04 Eylül 2015 00:52

Tezkere: ABD-NATO uşaklığında büyük koalisyon

Tezkere: ABD-NATO uşaklığında  büyük koalisyon

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sorunları hiyerarşik bir sıraya koymak pek makbul değilse de, Türkiye’nin, Ortadoğu’nun birincil sorunu; ABD-NATO öncülüğündeki yayılma, işgal, sömürüdür. Bunun I. Dünya ve II. Dünya savaşlarındaki ayağı, bölgenin işgali idi, ikinci ayağını işgaller sonrası, özellikle petrol yataklarını üstünde aşiret devletlerinin, krallıkların teşkil edilmesi oluşturdu. Irak-Kuveyt sorunu da bunun bakiyesi idi. Üçüncü ayağı, “İsrail projesi” idi. Dördüncü ayağı, “yeşil kuşak” projesi idi. Pozitivist-sosyalist karışımlı yerel milliyetçi, Arap milliyetçisi, ulusalcı hareketler hep riskti, Nasırcılık, Baascılık, Kaddafi tehdit idi. Sosyalizm, komünizm zaten “baş düşman” idi. Batı sermayesi, açık ve derin NATO öncülüğünde pek çok proje geliştirdi, başarılı da oldu. Sovyetlerin dağıtılması ile birlikte Balkanların ve Baas rejimlerinin dağıtılması da hızlandı.

Türkiye’nin de sonuna kadar battığı Suriye’deki çatışmalar, bu projelerin bugünkü devamı durumunda. Yemen’deki, Gürcistan’daki, Sudan’daki, Somali’deki, Ukrayna’daki… hepsi iç içe, sermaye küreselleştikçe çatışmalar da küreselleşiyor. Kuzey-Güney Kore, Çin-Japonya, Rusya-Baltıklar… Hepsi iç içe, işgal ve üstünlük mücadelelerini oluşturuyor.
Borsaların hop oturup hop kalkması da bu süreçlerle ilintili.

Marx, para-sermaye tüm farklılıkları ortadan kaldırıyor, bir tek paranın rengi kalıyor, onun da zaten dini imanı rengi yok demişti.
Deregülasyon, kurucu akla, regülasyona karşı, tüm dünyanın, tüm toplumların, insanlığın deregülasyonu yaşanıyor. 
Yayılmacılığın temeli deregülasyon. Piyasacılık dolandırıcılığın resmi adı olmuş, esası da deregülasyondan geçiyor.
İş artık öyle bir noktaya vardı ki Batı kendi içinde de deregülasyonla yüz yüze bulunuyor.

Artık deregülasyon, “toplumların ortadan kalkması/kaldırılması” noktasına vardı, kriz küreselleşti, insanlık diye bir şey kalmadı, halklar toptan hallaç pamuğu gibi atılıyor. 

Mültecilere bakın. Savaştan kaçan insanlara bakın. Bodrum sahillerine cesetler vuruyor. Avrupa kara yollarında kamyonlardan insan cesedi kokuları geliyor. Tel örgülerin dibinde kadınların ırzına geçiliyor. Sınır boylarında her tür pislik var.
Kos Adası, Makedonya sınırı, Macaristan tren garları, tüm Akdeniz zavallı insanların, kimi zaman çaresiz, kimi zaman tüketim refah arayışındaki insanların kanı ile sulanıyor.

Bütün bunlar, İMF-DB projelerinin; ABD-NATO-Batı sermayesinin başaktörlüğüne soyunduğu, yayılmacılığa, işgallere soyunduğu bir projenin sonuçları değil mi? Türkiye bu projelerde nerede yer alıyor? Fetihçilik, Yeni Osmanlıcılık nereden ısıtılıyor?

Türkiye “koalisyonda” yer almış bulunuyor. 1 Mart 2003 tezkeresi neyse, koalisyona girmek aynı ahlaksızlıkta bir şey. O gün dolaylı pek çok destek verildiyse bile tezkerenin geçmemesi çok büyük bir önem arz ediyordu. CHP ciddi bir muhalefet yapmıştı. Tüm toplum, İslamcısı, solcusu savaşın, Irak’ın işgalinin karşısında idi. Çok da doğru bir noktada idi.
Bush, 1 Mart tezkeresi sonrası  Türkiye’deki Amerikan karşıtlığı ile mücadele edeceğiz, demişti. Bugün durum içler acısı. Meclise inen yurt dışına asker gönderme tezkeresinde BÜYÜK KOALİSYON oluşmuş durumda. AKP+MHP+CHP büyük koalisyonu; Ortadoğu’da ABD-NATO uşaklığına, tezkerenin meclisten geçirilip koalisyon güçlerine gençlerimizi asker olarak sunmaya KOCAMAN BİR EVET diyor.

Belki gözlerden kaçıyor. Bugün bu koalisyon YEMEN’de Suudiler, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Bahreyn vb. ABD ile birlikte kardeşi kardeşe vurduruyor. Bırakın Suriye veya Yemen’i, Bahreyn’de, Mısır’da ve daha nicesinde bu koalisyon bir rol almış bulunuyor. ABD, Irak işgalini, Libya işgalini meşrulaştırmak için aralarında Türkiye’nin de olduğu 45’ten fazla ülkenin koalisyon oluşturduğunu söylüyordu.

İnsani, sivil yardımlar dışında, her ne olursa olsun, Türkiye’nin hiçbir sınır ötesi operasyona girişmemesi, asker vermemesi, bugün yapılabilecek en reel politika gibi gözüküyor. ABD-NATO ile birlikte militarizmin halklara hizmet etmeyeceği, insanlığa hizmet etmeyeceği ise çok aşikar bulunuyor.

Sınır ötesi tezkereler, Türkiye’nin saldırganlığı anlamına geliyor. Türkiye’ye saldırı durumunda ise zaten tezkereye ihtiyaç bulunmuyor.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...