söz ver bana; anama bunlardan hiç söz etmeyeceksin! Yoksa çıldırır; elini yüzünü parçalar üzüntüsünden!”
Eurikleya, kimseye bir şey söylemeyeceği üzerine ant üstüne ant içti. Ama gene de içinden püskürüp gelen gözyaşlarını pek tutamıyordu... Bu sevgi yumağı Eurikleya büyütmüştü Telemahos’u; kendi öz oğlu gibi. Üstelik anası Penelopeya’ya da hep o göz kulak olmuştu babasının yokluğunda... İstemeye istemeye de olsa, Telemahos’un tembihlediği gibi, yol hazırlıklarını yapmaya başladı...

EGEMENLERİN GÖZLERİNE UYKU DÖKTÜ ATENA
Sahilde tek başına kalan baba dostu Mentor kılığındaki gök gözlü tanrıça Atena; denizlere açılabilmek için iyi yürekli Noemon’un tez giden gemisini kiralamak istedi. Noemon da; “Siz madem çok sevdiğim Telemahos’un aile dostusunuz, gemiyi seve seve veriyorum. Hiçbir karşılıksız!” dedi.

Gemi sorununun ayarlanmasından sonra Mentor kılığındaki Atena; sahilde gözüne kestirdiği her kürekçinin önünü kesiyor, onunla anlaşıp akşam buluşacakları yeri söylüyordu... Bütün sokaklar gölgelenince de tanrıça Atena, yol boyu gerekecek her türlü araç ve gereçlerle bir güzel donattı gemiyi. Yoldaşları olacak soylu kürekçilerin çoktan sahilde toplanmış olduklarını görünce de çok sevindi. Onları sevecenlikle selamladı... Her birine güç verdi...
Sonra da doğruca sarayda onu bekleyen Telemahos’un yanına gitti... Sarayın avlusundaki damat adayları; ellerinde şarap tasları; sözde eğleniyoruz diye ortalığı birbirine katıyorlardı! Mentor kılığındaki tanrıça, hepsinin gözlerine uyku döktü. Onlar da bir anda uyuştu; bazıları ellerindeki tasları bile yerlere düşürdü! Sesiyle, giyimiyle bir insan kılığındaki tanrıça Atena, Telemahos’u çağırdı yanına. “Çabuk ol Telemahos” dedi. “Gemide yoldaşlarımız olacak kürekçiler de hazır! Kimselere görünmeden bu gece yelkenleri hemen açalım!”
Tanrıça önde, Telemahos arkada, koşaraktan sahile ulaştılar ve onları bekleyen iyi yürekli kürekçi yoldaşlarıyla bir süre kucaklaştılar...
Artık hemen enginlere açılacaklardı...

***
Her sabah dünyamıza aşk ve kardeşlik saçan Afrodit’e, bir selam yollayalım bu hafta da...
****
AFRODİT’İN HARİTASI  
Gün doğmamışsa bile uyandığında,
Dağıtacaksın az ötedeki bulutları,
Kaleminle fırçanla...
Yeşile boyayacaksın dağları
Ve gökyüzüne masmavi halılar yayacaksın,
Hani ürkmesin diye güneşin atları.

Bizim Afrodit o evren güzeli,
Hani çok sever yanık şiirleri,
Yeter ki aşk koksun çığlık çığlığa...

Eğilip bakar her sabah penceresinden,
Zeytin portakal tarlalarına 
Ve çizer o günün aşk haritasını:
İşte böyle başlar ilk üretim el ele
Ve ilk bölüşüm dünyamızda kardeşçe...

(Yaşar ATAN)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...