31 Ağustos 2015 01:06

93 yılda gele gele hiçbir yere!

93 yılda gele gele hiçbir yere!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dün 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 93. yıl kutlamaları yapıldı.
93 yıldır yapıldığı gibi yine kutlama diye savaş uçaklarının, helikopterlerin, tankların, topların, yerli üretim roketler, zırhlı araçlar, insansız hava araçlarının,… eski ve yeni savaş sistemlerinin geçit resmi yapıldı.
93 yıldır değişmeyen sadece silah ve savaş araçlarının gösterisi de değildi. Bu vesileyle yayımlanan “mesajlar” da “ilk günkü kadar yeni”ydi!
Cumhurbaşkanı, Başbakan düzen partilerinin liderlerinin mesajları da sanki tek kalemden çıkmış gibi aynı muhtevadaydı; “Birlik ve bütünlüğümüze kasteden iç ve dış düşmanlara karşı mücadelemiz ilk günkü kararlılığı ile sürmektedir!”
Sanki böyle 93 yıldır hiç yok olmayan düşmanlara sahip olmak bir marifetmiş gibi!
Evet, kurtuluş savaşları, ülkelerin özelliğine göre biçimi, araçları değişse de ulusal devletler iç ve dış düşmanlara karşı savaş içinde var olmuşlardır. Bu yüzden de kuruluş sürecinde ya da hemen sonrasında böyle ”iç ve dış düşmanlara karşı savaş” temasının canlı tutulmak istenmesinin bir meşruiyeti de vardır. Ama, az çok aklı olan devlet yöneticisinin (yönetiminin), ilk yapacağı iş de “kuruluşta” savaştığı güçlerle bir uzlaşmaya varmak, iç ve dış düşmanlıkları kaldırma amaçlı bir iç ve dış politikaya yönelmek olmuştur. Bu da ulus devletin; komşularıyla barış içinde yaşamayı esas alan bir dış politikaya yönelirken içeride de ulusal, dinsel ya da başka türden azınlıklarla ve işçi sınıfı başta olmak üzere emekçi sınıfların taleplerini karşılayarak; özgürlükleri genişleterek, halkın refahını artırarak “ülkenin birlik ve bütünlüğünü sağlamaya” yönelmesiyle olabilecek bir şeydir.
Ama Türkiye’yi yönetenler böyle yapmamıştır. Tersine Türkiye’yi yöneten egemen sınıflar ve onların siyasi temsilcileri, Kurtuluş Savaşını başarıya götüren “birlik ve bütünlüğü” bile sürdürmeyerek, dış ve iç düşmanlıkları çoğaltarak, sürekli teyakkuzu ”birinci vazife” olarak dayatarak, ülkeyi yönetmeyi başlıca amaç edinmişlerdir.
Bugün ülkeyi yöneten egemen güçlerin gele gele “Zafer Bayramı”nı kutlamada” başarılarını; demokrasinin geliştirilmesinde, eğitimde, sağlıkta gösterilen başarılarda, bilim ve sanatta, kültürde, insan haklarında,… insanlığın kültür hazinesine yapılan katkılarla değil ama savaş araçlarını geliştirmedeki “başarılar”la göstermesi bir tesadüf ya da nedensiz bir hamaset değildir.
Çünkü; Türkiye’nin egemenlerinin “birlik bütünlüğü”, “ülke barışını”, askeri bir bakış açısıyla ele almakta ve askeri gücü “ülkenin birlik ve bütünlüğünün” , “iç barışın” tek garantisi olarak görmektedir.
Onun içindir ki; Kürtlerin ulusal hak taleplerini bastırmak için bölge adeta işgal edilmekte; sivilleri, dahası çocukları bile “birlik ve bütünlük” uğruna kurban etmekten, bölgede OHAL ve sıkıyönetim uygulamalarını hayata geçirmekten çekinilmemektedir. Sorunun “barışçıl çözümü”nün tarafı olan Kürt siyasi güçleri, “terörist” damgasıyla damgalanıp, siyasi meşruiyet sınırlarının dışına itilmek istenmektedir.
* Onun içindir ki; Alevilerin “inanç özgürlüğü” talebini reddetme tutumu; henüz oraya gelinmediği için silahla değilse de Diyanetin girişimleriyle, talepler karşısında anlamazlıktan gelme, ayak sürme ve Alevilere Alevilik öğretme girişimleriyle sürmektedir.
* Onun içindir ki aydınların, demokrasi güçlerinin özgürlük ve demokratik hakların genişletilmesi ve barışa dair talepleri İç Güvenlik Yasasıyla karşılanıp özgürlüklerin yok sayılması ve emniyet ve idarenin keyfi tutumları ve polis şiddetiyle sindirilmek istenmektedir.
* Onun içindir ki işçilerin grev hakkı yasaklanmakta, TİS’ler tamamen anlamsız hale getirilmekte ve işçilerin, bir sınıf olarak davranmaması ve emekçilerin birleşmemesi için polis şiddeti dahil her önleme başvurulmaktadır.
* Onun için Irak sorunu, Suriye sorunu, Kıbrıs sorunu, Ege sorunu İran sorunu,… gibi devasa sorunlara yeni dış gaileler eklenmekte, dış politikanın ana refleksi olmaya devam etmektedir.
Kökleri 93 yıl öncesine kadar uzanan ve dallarını, yapraklarını dün törende gördüğümüz “birlik ve bütünlüğü” askeri güçle sağlama tutumu, AKP Hükümeti tarafından kendi boyasına boyanarak (yeni Osmanlıcı ve muhafazakar toplum inşa etme boyası) sürdürülmekte, zehirli meyvelerini vermeye devam etmekte; bu meyveleri yiyenleri de zehirleyip “müptelası” haline getirmektedir.
Yoksa “zafer”den 93 yıl sonra neden hâlâ özgürlük, demokrasi ve barış çığlıkları yükselsin, neden hâlâ Türkler, Kürtler, Barış Blokları kurmak, ölen çocukları için ağıtlar yakmak zorunda kalsın ki!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...